|
|
Tarihi Süryani Manastırı Restore Edildi 
Süryani Kilisesinde Yoga Saygısızlığı 
1.Uluslararası Turabdin Sempzoyumu Yapılıyor
|
|
Bugünden Düne: Yarına Bir Harf
sonsuzluğa Giden Bir Annenin Ardından
|
|
|
|
|
KONUYU AÇAN: cenk 212.154.127*** |
15.10.2007 09:19:57 |
Konu: Ermeni sorunu üzerine |
Neden 1915 den başlıyorsunuz? Neden 1897 den değilde 1915? Oysa Avrupa devletleri bu konuyu Osmanlının önüne çok önceden getirdiler. Milleti- Sadıka Ermenilerin 1897 yılından önce böyle faaliyetleri yoktu. Osmanlının borçlanması karşılığında alınan tavizler ile misyonerler Anadolu ya akın etmeye özellikle Ermenilerin aklını çelmeye başladılar. Rusların ve İngilizlerin oyunları ile Anadolu da ayaklanmalar çıkardılar ve sonuçta hem Ermeniler hemde Türkler öldü. Bunların bastırılması için güç kullanılması gerekti çünkü Osmanlı bankasını basan, padişaha bombalı suikast düzenleyen ve komiteler kuran Ermenileri dizginlemek mümkün olmadı. Daha sonra ise bu mesele yeniden peydahlandı ve bu iş Osmanlının arkasından hançerlenmesine kadar gitti. Hangi devlet kendisine ihanet eden, çeteler kurup halkını öldüren ve isyan hareketleri çıkarıp katliamlar yapan kişilere karşı tedbir almaz? Bu tedbirler sert oldu ama Ermenilerin yaptıklarıda hiç aşağı değildi. Anadolu da öldürülen Müslüman sayısı ve Kafkaslarda katledilen Müslüman sayısı inanılır gibi değil. Toplamda 3. milyona yakın bir rakam çıkıyor.
Ermeniler bir sürü sahte belge ve kitaba sahip. Aram Andonyan ın belgeleri ise ne Osmanlı yazışma şekline uygun ne de gerçeklere. Osmanlıda Ermeniler en çok seven kişilerden birisi Talat Paşaydı. Kendisi tehcir konusuna da karşı çıkmıştı ancak Anadolu da Ermenilerin yaptıkları onu çaresiz bıraktı ve Enver paşanın önerisi ile techir kanunu hükümet ile birlikte çıkarttı. Ancak Ermenilerin korunması, gittikleri yerlerde güvenliğinin sağlanması, mallarının emanete alınması gibi birçok şeyi emretti. İşte mevcut emirler bunlardır. Talat paşanın nasıl birisi olduğunu anlamayan Ermeniler sürekli ona küfreder. Oysa Talat paşa Ermenilerin iyiliği için çok çalıştı ve gayret etti. Sonuçta Berlin de bir Ermeni tarafından arkadan vurulurak öldürüldü. Çünkü Ermeninin ortada delil ve ispat bırakmaması gerekiyordu.
Kısaca biz tarihçi değiliz ancak kendi fikrimizi söyleyebiliriz. Bunu söylerken gerçekleri gözönüne almalı ve neden soykırım olmadığını iyi analiz etmeliyiz. Savaş zamanı insanlar birbirini öldürdü. Acı olan bunların batı devletlerinin kışkırtması ve desteği ile olması. Tabi Rusya nın yaptıklarını da unutmamak gerekiyor. Ortada karşılık öldürmeler var ama arkadan vuran ve bu işi başlatanlar Ermeniler. Önemli diğer bir konu ise ortada Ermenilere karşı bir soykırım tavrı ve niyeti asla yok, tam tersi tehcir edilen Ermenilerin savaş şartlarında korunması ve konunun iç savaşa çıkmadan çözülmesidir.
Etnik temizlik olsa bütün Ermeniler tehcir edilirdi. Ama 1920 yılında bile Osmanlı bankasında ve Osmanlı ordusunda Ermeniler var. Tehcir edilen Ermeniler Rusların ve Fransızların yanında saldıran Ermenilere destek veren bölgelerdir. Ayrıca bazı kişilerin yalan ve asılsız haberleri Avrupa ya duyurduğu anlaşılmış ve bunlarda Halep e göç ettirilmiş. Zaten göç yasası 6 ay sonra durduruldu ve hiç kimse bir daha tehcir edilmedi.
Diğer bir konu ise, Ermeniler hiçbir zaman Osmanlı içinde bir bölgede, ilde çoğunluk olamadılar. Diğer yanlışınız ise Osmanlıda Müslümandan sonra en büyük nufus Rumlar idi. Ermeniler onlardan sonra geliyordu.
Ölü sayısı çok bundan dolayı bu soykırımdır demek çok yanlıştır. Zira ölü sayısı ile techir edilen Ermeni sayısı arasında komik "katlar" mevcuttur. Bir kere tehcir edilen Ermeni sayısı nedir ki ölü sayısı hakkında bu tahmiler yürütülmektedir? İkinci olarak Amerika ve Fransız belgeleri bize tehcir edilenlerin büyük çoğunluğunun yerlerine sağ olarak ulaştığını göstermektedir. 1.5 milyon tamamen hayalidir zira resmi belgelere göre Osmanlıda 1.5 milyon Ermeni zaten yoktu. Ölen Ermeni sayısı son ortaya çıkan kaynaklara göre 82.000 - 90.000 civarındadır. 300.000 - 315.000 Ermeni rakamının içinden çeteleri ve Osmanlıya karşı savaşan, Kafkaslardan gelip Rusların çekilmesine rağmen çekilmeyen Ermenileri de çıkartın. Ortaya çıkan rakam 82.000 - 90.000 arası olacaktır. Bu rakam techire maruz kalıp ölen Ermeni sayısıdır, geri kalanı Osmanlıya karşı ihanet edip savaşan Ermenilerdir. Sapla samanı birbirinden ayırmak lazım. Tehcire maruz kalan Ermeniler hastalık, intikam amaçlı saldırılar, soygun amaçlı eşkiya gibi sebeblerle ölmüştür. Hiçbirisi Osmanlı askeri tarafıdan öldürülmemiştir. İhmali olan bazı yöneciler olmuştur ancak bunlar yargılanmış ve hatta bir vali bu yüzden asılmıştır. Etnik temizleme amacında olsaydı neden kendi valisini asardı? Almanlar böyle mi yapmıştı?
Bu güne kadar affedilenler Türkiye için ne yaptı? Neden bir başka Ermeni bu suçtan hüküm giymedi de malum kişi hüküm giydi? Neden geçen ay Ermeni Patriğinin Amerikaya yaptığı seyahatı ve diaspora tarafıdan konuşturulmasa bile niyetini ayakta alkışladık? Neden Ermeni patriği bir Türk vatandaşına yakışır şekilde hareket etti dedik? Bence bu ülkede yaşayan bir insanın Türklüğe hakaret etme hakkı yoktur. Biz Ermenilere hakaret ediyor muyuz? Hrant Dink in katillerini yargılamıyor muyuz? Ermeni vatandaşlarımızı başkalarından ayırt ediyor muyuz? Kiliselerine, okullarına tecavüzde bulunuyor muyuz? Bunları yapacaklara en başta biz karşı çıkarız. Türklük kavramı bu ülke için çok önemlidir. Bu kavram bütün bu milletin kaderi olmuştur. Biz kimseyi asimile etmek peşinde değiliz, beğenmeyen bu ülkede yaşamak zorunda değil. Ancak Türklüğe hakaret etmenin sosyal birde boyutu vardır. Hrant Dink bu yüzden öldürüldü, çünkü Türkiye de bu gibi sözler bizleri kızdırırken bir yandanda fanatikleri azdırıyor. Hiçkimse çıkıp Hrant Dink i sözlerinden dolayı öldürmezdi ama bazı kişiler için bu bir sebeb oldu. İşte bu gibi potansiyel sebeblere yolaçacak nedenler yaptırımsız kalmamalı. Yoksa Hrant Dink örneğinde olduğu gibi bazı kişiler kendi kara adaletini uygulama cahilliğinde bulunuyorlar. Ondan sonra bütün millet olarak bundan son derece zararlı çıkıyoruz. Bugün Hrant Dink yaşıyor olsaydı, inanın şartlar bu kadar Türkiye aleyhine olmadı.
Oğul Dink in sözleri düşünce özgürlüğü kapsamına sokularak diğerleri gibi affa uğrardı. Ama bu sefer mecliste teröriste terörist demeyen, bölücülük yapanların yaptıklarını da meşru kılardık. Bir karar vereceğiz, ya dünyanın en demokratik ülkesi olacağız yada en entel devleti. Ben demokrasiden yanayım ve her demokratik ülkenin bir 301 i mevcuttur
Teşekkürler...
|
|
Kimden: Suryoyo 88.233.230.*** |
15.10.2007 22:43:58 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Cenk bey,
180 senedir çözülemeyen bir meseleyi copy paste yaptığınız bir yazıyla çözdüğünüzü sanıyorsanız aldanıyorsunuz. Tarihi tek bir pencereden asla yazamazsınız. Bu olayların altında yatan nedenleri irdelemeden, o günkü atmosferi anlayamadan bu sorunu basmakalıp resmi ideoloji yalanlarıyla bizlere anlatamazsanız. Madem bu olaylar yukarıdaki satırların yazarın salladığı kadar basitse neden hapishane mahkumlarından Hamidiye alayları ve Teşkialtı Mahsusalar kuruldu. Meşhur Abdülhamit neden 1880 li yıllarda bir Avrupalı diplomata "görün bakın bu ermeni meselesini bir gün nasıl çözeceğim diye bir söz kullanmıştır madem mesele sizin copy paste ettiğiniz kadar basitse.
Ermeni meselesi öyle yukarıda iddia edildiği gibi 1897 değildir. 1839 Tanzimatına uzanan bir silsiledir. Herkesin yasalar önünde eşit haklara sahip olacağı ilan edilen Tanzimat ın hükümlerinin hiç bir zaman hayata geçirilmemesidir. Osmanlının kaybettiği her toprağın sorumlusunun Anadolu da yaşayan Hıristiyanlara mal edilmesidir. Yasalar önünde eşitliği hayata geçirmeyen Osmanlı ya batılı devletlerin yaptığı dayatmaların hıncının onlardan çıkarılmasıdır. 1895 te Zeytın da patlayan ve 1915 le sonlanan olayların nedeni hep bu atmosferdir. Ama ezberci yazarlar yukarıda anlatılan hikayelere inanmamızı ister. İnanmayanları da hain ve bölücü diye afişe eder. Sonra Batı kamuoyunua bu iş tarihçilerin işi gelin bu işi tarihçilere bırakalım der. Eğer tarihçi sizinle aynı fikirde değilse onu da mı 301 den içeri tıkıp meseleyi çözeceksiniz?
masalcı türk tarih kurumu başkanı devletin dinden dönenleri tek tek mahalle mahalle bildiğini söylerken, birlikte çalışmak isteyen bir ermeni araştırmacısına elimizde böyle kayıtlar yok diyip bir şekilde kaçak güreşmektedir. Tehcirden ve ölümlerden sadece din değiştirebilerin kurtulacağı açık beyan ortadayken , alevi kürtler ermenidir diye ırkçılık yapmakta ve bilim yaptığını sanmaktadır. Meseleyi böyle bilim adamları ile çözebileceğinizi sanıyorsanız yanılır ve bu meselede durmadan gol yiyip durursunuz.
Bu ülkeyi sevmek sadece sizin burda yaptığınız gibi tek yanlı söylemlerle ortamı proveke edip germek değildir. Bilgiye sahip olup demokratik bir ortamda tartışmayı sağlyabilecek bir atmosfer sağlamaktır. Ama ne yazık ki günümüzün atmosferi, sizlerin hiç beğenmediği 1900 lü yılların ortamından daha da kötüdür.Ve sizin gibi düşünmeyenler bu ülkede hedef gösterilmektedir. Yarattığınız canavarlarla ne kadar övünseniz azdır
saygılarımla
|
|
Kimden: cenk 88.238.29.1*** |
16.10.2007 01:48:13 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Neden hala içinizden kalkıp birisi ermenileri in 1. Dünya savaşında işgal kuvvetlerinin üniformalarını giyerek bu ülkenin ordusuyla giriştiği savaşı, Türk köylerini basarak yaptığı katliamları, kurduğu örgütlerle Anadolu nun her yerinde terör estirdiğini, kendi patriklerini bile Türkler le işbirliği yapıyor zannıyla öldürmeye kalktığını,
kiliselerini cephaneliklere döndürdüğünü yazamıyor????
|
|
Kimden: Suryoyo 85.97.150.2*** |
16.10.2007 12:19:18 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Cenk bey,
işinize gelen bilgileri öyle güzel manipüle ediyorsunuz ki yazılarınızı okuyan ve bu konuda bilgisi olmayan birisi birisi ermenilerin Türklere büyük kötülükler yaptığını zannedecektr. Anlattığınız olayların bazıları 1915 olaylarından sonra vuku bulmuştur. Darmadağın olmuş ve parçalanmış bir toplumun elbette 1915 yıkımından sonra ve I. dünya savaşı sırasında kendini yok etmeye çalışan bir toplumun yanında yer alamayacağı ve kendini bir şekilde var ettirmeye çalışmak için alternatifler arayacağını biliyorsunuz ama buna bize kötü bir şeymiş gibi****se etmeye çalışıyorsunuz. Yıllardır birlikte yaşadıkları komşularının oturdukları evlere ve mal varlıklarını el koymalarını kabullenmelerini mi bekliyordunuz?
çok sevdiğiniz Enver paşa nın sarıkamışta yüz bin askeri telef etmesininin müeessibi olarak ermenileri göstermesini ve kendi stratejik hatalarını kamufle etmesini ancak sizin gibi tari bilgileri yoksul olan insanlar yutar. Ama unutmayın bu martavalları yutmayan bir dünya ve insanlar var karşınızda. Siz ancak kendi kendinize propaganda yapmasının üstadısınızdır ancak bunu ancak kendiniz söyle ve kendiniz dinlersiniz.
saygılarımla
|
|
Kimden: cenk 212.154.127*** |
16.10.2007 13:36:39 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Ne kadar objektif olduğunuz belli oluyor. İçinde varolduğu toplumu kurduğu komitelerle örgütlenerek ordusuna ve ulusuna karşı savaş ilan eden, Trabzon dan İzmit e Adana dan Bursa ya kadar her yerde tek taraflı olarak katliamlara girişen bu topluluğu bir de haklı mı göstermeye çalışıyorsunuz?
Enver paşa yı kim seviyor? Kim Sarıkamış felaketinin faturasını ermeniler e yüklemiş? Hepsi sizin kendinizi ve ezikliğinizi gidermek adına yaptığınız asılsız ifratlar. Ya tarihten bihabersin ya da sen de ermeniler gibi kendi kurgu tarihini kendin yazıyorsun.
Ermeniler bu ülkede yüzlerce yıl birarada yaşayıp, neredeyse müslüman halkın bile sahip olmadığı ayrıcalıklarla semirip dururken, Türkler kötü değildi de 20. yy a gelindiğinde birden ne oldu? Tek nedeni yaptıkları ihanettir. Savaş sırasında Osmanlı Devletinin güçsüzlüğünden faydalanıp, yabancı devletlerinden desteğiyle devlet kurabilecekleri gafletine kapılmaktır.
Ben senin gibi birine propaganda yapıp ta kazansam ne olur kazanmasam ne olur. Senin ne kendi cemaatine ne de Türk toplumuna bir faydan olamaz çünkü. ihanet etmeyen ekmek yediği bu ülkeyi sırtından bıçaklamayan bir birey ol yeter.
Tehcir sırasında mallarından olan ermeniler konusunu açmışken, şunu okumanı tavsiye ederim...
I. Dünya Savaşı nın sona ermesinin ardından Osmanlı Hükümeti yer değiştirmeye tabi tut**** Ermenilerden isteyenlerin tekrar eski yerlerine iade edilmeleri için bir kararname çıkarmıştır. 4 Ocak 1919 da İçişleri Bakanı Mustafa Paşa nın Başbakanlığa gönderdiği yazıda, Ermenilerden dönmek isteyenlerin eski yerlerine nakledilmeleri konusunda ilgili yerlere emir verildiği ve gereken önlemlerin alındığı belirtilmektedir. Hükümetin hazırladığı 31 Aralık 1918 tarihli dönüş kararnamesi şöyledir:
Sadece geri dönmek arzusunda bulunanlar göç ettirilecek, bunun dışında kimseye dokunulmayacak.
Yerlerine iade edileceklerin, yollarda perişan olmamaları ve dönüş mahallerinde konut ve geçim sıkıntısı çekmelerinin önlenmesi için gerekli önlemler alınacak; gidecekleri bölgelerin idarecileriyle irtibat kurulup bu konudaki önlemler sağlandıktan sonra göç ve geri dönüş işlemlerine başlanacaktır.
Bu şartlar dahilinde dönecek olanlara ev ve arazileri teslim edilecektir.
Yerlerine daha önce göçmen yerleştirilmiş olanların evleri tahliye edilecek.
Açıkta kimse kalmaması için geçici olarak birkaç aile bir arada yerleştirilebilecek.
Kilise ve okul gibi binalar ile gelir getiren yerler, ait olduğu cemaate geri verilecek.
Yetim çocuklar, istenildiği takdirde kimlikleri dikkatlice belirlenerek velilerine veya cemaatlerine iade olunacak
Din değiştirmiş olanlar arzu ederlerse eski dinlerine dönebilecekler.
Din değiştirmiş olan Ermeni kadınlardan, bir müslümanla evli bulunanlar eski dinlerine dönme konusunda serbest bırakılacaklar. Eski dinlerine döndükleri takdirde kocasıyla aralarındaki nikâh bağı kendiliğinden bozulmuş olacaktır. Eski dinine dönmek istemeyen ve kocasından ayrılmaya razı olmayanlara ait sorunlar ise mahkemelerce halledilecektir.
Ermeni mallarından, henüz kimsenin kullanımında bulunmayanlar, kendilerine teslim edilecek; hazineye devredilenlerin iadesi de, mal memurlarının onayı ile karara bağlanacak. Bu konuda ayrıca açıklayıcı tutanaklar hazırlanacak.
Göçmenlere satılan mülklerin sahipleri döndükçe, peyderpey bunlara teslim edilecek. Bu konuda 4. madde aynen uyg****acak.
Göçmenler, ellerinde bulunan ve eski sahiplerine iade edilecek olan ev ve dükkânlarda tamirat ve ilâveler yapmışlarsa ve arazi ve zeytinliklerde ekim yapmışlarsa, her iki tarafın da hukuku gözetilecek.
Ermenilerden muhtaç olanların dönüşlerinde göç ve geçim masrafları, Harbiye Ödeneği nden karşılanacak.
Şimdiye kadar ne miktar sevkiyat yapıldığı ve bundan sonra her ayın on beşinci ve son günlerinde nerelere ne kadar sevkiyat olduğu bildirilecek.
Osmanlı sınırları dışına çıkıp da geri dönmek isteyen Ermeniler, yeni bir emre kadar kabul edilmeyecek.
Yukarıda açıklanan kararnamedeki hükümler, Ermenilerin yanı sıra Rum göçmenler için de geçerliydi.
|
|
Kimden: cenk 212.154.127*** |
16.10.2007 13:46:37 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Bakınız bay Suryoyo, bu olayların hangisi 1915 ten önce?
ERMENİ İSYAN ve KATLİAMLARI
Berlin Antlaşması nın imzalanmasını izleyen dönemde Ermeni sorunu iki yönde gelişmiştir. Bunlardan ilki, Batılı devletlerin Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki baskı ve müdahaleleri; ikincisi ise, Anadolu, Suriye ve Rumeli de yaşayan Ermenilerin Anadolu nun çeşitli yerlerinde, özellikle Doğu Anadolu ve Klikya da yeraltında örgütlenmeleri ve silahlanmalarıdır.
İlk kışkırtmalar Rusya dan gelmeye başlamış, Rusların bu tutumu İngiliz ve Fransızları Ermenilerle daha çok ilgilenmeye sevk etmiştir. Doğu Anadolu daki İngiliz Konsoloslukları nın sayısı hızla artmış, ayrıca bölgeye çok sayıda Protestan misyonerler gönderilmiştir. Bu kışkırtmalar sonucunda Doğu Anadolu da 1880 den itibaren çeşitli Ermeni komiteleri kurulmaya başlamıştır. Ancak, yerel düzeyde kalan bu komiteler, Osmanlı yönetiminden şikayeti olmayan, barış ve refah içinde yaşayan Ermeni halkının ilgisini çekmediğinden başarılı olamamıştır.
Osmanlı Ermenilerini içeride kur**** komiteler yoluyla devlete karşı harekete geçirmek mümkün olmayınca, bu kez Rus Ermenilerine Osmanlı toprakları dışında komiteler kurdurulması yoluna gidilmiştir. Böylece 1887 de Cenevre de sosyalist eğilimli, ılımlı militan Hınçak, 1890 da ise Tiflis te aşırı, terör, isyan, mücadele ve bağımsızlık yanlısı Taşnak Komiteleri ortaya çıkmıştır. Bu komitelere, "Anadolu topraklarının ve Osmanlı Ermenilerinin kurtarılması" hedef olarak gösterilmiştir.
İstanbul da örgütlenen ve Avrupa devletlerinin dikkatlerini Ermeni meselesine çekerek Osmanlı Ermenilerini kışkırtmayı hedefleyen Hınçakların başlattığı ayaklanma girişimlerini, aralarında siyasi mücadele başlayan Taşnaklarınki izlemiştir. Bu ayaklanma girişimlerinin ortak özellikleri; Osmanlı ülkesine dışarıdan gelen komitelerce planlanmış ve yönlendirilmiş olmaları ile örgütlenme faaliyetlerinde Anadolu ya yayılan misyonerlerin büyük katkısının bulunmasıdır.
İlk isyan 1890 daki Erzurum da gerçekleşmiştir. Bunu, yine aynı yıl meydana gelen Kumkapı gösterisi, 1892-93 te Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon olayları, 1894 te Sasun isyanı, Babıali gösterisi ve Zeytun isyanı, 1896 da Van isyanı ve Osmanlı Bankası nın işgali, 1903 te ikinci Sasun isyanı, 1905 te Sultan Abdülhamid e suikast girişimi ve nihayet 1909 da gerçekleşen Adana isyanı izlemiştir. 1914 de Zeytun da 100, 1915 Van olaylarında 3.000 ve 1914-1915 Muş olaylarında 20.000 Türk, Ermeni mezalimi sonucu hayatlarını kaybetmiştir.
İsyanların Osmanlı kuvvetlerince bastırılması, dünya kamuoyuna propaganda maksatlı olarak "Müslümanlar Hıristiyanları katlediyor" mesajıyla yansıtılmış ve Ermeni sorunu giderek uluslararası bir sorun niteliği kazanmıştır. Nitekim, döneme ait İngiliz ve Rus diplomatik temsilciliklerinin raporları, "Ermeni ihtilalcilerin hedefinin karışıklıklar çıkararak Osmanlıların karşılık vermesini ve böylece yabancı ülkelerin duruma müdahalesini sağlamak" olduğunu kaydetmektedir.
Öte yandan sömürgeci devletlerin diplomatik temsilcilikleri Anadolu ya dağılmış Hıristiyan misyonerler ile birlikte Ermeni propagandasının Batı kamuoyuna iletilmesinde ve benimsetilmesinde büyük rol oynamışlardır.
Ermeniler, Türk halkına en büyük zararı, Birinci Dünya Savaşı sırasında giriştikleri katliamlarla vermişlerdir. Bu dönemde Ermeniler; Ruslar hesabına casusluk yapmış, seferberlik gereği yapılan askere alma çağrısına uymaksızın askerden kaçmış, askere gelip silah altına alınanlar ise silahları ile birlikte Rus ordusu saflarına geçerek, "vatana ihanet" suçunu topluca işlemişlerdir.
Daha seferberliğin başlangıcında, Türk birliklerine karşı saldırıya geçen Ermeni çeteleri, büyük katliamlara girişmiş, Türk köylerine baskınlar düzenlemek suretiyle sivil halka büyük zararlar vermişlerdir. Örneğin Van ın Zeve Köyü nün bütün halkı, kadın, çocuk ve yaşlı demeden, Ermeniler tarafından öldürülmüştür.
|
|
Kimden: Suryoyo 85.97.150.2*** |
16.10.2007 14:11:07 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Cenk Efendi,
artık terbiye sınırlarını iyice aşarak küstahlaşıyorsunuz. Kimse sizin burda hikayelerinize inanmak zorunda değil. İşinize gelen herşeyi o kadar güzel kullanıyorsunuz ki sizin artık bir provakatör ajan olduğunuza iyice inanmaya başladım. İnandığınız bir ideolojinin bayraktarlığını yapmaya bir sözüm yok ama sizin gibi düşünmeyenlere ağır ithamlarda bulunmanızı açıkçası ayıplıyorum. Adam gibi fikrin varsa yaz. Hakaret edeceğine ona buna çamur atacağına senin gibi düşünmeyenleri hain ilan edeceğine edebinle fikirlerini yaz. Kimse senden hakaret görmek için buraya fikirlerini yazmıyor. Ne kadar çiğ bir adamsın sen öyle.
Yukarıya yazdığın komik belgelere gelince. Ölen ölmüş, olan olmuş bütün, bir toplum yok edildikten sonra ve herşey bittikten sonra yani aradan tam 5 sene geçtikten sonra büyük trawmayı yaşayan insanlarla dalga geçer gibi genelge yayınlanamak ancak şark kurnazlığıdır. İşte bu dolmanızı sizden başka yutan insanlar yoktur. Küplere binmeniz, edepsizleşmeniz, hakaret etmeniz olmayan şeyleri olmuş gibi göstermenizin altında bu gerçekleri hepinizin bilmesinden ama kabullenememesinden kaynaklanmaktadır. Yukarıdaki yazdığınız saçmalığa göre hangi mal mülk ilk sah***** iade edilmiştir. Hangi dinden dönen aslına dönmüştür. Öyle palavara genelgelerle bir ayıbı temizleyemezsiniz. Eğer inandırıcı olmak istiyorsanız ortaya adam gibi veriler koyar ve bizi inandırırsınız. Bir toplumu yok ettikten sonra onlarla dalga geçmek, alın size mallarınızı dönün artık topraklarınıza demek resmen dalga geçmektir. Bir de copy paste ettiğiniz genelgeyi tam olarak okumadığınızı görünce daha bir komik oluyorsunuz. Okusaydınız zaten canlarını kurtarabilen osmanlı sınırları dışına çıkan ermenilerin bu ülkeye kabul edilemeyeceğini görür ve bu komk duruma düşmezdiniz. Tehcir tabir ettiğiniz bu kıyımdan kurt****a bile geri dönüş vizesi vermeyen bir komediyi bize örnek olarak vermenizi ise cahlliğinize bağışlıyorum.
Ve yazılarınızla düşüncelerinizle bu toplumu yok eden katillere arka çıkmıyormusunuz ben ona üzülüyorum.
Merak etme cenk efendi ben bu duruşumla sizden bu ülkeye daha fazla yararlı oluyorum en azından. Senin gibi herkesi aynı şekilde düşünmeye davet etmiyorum. Senin gibi düşünmeyene hakaret etmiyorum, hain ilan etmiyorum. Bağırıp çağırarak, insanlara aba altından sopa göstererek insanlara güç göstermesi yapmaya çalışmıyorum. Enerjini boş propaganda yalanlarına ayıracağına cemaatine hayırlı işler yapmaya çalış. En azından insanlığa daha büyük bir faydan dokunur. Eli kanlı İttihatçilerin bugünkü torunlarının arkasından gitmek sana bir şey katmaz. Günün birinde beynini yıkayan yalanlardan kurtulabilmen dileğiyle...
|
|
Kimden: cenk 212.154.127*** |
16.10.2007 14:47:11 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Sizin de ne kadar terbiye sınırlarında olduğunuz yazdıklarınızdan ve üslubunuzdan belli oluyor. Hepiniz de kurulu robotlar gibi aynı hastalıklı lafları söylüyorsunuz. Ayrıca ermenilerin bayraktarlığını yapmak size mi kalmış? Birbiriyle alakası olmayan topluluklar neden Türkler sözkonusu oldugunda ortak bir cephede toplanıveriyorlar?
Merhametle anmaya çalıştığınız insanlar terör ve kandan beslenen insanlık dışı yaratıklar malesef. Bence başka cemaatlerin ayıbını temizleme çalışacağınıza kendi cemmatinizin birliği için çalışın.
Siz benim nasıl provakatör ajan olduğumu söyleyebilirsiniz. Benim bu görüşlerim ortalama Türk vatandaşlarının görüşüdür. Nerede yaşıyorsunuz bilmiyorum ama etrafınızdaki insanların çoğu da benim gibi düşünüyor. Tuhaf olan senin gibi düşünenler...
Her gün şehitler veriyoruz, hainler yüzünden. Eğlence olsun diye bunları yazmıyorum buraya. Bizim hislerimizi anlayın biraz. 100 sene önce birbirini bogazlamış hain sürüleri için hala yas tutacağınıza....
|
|
Kimden: Suryoyo 85.97.150.2*** |
16.10.2007 16:13:24 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Burada kurulu robotlar gibi fikirlerinizle, seninle aynı fikirde olmayana saldıran sizsiniz. Foruma bakın herkese aynı tarzda papağan gibi cevap yazmışsınız. Ermenilerin değil ama insanlığın bayraktarlığını yapıyorum. Vahsiçe öldürülen insanların hepsini terörist ve kandan beslenen insanlık dışı yaratıklar diye yaftalayan sizin gibi hastalıklı bir kafayla mücadele ediyorum. Hiç bir suçu olmayan insanları böyle sıfatlarla suçlaman bir insanlık ayıbıdır. (Hangi aidiyetten olursa olsun vahşice öldürülen insanlara saygı duymak gerekir) Ama siz maalesef kafanız ve duygularınız ırkçılık ve nefret dolu olduğu için insanlık denen o yüce duyguyu asla anlayamayacaksınız. Sizin medeniyetiniz insanları ırkçı gibi yaftalayarak tokatlamakla sınırlıdır. Sizi insan olmaya davet ediyorum. Alçakça iftiralarla yok edilmeye çalışan bir ulusun tüm bireylerinin hatırasınıza saygısızlık etme hakkınız yok.
Nasıl sizin bazı hassasiyetleriniz varsa sizin düşmanlık beslediğiniz o insanlarında hassasiyetleri olduğunu düşünmek zorundasınız. Böyle her ağzınıza gelen hakareti ve haksız ağır ithamları sizin gibi düşünmeyen insanlara sarf etmenizi ayıplıyorum.
Milliyetçi duygularla olaylara yaklaşırsanız hiç bir meseleyi çözemezsiniz tıpkı 200 senedir çözülemediği gibi. Her ortalalama insanların duyguları maalesef olayların çözümüne derman olmuyor. Bu sorunları empati kurarak ve karşımızdakini anlayarak, konuşarak çözebiliriz. Ben haklıyım duygusu kendini tatmin etmekten başka hiç bir tarafa fayda sağlamaz.
|
|
Kimden: cenk 212.154.127*** |
16.10.2007 19:29:37 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
İnsanlığın bayraktarlığını yapmak?
1912 de Makedonya da katledilen Türkler hakkında ne düşünüyorsunuz? Romanya da, Trablusgarp ta hunharca delik deşik edilen sivil köylüler hakkında? Ya Filistin cephesinde karınları araplar tarafından deşilen Türk askerleri için de aynı hassasiyeti duyuyormusunuz? Mısır da bir daha savaşamasın diye ilaçlı havuzlara sokulup kör edilen askerlerimiz uzaylımıydı? Soruyorum size 100 yıl önce en çok kaybı veren bu ulusun evlatları değilmiydi?
Ermeni soykırımı iddialarına kapılmak tıpkı bestseller kitaplardan başkasını okumayan yarı aydın insanların secimlerine benziyor. Vitrinde ne sunulursa onu kabullenmek.
Evet biz milliyetçiyiz, tıpkı senin olduğun gibi. Ulusları manevi değerleri yaşatır. Yoksa çok çabuk yozlaşıp kaybolursun. Ermeniler de milliyetçiymiş ki bunca senedir varlıklarını koruyabildiler. Ama 20 yy da onları biraraya getirip yaşatabilecek tek ülküleri bu soykırım yalanları kalmıştı. Ermeniler ne acı ki bugün varlıklarını ve popülaritelerini bu iddialrına borçlular. Ama ne kadar kin dolular ki ve de cahiller ki diplomatlarımıza suikast düzenleyen militanlarını ülkelerinde kahraman gibi karşılayıp anıtlar dikiyorlar adlarına. İşte onların seviyesi de bu.
Empati demiştiniz. Tavsiye etmeden önce herkes kendisi uygulamaya çalışsa????
|
|
Kimden: Suryoyo 88.233.230.*** |
16.10.2007 23:40:10 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Cenk bey,
herhalde yukarıda parantez içerisinde yazdığım cümleyi okumadınız ve dikkat etmediniz."hangi aidiyetten olursa olsun vahşice öldürülen insanlara saygı duymak gerekir". Bu cümleyi yazan bir insanın sizin saydığınız insanların öldürülmesine de karşı olduğumu ve onlara saygı duyduğumu anlamalıydınız. Ama siz öncelikle kendi duymak istediklerinizi duymak istediğiniz için durmadan aynı fasit daire içinde dönüp duruyorsunuz.
Ermeni soykırım iddilarına kapılmamı bestseller kitaplardan başkasını okumayan yarı aydın bir insanın seçimine benzetiyorsunuz ama bu satırların yazarın en azından bu konuda 100 ün üstünde bu konuda yazılmış kitabı okumuştur (Türk tezlerini içeren kitaplar da dahil. Ama sizin bu konuda fazla birşey okumadığınızdan veya Türk tarafının tezlerine takılıp kaldığınızdan oldukça eminim. Okuduğum tüm türk tezlerinin bire bir aynısını bana burda doğru diye sunuyorsunuz. Ve maalesef bu ülkede resmi ideoloji bize kendisi dışındaki görüşlerin tartışılmasına müsaade etmiyor. Konuşmaya çalışanı hain, bölücü sıfatları ile nitelendiriyor. Arkamızdan hançerlediler diye topluma şikayet ediyor. Allahınızı seversiniz böyle bir ortamda nasıl bir bilimsel olarak bu tezleri tartışabileceğiz? Hani tarihi bilim adamlarının incelemesine bırakacaktık? Daha birinci dakikada kendisi gibi düşünmeyenleri hainlikle suçlayan bir anlayış hangi bilimsel gerçeği kabul edecek?
Maalesef vitrinde sun****ları bize mutlak doğrularmış gibi sunan burada sizsiniz. Önünüze konan her türlü bilgiyi mantık süzgeçinden geçirmeden bizlerin gözüne doğru diye sokmaya çalışıyorsunuz. 200 senelik bir meseleyi 1897 lerde başlamıştır diyerek bizlere engin görüşlerinizi sunuyorsunuz. Daha bir meseleyi bile tahlil edemeyen bir milliyetçi adamı kusura bakma ama ciddi bulmuyorum. Milliyetçi olmanız size başka ulusları aşağılama ve onlara en ağır ithamlarda bulunma hakkını vermez. Bu tavırlarınız açıkçası hoşuma gitmiyor ve öncelikle insanı ortak müşterek noktalarda buluşmaya çalışıyorum.
Evet ermeni milliyetçiler türk diplomatlarını öldürerek hata yapmışlardır ve onları kahramanlaştırma çabalarını bende benimsemiyorum. Ama iğneyi bir de kendinize batırsanız ne olur. Ermenilerin kahraman olarak addettiği insanları öldüren çatlı gibi katilleri bu ülkede kahraman yapmadılar mı? İşlediği her türlü insanlık suçlarını görmemizlikten gelerek devlet kahramanı olarak buradaki milliyetçi insanlar görmedi mi? Onların seviyesi buysa bu karanlık işlere bulaşmış insanlara karışmış insanları kahraman gösterenlerin seviyesi nedir? Neden iğneyi kendinize batırmıyorsunuz? Eğer samimi olsaydınız bunları da yazabilme cesaretine sahip olurdunuz. PKK ile mücadele edeceğim diyen derin devletin kanun dışılıklarını akışlamadı bu ülkenin bir kesimi? Bunları dillendirmeden sizlerin samimi olmadığınıza ve bu sorunları çözmede niyetiniz olmadığına inanıyorum.
Saygılarımla
|
|
Kimden: cenk 212.154.127*** |
17.10.2007 11:21:29 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Sevgili Suryoyo,
"Hangi aidiyetten olursa olsun vahşice öldürülen insanlara saygı duymak gerekir" demişsiniz. Bu saygıyı burda yazdığınız bir kaç satırla mı gösteriyorsunuz, yoksa ermeni iddialarına gösterdiğiniz hassasiyeti onlar için de gösterebiliyormusunuz? Ermeni iddiaları için 100 ün üzerinde kitap okuyarak yaptığınız araştırmaları acaba diğer katledilen topluluklar için de yapabildiniz mi? Onları ne ölçüde savunabiliyorsunuz?
Görüldüğü gibi burada bile farklı görüşler savunulabiliyor. artık herkes istediği kaynağa rahatlıkla ulaşabiliyor. Kimse buna engel değil. Hatta bu ülkede teröristler bile hapisten çıkıp meclise girebiliyor. Sokağa salınamayan insanlar mecliste fikirlerini saklamadan savunabiliyor. Bunu avrupa ülkeleri bile yapmaz.
Hiç kimse yalan söylemesin, hepimiz milliyetçiyiz. Siz de biz de, varlıklarını efsanelerle sürdürmeye çalışan ermeniler de. Milliyetçilik maneviyatın ve kültürel devamlılığın gereğidir. Irkçılık ve bölücülük noktasına varmadığı sürece kimseye de zararı yoktur.
Tabi bir azınlık mensubu tabi olduğu ulusun ve devletin milliyetçi değerleri olmasından memnun olmaz. Bu onun menfaatinden öte bir şey değildir. Ama kendini azınlık hissetmek yerine kendi kültürel zenginliğiyle o toplum içinde varolmak, aynı ülkülerin savunucusu olmak onu hem kendisiyle hem de mensup olduğu toplumla barışa ***ürür.
Kimseyi aşağılamıyoruz. Gün geçmiyor ki bu ülkede vatanını koruyan evlatlar şehit veriliyor, her gün bir sürü aile ocağına ateş düşüyor. Bunlar yaşanırken birileri de kalkıp uyuşturucu ve silah ticaretinden beslenen bu terörist güruhuna ülkesini savunan insanların meşru müdafaası derse kusura bakmayın, gereken cevabı alır. Hiç hoşgörüden demokrasiden bahsetmeyin. Bu düpedüz hakarettir.
Ermeniler Türkler bu topraklara gelmeden evvel, egemen güçlerin altında ordan oraya savrulup duran ezilen bir topluluktu. Osmanlı döneminde altın çağlarını yaşadılar. devletin bakanlık dahil her kademesine yükseldiler. Patriklik mak***** Fatih Sultan Mehmet in fermanıyla kurdular. Her türlü imkan ve ayrıcalıkları kullandılar. 1. Dünya savaşında bir kumar oynadılar. Osmanlı imparatorluğunun düştüğü güçsüz durumdan karlı çıkabileceklerini düşündüler. Verdikleri kayıplar kendi kumarlarının, kendinden büyük bir ulusa ve devlete başkaldırmalarının sonucudur. Asla kendilerini soykırıma uğramış uluslarla aynı kefeye koymasınlar.
1. Dünya savaşında bütün toplumlar kayıp verdi. Osmanlı imparatorluğu topraklarının ve halkının önemli bir kesimini kaybetti. Kazanan devletler bile yüzbinlerce kayıp verdiler. Bundan yüz sene öncenin demokratik şartlarını ve lojistik imkanlarını tartışmanın, çekişmenin anlamı yok. Anlam yüklemeye çalışan varsa da bunun niyeti başkadır.
Hoş, bugün ermeni soykırım iddilarını BM kabul etmemiş. Soykırımın ne olduğunu en iyi bilen ülke İsrail bile bunu kabul etmiyor. Dünyada sadece 8-10 devletin kendi meclislerinde araştırma bile yapmadan bunu onaylamalarını kendi ülkelerindeki lobi faaliyetlerinin ve politik menfaatlerin ötesinde bir şey değil.
Ermeniler terörün içinde çıkamayan politik tavırlarıyla ancak kendilerini ve ülkelerini batırmya devam edecekler ne yazık ki. Yıllarca suçsuz insanlara haince suikastlar düzenleyerek, bugün de bölücü terör örgütüne her türlü desteği sağlayarak, muhtemelen de ortaklık ederek ne kadar samimi ve şiddete eğilimli olduklarını gösteriyorlar zaten. Ve ben onlara bu halleriyle hiç hoşgörü ve acıma duyamıyorum.
Ayrıca çatlı gibi, ogün samast gibi, ismail türüt gibi marjinal kişilikler bu ülkenin ulusal realitesi değildir. Türk toplumsal hoşgörüsünün ve devlet politikasının temeli olamazlar.
|
|
Kimden: cenk 212.154.127*** |
17.10.2007 14:15:53 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Biraz daha tarih bilgisi. Hem de çok yakın bir tarih. Kimsenin manipüle edemeyeceği kadar da açık ve belgeli....
Yer: Azerbaycan, Hocalı 26/02/1992
Elleri bir agaca arkadan baglanan hamile bir kadının basina dikilmiş olan iki Ermeni yazı tura atıyordu. Bu kanlı kumarı yaklasık 100 yıl önce Anadolu topragında Kars ta Agrı da Van da Erzurum da da ataları oynamıstı.Onlardan duymuslardı. Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının dogumu oldukça yakın görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yapragı gibi titriyordu. Elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı...Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı otomatik tüfeginin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken, digeri elindeki demir parayı havaya attı:
-Akçik, manç?.. (Kızmı, oglan mı?)-Akçik... (Kız)
Bu cevap üzerine oglan diyerek bahse giren Ermeni,elindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocugu çıkarttı.Kan bürülü gözleri bebegin kasıklarına kilitlendi.
-Tun şahetsar,inger... (Sen kazandın,yoldaş)-Ye şahetsapayts ays bubrikı inç bes bidigişdana... (Ben kazandım ama bu bebek nasıl beslenecek?)-Mayrigı bedge gişdatsine.(Annesi besleyecek elbette)
Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapiştırdı:
-Mayrig yerahayin zizdur. (Çocuga meme ver)
Aynı dakikalarda Hocalı nýn baska bir semtinde tek kale futbol maçı hazırlıgı vardı. İki kesik Azeri kadin başini kale diregi yapmışlar, top arayışına girmişlerdi.Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise
Ermeni çeteci sevinçle bagırdı:-Asixn ma/,çimi yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. Gıdıresek... (Bu hem saçsýz hem de küçük,iyi yuvarlanır.
Kopartın...)
Aynı anda çocugun gövdesi bir tarafa,başı da orta yere düşmüştü...
Ermeniler zafer naraları! atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak kanli bir kaleye gol atmaya çalişiyordu. Bu iki olay Hocalı da bundan çok degil yalnızca 14 yıl önce yasandı.Her iki olay da ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır.
Ne yazık ki 26 Þubat 1992 günü binlerce Azeri türlü yöntemlerle vahşice katledilmiştir. Ajanslar,katliam haberini bütün dünyaya hızla geçerken, arşý titreten agır bir vahşet yaşanan Hocalı halkından geri kalanlar ise çaresizlik içinde kıvranıyordu. Türkiye de büyük bir
dehşet uyandýran katliama ilişkin ilk görüntüler ise TRT aracılıgı ile duyurulmuştu. Bütün olanları batılı gazeteciler, özellikle de New York Times belgeledi. 26 Şubat ta güçlü silahlarla donatılmış Ermenistan
silahlı kuvvetleri ile Hankendi nde konuşlanmış bulunan Albay Zarvigarov komutasındaki 366 ncı Rus Motorize Alayı, Hocalı ya saldırarak tarihin en vahşî katliamlarından birini yaptılar. 26 Şubat gecesi Rus motorize alayının tanklarından açılan top ve roket saldırıları ile Hocalı Havaalanı kullanılamaz hâle getirilerek kentin dış dünya ile ilişkisi de tamamen kesildi. Savunmasız kalan kente giren Rus destekli Ermeni askerleri, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok insanımızı vahşîce katlettiler. Ermenilerin işgal ettikleri Hocalı da dehşet verici olaylar yaşandı. Canlı canlı insanların kafa derilerini yüzdüler, sağ olarak ele geçirdiklerini ise sistematik bir işkenceye ve tıbbî deneylere tâbi tutarak, insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar. Hızar ve testereler ile diri diri insanların kol ve bacaklarını kestiler. Genç kızların önce
saçlarını,sonra da kafa derilerini yüzdüler. Babanın gözü önünde evladını,evladın gözü önünde babayı kurşunlara dizdiler. Kesik kafaları sepetlere doldurdular. Peki neydi bu düşmanlık?
Ermenistan daki okul duvarlarında asılan haritalarda Türkiye nin 12 ili yer almaktayken, Ermenistan ın bayragında Türkiye hudutları içindeki Agrı Dagı nın resmi varken, Ermenistan Millî Marşı nda Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için ölün,öldürün
denmekteyken, başkaca bir neden aramaya zaten gerek yok sanırım.
Dağlık Karabağ Bölgesi nde bulunan Hocalı ya, eski Sovyet ittıfaki Silahlı kuvvetleri ne ait 366.Alay ın destegi ile Ermeni Sılahlı Kuvvetleri tarafından düzenlenen saldırılar sonucu 613 Azerbaycan Türk ünün hayatını kaybettigi resmî olarak açıklandı. Ancak kayıp sayısının bu rakamların çok çok üstünde oldugu bilinmektedir. 56 hamile kadın karnı yarılmış durumda bulunmustur. Bu alçak saldırıda 487 kiþi agır yaralanırken, 1275 kiþi ise rehin alınmış, geri kalan
nüfus da bin bir zorlukla canını kurtarmış ancak bu olayın
tahribatından ruhları ve hafızaları asla bir daha kurtulamamıştır.
şahitlerin anlattıklarını dinleyenler önce kulaklarına inanamadı.!
Fakat katliam sonrası Hocalı ya girdiklerinde ise, görgü tanıklarının abartmadıgını kısa sürede anladılar.
Hocalı da katliam bölgesini gezen Fransız gazeteci Jean-Yves Junet nin gördükleri karşısında söyledikleri, katliamın boyutunu da anlatıyordu:
Pek çok savaş hikâyesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim,ama Hocalı daki gibi bir vahşete umarım kimse tanık olmaz
|
|
Kimden: Suryoyo 85.97.150.2*** |
17.10.2007 14:21:53 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Sayın Cenk,
benim burda gösterdiğim hassasiyetlerin en azından binde birini insan bazında düşmanlık gösterdiğiniz topluluklara bile göstermediniz ve bana burda insanlık dersi vermeye kalkıyorsunuz. O dönemde öldürülen her ermeniye terörist yaftası yapıştırdınız ve aşağıladınız. Bu mudur sizin insanlık anlayışınız. Şükürler olsun ki mesajlarımda sizin gibi hiç bir topluluğa düşmanlık naraları atmadım. Size göre çok basit bir insanlık dr***** masaya yatırmaya çalıştım. Ama sizin burda yaptığınız resmen milliyetçilik kisvesi altında ırkçılıktır. Bütün mesajlarınızda ermeni ve kürtleri aşağılayıp duruyorsunuz. Önce sizin şunu öğrenmeniz lazım ki sizin gibi düşünmeyen insanlar sizin düşmanınız değildir. Ama her cümleniz ve yazınız maalesef düşmanlık kokuyor. Sizin için varsa yoksa Türklük dünyasını yüceltmek ve onlara size göre iftira edenlerle mücadele etmek var.
Benim okuduklarımın milyonda birini bile okumadan burda gelip milliyetçilik propagandası yapıyorsunuz. Sizinle insanlık boyutunda bile anlaşamıyoruz. Tek uzlaşabileceğimiz nokta sizin fikirlerinizi kabul etmem olarak gözüküyor:) Herkes sizin gibi olsun ve düşünsün oh ne ala bir dünya. sizin gibi koyu milliyetçi ve gözünü Türklükten başka bir şey görmeyen bir fanatiğe ne anlatabilirim ki?
Savunduğunuz sistem ve değerler, bugün bu ideolojinin savunucusu Türk islam sentezine uygun kuşaklar yetiştirmiştir. Ve üstüne basa basa söylüyorum bu yetişen milliyetçi kuşaklar bu ülkenin hiç bir sorununu çözemeyecek üstüne üstüne daha da ağırlaştıracaktır. Eğer ermeniler bugün politik tavırlarıyla kendilerini batırıyorlarsa (ki bu sizin görüşünüz) Türkler de hiç bir şeyi kabul etmez tavırları ve güç gösterişi meraklarıyla kendi ülkelerini dünyada kötü durumlara sürükleyeceklerdir.
Marijinal kesimim temsilcileri dediğiniz kişiler bu ülkenin bal gibi realitesidir ve her zaman bu ülke hukukunun kanatları altındadırlar. Yasalar ve yasama görevlileri bu katilleri kahramanlaştırma pozisyonundadırlar. Marjinal diye nitelendirdiğiniz insanların savunucusu milyonlar ve politikacılar vardır bu ülkede. Gir bak youtube gibi sitelere de Türk olmayanlara nasıl küfürler ediliyor bir gör. Eğer samimi iseniz bu ırkçılara bir kaç laf ederdiniz.Siz maalesef yaşadığınız çağın bile yorumunu yapmaktan acizseniz 200 senelik meselelerdeki yorumlarınıza nasıl inanacağız?
O kadar yorumlamaktan acizsiniz ki derin devletin kullandığı argümanları burda kullanmaktan çekinmiyorsunuz. Ermenileri PKK ila birlikte gösteren asker basından bir farkınız yok. Zaten söylemlerinizde askercik basının her cümlesi geçiyor. Başkalarına iftira atarak sorunları çözebileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsun olsa olsa bu söylemlerinizle ateşi harlayıp durur ve yangını büyütürsünüz.
saygılarımla
|
|
Kimden: Suryoyo 85.97.150.2*** |
17.10.2007 14:29:23 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Buna benzer 1895, 1905 ve 1915 olaylarında yabancı tanıkların, elçilerin, bölgede bulunan misyoner çalışanların tuttuğu günlüklerin ve gözlemlerin hiç birini kabul etmiyorsunuz ama işinize gelen sizin lehinize olanları alıp kullanmaktan çekinmiyorsunuz. Size 1915 te buna benzer binlerce olayı buraya yazıp durabilirim ama bunun kime ne faydası var anlatırmısınız? Senin katilin iyi benim katilim kötü psikolojosi bu sorunu çözmeye yetmez ancak sorunun çözümsüzlüğünü arttırır durur. Allahtan sizin gibi düşünmeyen bir çok sağduyulu insan var da onların sayesinde daha büyük olaylarla karşılaşmıyoruz. İşte bu nedenle ben sizin gibi bir insana provakatör dedim ve beni haklı çıkartmaya devam ediyorsunuz..Allah size akıl fikir ihsan eylesin ne diyeyim
|
|
Kimden: cenk 212.154.127*** |
17.10.2007 14:40:57 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Allah size de vicdan verir inşallah ta biraz daha insaflı olursunuz. Ben kimseye düşmanlık narası atmıyorum. Kalleşlere tepkimi koyuyorum. Ama sizin sakinliğiniz hümanist olmaktan mı yoksa sinsilikten mi kaynaklanıyor onu anlamk lazım. hala gerçekleri nasıl göremiyorsunuz, onlar kendilerini saklamıyorken.....
Bitmeyen Ermeni Terörü:
Türkiye açısından Ermeni sorununun önemli bir boyutu da, Ermenilerin Türklere karşı silahlı terör metodolojisini kullanmaya başlamalarıdır. Türk devlet adamlarına yönelik bu saldırgan strateji, ilk defa 1905 de II. Abdülhamit e yapılan bombalı saldırı ile başlamıştır. Anadolu dışında kur**** Hınçak, Tasnak, Ramgavar, Hınçak İhtilal Komitesi, Silahlılar Cemiyeti, Ermenistan’a Doğru Cemiyeti, Genç Ermenistan Cemiyeti, İttihat ve Halas Cemiyeti ve Karahaç Cemiyeti gibi halkı silahlı ayaklanmaya sevk eden örgütlenmeler meydana getirilmiştir. Bütün bunların sonucunda binlerce Türk ve Ermeni’nin hayatına mal olan isyan hareketleri ülkenin dört bir yanına yayılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından 1965 yılına kadar sakin bir dönem geçirildikten sonra, Ermeni lobisinin desteğiyle terör hareketleri birdenbire tekrar ortaya çıkarılmış, Türk diplomatları öldürülmeye başlanmıştır. 1972 yılı sonuna kadar çeşitli ülkelerde 20 ye yakın anıt dikilmiş, basın ve yayın yolu ile karalama faaliyetleri programlı olarak uygulamaya konmuştur.
Bu yeni dönemde terörü özendiren, geliştiren, hazırlayan, daha geniş alanlara yayılmasını, ve hedeflerinin çeşitlenmesini sağlayan; terör tim ve grupları oluşturan, yeni örgütlenme çabalarına destek, temas ve ilişkiler ortamı hazırlayanlar, Taşnak ve Hınçak terör örgütleridir. Bunların yanında isminden en çok söz ettiren ve Ermeni terörü ile eş anlamda kullanılan “Ermenistan ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu” örgüt adının kısaltılmış şekli olan ASALA dır.
Geleneksel terör örgütleri içlerinden çıkardıkları terör tim ve gruplarıyla, ASALA ise terörün en acımasız ve insanlık dışı uygulamalarıyla yeni dönemin terör yaratıcıları olmuşlardır. ASALA da manevi ve psikolojik desteği, temas ve ilişkiler ort***** Hınçaklardan almıştır.
Ermeni terörü, yurt dışındaki Türk görevlilerine, temsilciliklerine ve kuruluşlarına yönelik silahlı saldırılar şeklinde kısa zamanda hızlı bir tırmanış göstererek yoğunluk kazanmıştır. Bu dönemde, Avrupa ve doğu ülkeleri ile Suriye ve Lübnan da üsler edinen Ermeniler, Kıbrıs Rumları ve Yunanistan ile işbirliği içine girerek eylemlerini gerçekleştirmişlerdir.
Ermeni terör örgütleri, dış dünyanın tepkileri üzerine 1980’li yıllarda taktik değiştirerek, PKK terör örgütü ile işbirliğine girmişlerdir. 1984 yılında bölücü terör örgütü PKK sahneye itilmiş ve Asala-Ermeni terörü geri plana çekilmiştir. Ermeniler ile PKK arasındaki bağlantıyı ortaya koyan bazı somut örnekler şunlardır:
· Bölücü terör örgütü PKK, 21-28 Nisan 1980 tarihini “Kızıl Hafta” olarak ilan etmiş ve 24 Nisan tarihini sözde Ermenilerin katledilme günü olarak anarak, toplantılar yapmaya başlamıştır.
· 8 Nisan 1980 tarihinde Lübnan ın Sidon kentinde PKK ve ASALA terör örgütleri ortak basın toplantısı düzenlemişler ve toplantı sonucu bir deklarasyon yayınlamışlardır. Ancak bu olayın tepki çekmesi üzerine ilişkilerin illegal alanda gizli olarak sürdürülmesi kararlaştırılmıştır. Bu uzlaşmadan sonra, 9 Kasım 1980 tarihinde Strazburg Türk Başkonsolosluğu’na, 19 Kasım 1980 tarihinde ise Roma Türk Hava Yolları bürosuna yönelik olarak düzenlenen saldırılar, PKK ve ASALA terör örgütleri tarafından ortaklaşa üstlenilmiştir.
· Bölücü terörist Abdullah Öcalan, Ermeni Yazarlar Birliği tarafından “Büyük Ermenistan hayali fikrine olan katkılarından dolayı” onur üyeliğine seçilmiştir.
· Ermeni Halk Hareketi’nin bünyesinde, bir çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi bir Kürdistan Komitesi oluşturulmuştur.
· 4 Haziran 1993 tarihinde; Ermeni Hınçak Partisi, ASALA ve PKK terör örgütü mensuplarının katılımıyla Batı Beyrut ta bulunan PKK terör örgütü merkezinde bir toplantı yapılmıştır.
Ermeni-PKK ilişkisiyle ilgili bir başka çarpıcı örnek ise, 6- 9 Ocak 1993 tarihlerinde Beyrut taki iki ayrı kilisede düzenlenen ve Lübnan Ermeni Ortodoks Başpiskoposu, Ermeni Parti yetkilileri ile 150 gencin katıldığı toplantılarda kullanılan şu ifadelerdir:
· Şimdilik Türkiye ye karşı sakin tutum gösterilmelidir.
· Ermeni toplumu gittikçe büyümekte ve ekonomik yönden güçlenmektedir.
· Geliştirilen propaganda faaliyetleri sayesinde, bütün dünyada (sözde) soykırım daha iyi bilinmeye başlanmıştır.
· Ermenistan devleti kurulmuştur, her geçen gün toprakları genişlemektedir ve atalarının intik***** mutlaka alacaklardır.
· Başta ABD olmak üzere, diğer batılı ülkeler de Karabağ da sürdürülen savaşta Ermenileri haklı bulmaktadırlar. Bu fırsatı değerlendirmek gerekir... Karabağ da savaşan Ermeni gençlerine yenileri katılacaktır.
· Türkiye de -PKK terör örgütü ile yapılan mücadele kastedilerek- iç savaş devam edecek, Türk ekonomisi sıfır noktasına gelecek ve vatandaşlar baş kaldıracaklardır.
· Türkiye bölünecek ve bir Kürt devleti kurulacaktır.
· Ermeniler Kürtlerle olan ilişkilerini iyi bir şekilde yürütmeli ve Kürtlerin mücadelelerini desteklemelidirler.
· Bugün Türklerin elinde olan topraklar, yarın Ermenilerin olacaktır.
Özetle; Ermeni terör örgütlerinin müşterek amacı; her fırsattan yararlanarak Türkiye yi istikrarsızlığa sürüklemek ve sözde işgal altındaki Ermeni topraklarını kurtararak "Bağımsız Büyük Ermenistan"ı kurmaktır. Bugün devlet olma özelliğini de elde eden Ermenilerin, söz konusu isteklerinin değişik başlıklar altında devam ettiği görülmektedir.
|
|
Kimden: Suryoyo 85.97.150.2*** |
17.10.2007 15:38:42 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Cenk bey,
bize copy paste yaptığınız bu derin devlet yalanlarına itibar etmiyoruz ve sanıyorum ki site müdavimlerinin bir çoğu da itibar etmeyecektir. Tek yanlı propaganda kokan bu yalanlarla ancak kendinizi ve sizin gbi düşünen milliyetçilerin ruhlarını okşayabilirsiniz ancak..
|
|
Kimden: cenk 212.154.127*** |
17.10.2007 17:16:48 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Siz de birbirinizi uyutun kendi yalanlarınızla. Kinle yatıp intikamla kalkın. Size açık açık verilen ispatlanmış bilgiler de yetmiyor, daha ne yapayım. Bakalım kaç neslinizi daha bu hastalıkla büyüteceksiniz. Masallarınızla başbaşa mutluluklar diliyorum size...
|
|
Kimden: Suryoyo 85.97.150.2*** |
17.10.2007 18:01:37 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Cenk bey,
gerçekleri kendi tekelinizde sanıyorsunuz ama maalesef bizi kandıramadığınızdan sinirlenip duruyorsunuz. Aşağıda yazılı telgraf bir çok şeyi anlatıyor ama derin devletin propagandalarında, bu ve buna benzer bir çok gerçek yok edilip söylenmiyor..Çünkü bu gerçekleri saklaması gerekmektedir derin devletinizin. Sonra iktidarını ve varlığını nasıl sürdürebilr mazallah;
Enver Paşa nın İttihat ve Terakki Partisi nin niyetleri açıkça ortadaydı. Sözgelimi 15 Eylül 1915 te içişleri bakanı Talat Paşa, Halep valisine kentteki on binlerce Ermeni ye yapması gerekenleri emreden şu telgrafı gönderiyordu: "Hükümetin... Türkiye de yaşayan mevzu bahis insanları tümüyle yok etmeye karar verdiği konusunda bilgilendirilmiş bulunuyorsunuz... Önlemler ne kadar trajik olursa olsun varlıkları ortadan kaldırılmalıdır ve yaşa, cinsiyete bakılmamalı, vicdan muhasebelerine girişilmemelidir."
Bu bile nasıl ortada nasıl bir niyet olduğunu ortaya koymaktadır ama sizin gibi beyni yıkanmış milliyetçi fanatikler gerçekleri asla görmek istememektedirler...
saygılarımla
|
|
Kimden: cenk 212.154.127*** |
17.10.2007 19:28:17 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Bence sinirlenip duran sensin. Her nasılsa kuyruk acısı var bir taraftan da çözemedim. Bahsettiğin telgraf kesinlikle düzemecedir. Öyle olmadığı iddia ediyorsan burada belgenin adresini verirmisin. Sözde Ermeni katliamı emirlerine iddialarına ait yazılı bir belge olmadığını en ünlü tarihçiler bile kabul ediyor. Yoksa sen onlardan fazlasına mı sahipsin.
Aşağıda yazan adresten ermenilerin Kars ve Sarıkamış civarında yaptıkları soykırıma ait belgeleri görebilirsin örnek olarak;
http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/arsiv/021.html
Gerçi sen bunları da biliyorsundur, ömrünü ermeni davasına adamış bir gönüllü olarak.
Ben beyni yıkanmış bir milliyetçi değilim. Ama çok kesin olan bir şey var ki senden çok daha dürüstüm. Lafı dönüp dolaştırıp, T.C. ve Türk düşmanı olduğunu söyleyemiyorsun. Bu ülkenin ordusuna dil uzatıyor, bölünmez bütünlüğü içinde kendilerine ayrı vatan ilan edip savunmaya gecenlere hain diyemiyorsun.
En üzücü olan da ben bu ülkeye ve değerlerine bağlı bir vatandaşım bile diyemiyorsun. O zaman neden burada yaşıyorsun. Kendini 2. sınıf gördüğün bu ülkeden başka bir ülkeye iltica edip orada 3. sınıf olmamak için mi?
Not: ben her türlü bilgiye açığım, çok güveniyorsan kaynaklarını paylaş....
|
|
Kimden: cenk 212.154.127*** |
17.10.2007 19:38:16 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
İstersen şu yazıyı da bir oku, ondan sonra avukatlık malzemelerini bir daha gözden gecirirsin
TALAT PAŞA’NIN SOYKIRIMI EMREDEN GİZLİ TELGRAFI VAR MIDIR?
“Soykırım” iddiasını bir Osmanlı politikasına bağlamaya heveslenen Ermeni propagandası, bir de bu yönde alınmış bir karar olduğunu kanıtlamak zorundadır. Bunun için de bir formül bulunmuş ve Talat Paşa’ya atfedilen ve General Allenby komutasındaki kuvvetlerce Halep’te ele geçildiği ileri sürülen bir takım telgraf örnekleri ortaya çıkarılmıştır. Bu telgrafların Naim Bey adlı bir Osmanlı memurunda bulunduğu ve İngiliz işgalinin öngörülenden daha kısa sürede gerçekleşmesi nedeniyle Osmanlılarca imha edilemediği iddia olunmaktadır.
Aram Andonian adlı bir Ermeni yazar bu telgrafların örneklerini 1920’de yayınlamış(1), ayrıca Talat Paşa’yı Berlin’de katleden Tehlirian’ı yargılayan mahkemeye de verilmiştir. Mahkemede bunlardan 5’i söz konusu edilmiş, ancak delil olarak kabul edilmedikleri gibi, otantik olup olmadıkları da herhangi bir karara bağlanmamıştır.
Diğer Ermeni iddiaları gibi, bu iddianın da gerçekle bir ilgisi yoktur. Şöyle ki;
Bu telgraflar 1922’de İngiltere’de Daily Telegraph gazetesinde yayınlanmıştır(2). İngiliz Dışişleri Bakanlığı bunun üzerine durumu işgal komutanlığından soruşturmuş ve sonunda bu belgelerin Allenby kuvvetlerince bulunmadığı, Paris’teki bir Ermeni gurubunca icat edildiği anlaşılmıştır.
Telgrafların kaleme alınış şekli ve yazıldıkları kağıtlar Osmanlı belgeleri olmadıklarını açıkça göstermektedir.
İngilizler ve Fransızlar İstanbul’un işgalinden sonra Ermenilere karşı girişilen “katliamın” sorumlularını cezalandırmak amacıyla tutuklamalara girişmişler, Osmanlı Hürriyet ve İtilaf Hükümeti, İttihat ve Terakki Partisi ve yöneticilerine olan düşmanlığı nedeniyle işgal kuvvetlerine bu hususta elinden gelen her türlü yardımı yapmıştır. Tutuklananlardan bir kısmı İstanbul’da yargılanmış, bir kısmı ise Malta’ya sürülmüştür.
İstanbul’daki mahkeme İttihat ve Terakki’nin firardaki 4 yöneticisini gıyaplarında idama mahkum etmiş, ayrıca 3 kişiyi daha idam cezasına çarptırmıştır. Bu son idam cezalarının yalancı tanıkların ifadelerine dayanarak verildiği daha sonra açığa çıkmıştır.
İngilizler Malta’ya sürdükleri sanıklar aleyhine her yerde belge ve tanık aramaya girişmişler, Osmanlı Hürriyet ve İtilaf Hükümetinin de yardımlarına rağmen hiçbir belge bulamamış, bunun üzerine ABD arşivlerine müracaat edilmiştir. Bu arşivlerde de katliam iddialarını kanıtlayacak belge bulunamamıştır.
Vashington’daki İngiliz Büyükelçiliği bu konuda İngiliz Dışişlerine şu cevabı göndermiştir:
“Malta’da tutuklu bulunan Türkler aleyhine delil olarak kullanılabilecek hiçbir şey olmadığını bildirmekten üzüntü duyuyorum. Yeterli delil oluşturabilecek hiçbir somut vakıa mevcut değildir. Söz konusu raporlar, hiçbir suretle, Türkler hakkında Majesteleri Hükümetinin halen elinde bulunan bilgilerin takviyesinde yaralı olabilecek delilleri bile ihtiva eder görünmemektedir. (3)”
İngiliz Dışişleri bu cevap karşısında ne yapılması gerekeceğini İngiliz Kraliyet Savcılığına sormuştur. Savcılığın yanıtı şöyledir:
“Şimdiye kadar hiçbir şahitten,tutuklular hakkında yapılan suçlamaların doğruluğunu kanıtlayabilen bir ifade alınmış değildir. Esasen herhangi bir şahit bulunup bulunmayacağı da belli değildir...(4)”
Sonuç olarak, Malta’daki tutuklular, kendilerine hiçbir suçlama dahi yöneltilmeden ve duruşma yapılmaksızın 1921 sonlarında serbest bırakılmışlardır.
İngilizler belge aramakla meşgul iken Andonian’dan kaynaklanan telgraflar bilinmektedir. İngilizlerin bu telgraflara rağbet etmemeleri bunların uydurma olduklarını bilmelerindendir.
Andonian’ın belgelerinin sahte olduğuna dair kanıtlar aşağıdaki şekilde sıralanabilir:
Andonian, yaptığı sahte belgelerin “gerçek Osmanlı belgeleri” olduğunu kanıtlamak için, söz konusu belgelerdeki Halep Valisi Mustafa Abdülhalik Bey’in imzasına dayanmıştır. Ancak, halihazırdaki arşivlerde bulunan Mustafa Abdülhalik Bey’in imzasını taşıyan bir çok belge incelendiğinde, Andonian belgelerindeki imzanın sahte olduğu ortaya çıkmaktadır.
Andonian’ın Mustafa Abdülhalik Bey’in imzasının taşıyan sahte belgelerinin bir tanesinde bir tarih yer almaktadır. Ancak dönemin İçişleri Bakanlığı ve Halep Valiliği arasındaki yazışmalara ilişkin asıl belgeler incelendiğinde sözkonusu tarihte Halep Valisinin Mustafa Abdülhalik Bey değil Bekir Sami Bey olduğu görülmektedir.
Dolayısıyla, Andonian’ın sahte belgeleri şunu kanıtlıyor ki, Andonian’ya Müslüman Rumi takvimi ile Hıristiyan takvimi arasındaki farklardan tamamen habersizdi, ya da belgeleri hazırlarken bu farklar gözünden kaçmıştı. Dikkatsizliği sonucu tarihlerde ve referans numaralarında yaptığı hatalar belgelerin sahte olduğu konusunda şüpheye yer bırakmaktadır.
Dönemin İçişleri Bakanlığının “giden şifre” kayıtları ayrıntılı olarak incelendiğinde Bakanlığın şifre kayıt tarih ve numaraları ile Andonian’ın sahte belgelerinde yer alan tarih ve numaralandırma sistemi arasında hiçbir benzerlik olmadığı, Andonian’ın sözde “şifreli telgraf”ları ile dönemin İçişleri Bakanlığının Halep’e gönderdiği gerçek şifreli telgraflar arasında bir ilişkinin bulunmadığı ortaya çıkmaktadır.
Andonian’ın “şifreli telgraflarının“ Türkçe “orijinalleri” ile dönemin Osmanlı şifreli mesajları karşılaştırıldığında, görülmektedir ki, kullanılan şifre sistemleri arasında da herhangi bir bağlantı bulunmamaktadır. Andonian belgelerini gerçek gibi göstermek için hiç kullanılmayan, mevcut olmayan yeni bir şifreleme metodu kullanmıştır. Sahte belgelerin üstlerindeki tarihlerden Osmanlıların 6 ay boyunca aynı şifreleme yöntemini kullanmış oldukları sonucu çıkar ki, bu imkansızdır. Zira o dönemde yayınlanan bir genelge ile savaş yıllarında kullanılan şifreleme yönteminin 2 ayda bir değiştirilme zorunluluğu getirildiği ve bunun uyg****makta olduğu kanıtlanmıştır.
Andonian’ın iki sahte belgesinde yer alan Besmele’nin acemice yazılış şekli de gerçek belgelerdekilerle karşılaştırıldığında Andonian’ın belgelerinin sahte olduğuna delalet etmektedir. Bu acemice yazım şekli, Osmanlılarda müslüman olmayanların -Osmanlıca’yı bilseler bile- Besmeleyi yazışmalarında hiç kullanmamış olmalarından kaynaklanmış olabilir.
Andonian’ın bir çok sahte belgesinde yer alan cümle yapıları ile gramer yanlışlarının bir Osmanlı görevlisince gerçekleştirildiğini kabul etmek güçtür. Aynı şekilde, önemli Osmanlı görevlilerince kullanıldığı iddia edilen bir çok deyim ve ifadenin herhangi bir Osmanlı Türkü tarafından bile kullanılması mümkün değildir. Türklerin suçlarını kendi ağızlarından itiraf ettiklerini kanıtlama çabası içerisindeki Andonian bu hususu da gözden kaçırmıştır.
Sahte belgeler, iki tanesi hariç, üzerlerinde dönemin Osmanlı bürokrasisinin kullandığı resmi sembollerin hiçbiri bulunmayan düz beyaz kağıda yazılmıştır. Sahte belgelerden birinin, Osmanlıların özel yazışmalarda bile kullanmadıkları çizgili kağıda yazılmış olduğu, diğer iki belgenin de herhangi bir Osmanlı Postanesinden alınabilen boş telgraf formlarına yazıldığı görülmektedir.
İngilizlerin, Ermeni olaylarından sorumlu tuttukları Osmanlı görevlileri aleyhinde kullanılabilecek belgeler bulmak için yoğun çaba sarf ettikleri bir dönemde, İngilizce edisyonu bulunmasına rağmen Andonian dokümanlarını kullanmamış olmaları İngiliz hükümetinin belgelerinin sahte olduğunu kanısını taşıdığını göstermektedir.
Andonian tarafından uydur**** belgeler eğer varolmuş olsalardı, çok gizli ibaresi taşımalarından dolayı telgraf yoluyla değil kurye vasıtasıyla gönderilmeleri ve dosyalarda üç yıl boyunca tutulmak yerine okunur okunmaz yok edilmeleri gerekirdi.
Andonian’ın kitabının İngilizce ve Fransızca baskıları arasında, baskı veya tercüme yanlışlıklarından kaynaklanmış olamayacak kadar önemli bir çok farklılıklar vardır.
Son olarak, Ermenilerin sözcüleri olarak hareket eden, Ermeni çevrelere yakın ilişkiler içindeki bazı yazarlar bile, Andonian belgelerinin gerçeklikleri üzerinde şüphelerini dile getirmektedirler.
Kısacası, meşhur “Talat Paşa Telgrafları” Andonian ve çevresi tarafından uydurulmuş aldatmacadan başka bir şey değildir.
Talat Paşanın Ermenilerin katledilmesini emrettiği ileri sürülen telgrafıyla aynı tarihlerde gönderdiği başka gizli telgraflar da vardır. Bu telgraflar tehcir sırasında suç işleyecek görevlilerin cezalandırılmasına ilişkindir. Bir yandan Ermenilerin “katli” istenirken, diğer yandan da bu “katliamı” yapacak görevlilerin cezalandırılmaları talimatının verilmesinin izahı yoktur.
Neareast Relief Society adlı Amerikan yardım kuruluşunun tehcir sırasında Ermenilere yardım etmek üzere Anadolu’da görev yapmasına Osmanlı Hükümetince izin verilmiştir. ABD’nin İtilaf Devletlerin safında Osmanlılara karşı savaşa girmesinden sonra da bu kuruluşun Anadolu’da kalmasına müsaade olunmuştur. Bu husus ABD Büyükelçisi Elkus’un raporlarına da konu teşkil etmiştir.
Bu durumda, eğer “katliam” emri verilmişse, Amerikan kuruluşunun faaliyet göstermesine ve “katliama” tanık olmasına nasıl müsaade edilmiştir, yani, “biz Ermenileri katlediyoruz, siz de gelin seyredin”mi, demiştir? Bunu herhalde mantıklı açıklamak imkanı bulunmaktadır.
İstanbul, Batı Anadolu ve Trakya’da oturan Ermeniler tehcir dışında bırakılmıştır. Hatta Orta Anadolu Ermenilerinden bile yerlerinde bırakılanlar olmuştur. Topyekûn bir tehcir bile söz konusu olmadığına göre, “topyekûn bir katliam” hiç iddia edilemeyecektir.
|
|
Kimden: Suryoyo 88.233.230.*** |
18.10.2007 00:28:05 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Cenk bey,
psikolojinizi gayet iyi anlıyorum. Derin devletin bir sitesinde yer alan bütün yalanlara,, kutsal kitaba inanır gibi inanıyorsunuz. size sunduğum bir telgraf örneğine bile derin devletin yalan dolan sitesinin yalanları ile cevap vermeye çalışıyorsunuz. Zaten size göre Türk kaynaklarından başka bütün kaynaklar yalan dolan.(Telirian Mahkemeleri 3 no lu belgeye bakarsan bu telgrafı görürsün ama ne yaparsınız ki resmi siteniz bu telgrafın sahte olduğunu iddia ediyor varsın olsun canları sağolsun) Ama bir fransız gazetecinin Karabağ konusundaki gözlemleri size göre çok doğru ve çok mühim. Ve bir vahşeti anlatmak için kaynak olarak kullanılabilir. İşte sizin inandırıcılığınız bu kadar. Kendinize yakın olanlar doğru sizin ideolojisiniz doğrulamayanlar ise yalan ve yanlış.
Öncelikle size şunu söylemek isterim. Ermenilere yapılan bu yok etme işlemini İttihat ve Terakki kayıtlara ve arşive geçirecek kadar ***** bir hareket değildi. Kim işlediği katliamların dünyaya açıkça ilan etmiştir ki? Bu ancak dönemin tanıkları ve gözden kaçan yazışmaları, duruşmaları vesaire gibi doneleri ile ortaya çıkartılabilecek bir durumdur. O nedenle ikide bir devletin propaganda sitesinden alıntılarla olayı açıklamaya çalışmanız çok komik kaçmaktadır. Bakınız Jön Türk (daha sonra İttihat ve Terakki olacaktır) hareketinin yayın dergisi Meşveret in fransızca ekinde Ermenileri toptan imha etme fikri 1895 yılında itiraf edilmektedir: Hükümetimizin bir rezaleti olarak kabul edilmek zorundadır ki, bütün katliamlar resmi yerlerce planlanmış ve uyg****mıştır.”
Resmi sitenin söylemlerine göre terörist bir örgütlenme olan taşnak sutun ile Talat paşa nedense o dönemlere pek bir ilişki içerisindedir O zamanlar içişleri Bakanı olan Talat Paşa nın istemi ile Daşnak Partisi 8. Kongresini, 2-14 Ağustos 1914 te Erzurum da yapar. Talat Paşa bu kongre sonunda şöyle bir karar çıkmasını istemektedir: Ermenilerin aktif savaşa katılması ve Ruslara karşı, cephe gerisi casusluk hareketleri ile bölge halkları arasında isyan çıkarma. (allah allah resmi sitede böyle bir şey yok Talat paşa teröristlerden nasıl böyle bir şey ister üstelik tarih te 1914) Daşnak Partisinin Genç-Türk Hükümetine bağlılığı ve desteği, buna paralel olarak ermenilerin gönüllü olarak orduya hizmeti, Nisan 1915 tarihine kadar sürer. Bu tarihten sonra herşey değişir. Doğu cephesine giden ordu, Ermeni bölgelerinden geçerken, yapılan yağmalama, tecavüz olayları işi değiştirir. (demek ki resmi sitenin yalanlarına inanmamak gerekiyormuş adamlar terörist olarak niteledikleri ile ne biçim ilişkiler kurmuşlar)
Osmanlı-Rus savaşlarında, gerek Osmanlı ve gerekse Ruslar, savaş alanının göbeğinde bulunan ermenileri kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak istemişlerdir. İki taraftan da ermenilere, savaş sonrasında durumlarının düzelmesi konusunda sözler verilmiştir. Ancak Rus çarı ermenilerden oluşan bir “gönüllüler” birliği kurmayı başarabilmiştir. Osmanlı da azerilerden ve çerkezlerden oluşan böyle “gönüllü” birlikleri kurmuştur. Rus ermenilerinin böyle bir kararı (Bu nedenle de, Daşnak Partisi “tarafsız” kalmayı savunmuştur), türk tarafında yaşayan ermeniler için ne anlama geleceği, daha sonra gelişen olaylarla açığa çıkacaktır.
Demek ki meshur sitenin yalanlarına inanırsak herşeyi siyah veya beyaz görebiliriz. Arada hiç bir şey olmamıştır. Herşey bir anda olup bitmiştir. Hainler hainliklerinin cezasını toptan olarak insanlarıyla birlikte çekmiştir.
Sayın cenk bey bence resmi sitenin yalanlarını okuyacağınıza biraz o dönemleri anlatan kitapları okuyunuz. Hem kendinize bir faydanız olur hem de görüş ufkunuz artar. Çevrenizdekileri de aydınlatmış olursunuz.
saygılarımla
|
|
Kimden: cenk 88.238.30.9*** |
18.10.2007 01:22:59 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Sevgili Suryoyo, ilk önce şu derin devlet kabusundan kurtul ve en azından nüfus kağıdını taşıdığın şu ülkeye karşı biraz daha insaflı ol. 2000 li yıllarda yaşıyoruz. Artık bilgi edinme okul kitaplarından ibaret değil. Her bilgiye internet ortamından ulaşabilirsin. Kütüphaneye gitmene de gerek yok. Okuyacağın bilgiler ermeniler ve dönemin tarihçileri tarafından da kabul edilen açıklamalarla dolu.
I. Dünya Savaşının başlaması ve Osmanlı Devletinin 1 Kasım 1914 de İtilâf Devletlerine karşı Almanların yanında savaşa girmesi Ermenilerce büyük bir fırsat olarak görülmüştür. Louse Nalbandian ın belirttiği gibi. "Ermeni komiteleri için ivedi hedeflerini gerçekleştirecek topyekûn ayaklanmayı başlatmanın en uygun zamanı Osmanlıların savaş halinde olduğu zamandır. (1)"
Komitelerin I. Dünya Savaşında faaliyete geçmesinden kuşk****an Osmanlı Hükümeti. savaş öncesinde, 1914 Ağustosunda Erzurum da Taşnak yöneticileriyle bir toplantı yapmıştır. Taşnaklar bu toplantıda Osmanlıların savaşa girmesi halinde sadık vatandaşlar olarak Osmanlı orduları safında görevlerini yerine getirecekleri vaadinde bulunmuşlardır. Bu vaatlerini tutmamışlardır, zira bu toplantıdan önce Haziran ayında yine Erzurum da düzenlenen Taşnak Kongresinde Osmanlı Devletine karşı mücadelenin sürdürülmesi kararlaştırılmıştır(2).
Rusya Ermenileri de Rus ordusuyla birlikte Osmanlı Devletine saldırma hazırlıklarına başlamışlar, Eçmiyazin (Vagrsabat: Erivan yakınlarında) Katogikosu ile Kafkas Genel Valisi Vranzof-Daşkof arasında "Rusya nın Osmanlılara Ermeniler için yapılacak ıslâhatı uygulattırması karşılığında, Rusya Ermenilerinin kayıtsız şartsız Rusya yı desteklemeleri" yolunda mutabakata varılmış(3).
Katogikos daha sonra Tiflis te Çar tarafından kabul edilmiş ve Çar a "Anadolu daki Ermenilerin kurtuluşunun ancak Türk egemenliğinden ayrılarak özerk bir Ermenistan teşkil etmeleri ve bu Ermenistan ın Rusya nın himayesiyle mümkün olabileceğini" bildirmiştir. Rusya nın niyeti ise Ermenileri kullanarak Doğu Anadolu’yu ilhak etmektir.
Rusya nın Osmanlılara savaş ilân etmesi üzerine Taşnak Komitesi, yayın organı Horizon da şu bildiriyi yayınlamıştır:
"Ermeniler en küçük bir tereddüt göstermeden İtilâf Devletlerinin yanında yer almışlar, bütün güçlerini Rusya nın emrine vermişler; ayrıca gönüllü alayları teşkil etmişlerdir. "
Taşnak Komitesi örgütüne de şu talimat vermiştir:
"Ruslar sınırı geçtiklerinde ve Osmanlı orduları geri çekilmeye başladıklarında her yerde isyanlar çıkarılmalı, Osmanlı orduları bu suretle iki ateş arasına alınmalıdır. Osmanlı ordularının ilerlemesi halinde ise Ermeni askerler silâhlarıyla birlikte kıtalarını terk edecek ve çeteler teşkil edip Ruslarla birleşeceklerdir. "
Hınçak Komitesi de örgütüne gönderdiği talimatta, "komitenin bütün gücüyle mücadeleye katılarak İtilâf Devletlerinin ve özellikle Rusya nın müttefiki sıfatıyla Ermenistan, Kilikya. Kafkasya ve Azerbaycan da zaferi temin için her türlü vasıta ile İtilâf Devletlerine yardım edeceğini" bildirmiştir.
Osmanlı Meclisinde Van mebusluğu yapan Papazyan ise bir bildiri yayınlayarak, "Kafkasya’da gönüllü Ermeni alaylarının hazır bulundurulmasını, bunların Rus ordularının öncüleri olarak Ermenilerin yaşadıkları bölgelerdeki kilit noktaları ele geçirmelerini ve Anadolu topraklarında ilerleyecek Ermeni alayları ile hemen birleşilmesini" istemiştir.
Bütün bu emirler fazlasıyla yerine getirilmiş, Rus kuvvetlerinin Osmanlı ve Rus Ermenilerinden kurulmuş gönüllü alayları öncülüğünde Doğu dan Osmanlı topraklarına girmesiyle birlikte Osmanlı ordularındaki Ermeniler (burada II. Meşrutiyet döneminde çıkarılan bir yasa ile Ermenilerin askere alınmalarının kabul edildiğini hatırlatalım) silahlarıyla firar ederek Rus kuvvetlerine katılmışlar ya da çeteler kurmuşlar, yıllardır Ermeni ve misyoner okul ve kiliselerinde saklanan silâhlar ortaya çıkarılmış, askerlik şubeleri basılarak yeni silahlar sağlanmıştır.
Silâhlanan bu çeteler komitelerin “kurtulmak istiyorsan önce komşunu öldür" talimatı üzerine erkekler cephelerde olduğu için savunmasız kalan Türk şehir, kasaba ve köylerine saldırarak katliama girişmişler, Osmanlı kuvvetlerini arkadan vurmuşlar, Osmanlı birliklerinin harekâtını engellemişler, ikmâl yollarını kesmişler, yaralı konvoylarını pusuya düşürmüşler, köprü ve yolları imha etmişler, şehirlerde ayaklanarak Rus işgalini kolaylaştırmışlardır.
Rus kuvvetleri saflarındaki Ermeni gönüllü alaylarının yaptıkları zulüm o kadar ağır olmuştur ki, Rus komutanlığı bazı Ermeni birliklerini cepheden uzaklaştırarak geri hatlara sevk etmek zorunluluğunu hissetmiştir. O dönemde Rus ordusunda görev yapan bazı subayların hatıratı bu zulme bütün açıklığıyla tanıklık etmektedir.
Ermeni katliamı yalnızca Türkleri hedef almamış, Trabzon dolaylarındaki Rumlar ve Hakkari dolaylarındaki Musevîler de Ermeni çetelerince katledilmişlerdir. Ermeni komitelerinin amacı bu topraklar üzerinde yaşayan Ermeniler dışındaki bütün unsurları yok etmek ya da göçe zorlamak ve böylece kurulması hayal edilen Ermeni Devletinde Ermenilerin çoğunlukta olmalarını sağlamaktır.
Rus kuvvetleriyle birlikte sının ilk geçen Ermeni birliklerinin başında Armen Garo lâkabıyla tanınan eski Osmanlı mebusu Karekin Pastırmacıyan bulunmaktadır. Yine eski mebuslardan Murad lâkabıyla bilinen Hamparsum Boyacıyan Ermeni çetelerinin başında cephe gerisinde Türk kasaba ve köylerine saldırmakta ve "Ermeni milleti için tehlike teşkil ettiklerinden Türk çocuklarının dahi öldürülmesini" emretmektedir. Bir diğer eski mebus Papazyan çeteleriyle Van, Bitlis ve Muş dolaylarını kasıp kavurmaktadır.
Rus kuvvetlerinin 1915 Man ayında bu kez Van yönünde harekâta geçmeleri üzerine 21 Nisanda Van da geniş çapta bir Ermeni isyanı başlamış, bu isyan sonucu Van Rusların eline düşmüştür. Rus Çan II. Nikola Van daki Ermeni komitesine 21 Nisan 1915 de bir telgraf göndererek, "Rusya’ya yaptığı hizmetler nedeniyle teşekkür etmiştir." ABD de yayınlanan Ermeni gazetesi Goçnak 24 Mayıs 1915 tarihli sayısında "Van da yalnızca 1.500 Türk ün kaldığını" iftiharla bildirmiştir.
Taşnak temsilcisinin 1915 Şubatında Tiflis de toplanan Ermeni Milli Kongresinde yaptığı konuşmada, "Rusya nın Osmanlı Ermenilerini silahlandırmak, hazırlamak ve isyanlar çıkarmalarını sağlamak için savaştan önce 142.900 ruble verdiğini" söylemesi, Rus Ermeni ittifakı ve Ermeni komitelerinin savaş öncesinde nasıl bir hazırlık içinde olduklarını bütün açıklığıyla gösterecek niteliktedir.
Ermeniler, bu ayaklanmaları ve faaliyeti, Osmanlıların tehcir karan üzerine girişilen bir meşru müdafaa olarak takdim etmek alışkanlığındadırlar. Oysa ortada henüz alınmış bir tehcir kararı yoktur ve isyanlar tehcirin değil, tehcir isyanların sonucudur.
Bütün bunlar olup biterken İngiliz ve Fransız donanmaları Çanakkale Boğazını zorlamakta, Osmanlı orduları Galiçya dan Doğu Anadolu ve Irak a kadar çeşitli cephelerde düşman kuvvetleriyle çarpışmaktadırlar.
Osmanlı Hükümeti bu durum karşısında, önce Ermeni Patriği, mebusları ve önde gelenlerini çağırarak Ermenilerin müslümanları katletmeye devam etmeleri halinde gerekli önlemleri alacağını bildirmekle yetinmiş, bu sonuç vermeyince 24 Nisan 1915 de Ermeni komitelerini kapatmış ve yöneticilerinden 235 kişiyi devlet aleyhine faaliyette bulunmak suçundan tutuklamıştır.
Dışarıdaki Ermeni toplantılarının her yıl "katliam" yıldönümü diye andıkları 24 Nisan işte bu 235 kişinin tutuklandığı tarihtir.
Osmanlı Hükümeti maruz kaldığı bu büyük iç ve dış tehlikeler nedeniyle benzer tehlikelerle karşılaşan tüm ülkelerin almakta tereddüt göstermeyeceği bir önleme başvurarak, savaş bölgeleri yakınlarındaki Ermenileri daha güneydeki Osmanlı topraklarına, Suriye ye tehcir etmiştir. Muvakkat Kanunun tarihi 27 Mayıs 1915 tir.
Ermeni tarihçi Leo nun da belirttiği gibi, Osmanlı Hükümeti "Rus kışkırtmalarına kapılarak ve Rus silâhlarına güvenerek karışıklık ve isyanlar çıkaran Ermeni komiteleri karşısında kendi varlığını korumak hakkını kullanmıştır."
Üstelik tehcir bir cezaî işlem değil, güvenlik nedenleriyle belirli bir grubun belirli bir yerde ikamete mecbur edilmesidir. Bir savaş halinde düşman ile işbirliği yaptığı sabit olmuş ve üstelik, bu işbirliğini bir iftihar vesilesi olarak gören topluluklarının, zararlı faaliyetlerinin önlenmesi bakımından belirli bölgelerde mecburî ikamete tâbi tutulmaları itiraz edilecek bir husus da olmasa gerektir. Bu tedbir II. Dünya Savaşında bile bütün devletlerce uyg****mıştır.
Kaldı ki, Osmanlı Hükümeti Ermenilerin tehcir sırasında zarar görmelerini önlemek için somut bir gayret de göstermiştir. Bu amaçla yayınlanan emirler bunun belirgin kanıtıdır:
"Bahsi geçen kasaba ve köylerde yerleşik ve nakli gereken Ermenilerin yeni yerleşme bölgelerine hareket ettirilmeleri ve yolculukları sırasında rahatları sağlanmalı, canları ve malları korunmalıdır; varışlarından yeni yurtlarına tamamıyla yerleşmelerine kadar iaşeleri mülteci tahsisatlardan karşılanmalıdır: Bunlara daha önceki mali durumları ve hali hazır ihtiyaçlarına göre mal ve toprak dağıtılmalıdır; ihtiyaç sahipleri için Hükümet evler yapmalı, çiftçi sahibi zanaatkârlara tohum, alet, teçhizat temin etmelidir."
"Bu emrin tamamıyla Ermeni isyancı komitelerinin genişlemesine karşı bir önlem olması nedeniyle, Müslüman ve Ermeni gruplarının karşılıklı katliama girişimlerine yol açacak şekilde yerine getirilmesinden kaçınılmalıdır."
"Yeniden yerleştirilen Ermeni gruplarına refakat etmek üzere özel görevliler temini için düzenlemeler yapılacak, bunların yiyecek ve diğer ihtiyaçları sağlanacak, bu amaçla gerekecek harcamalar göçmenlere ayrılan hükümet tahsisatından karşılanacaktır"
"Göçmenlerin yolculukları sırasında varış yerlerine kadar gerekli iaşeleri sağlanmalıdır. Yoksul göçmenlere yerleşebilmeleri için kredi verilmelidir. Yolculuk halindeki kişiler için kur**** kamplar muntazaman denetlenmelidir; bu kişilerin refahı için gerekli önlemler alınmalı, ayrıca asayiş ve güvenlikleri sağlanmalıdır. Yoksul göçmenlere yeterli yiyecek verilmeli ve sağlık durumları her gün doktor tarafından denetlenmelidir...
Hasta, kadın ve çocuklar trenle, diğerleri ise dayanıklılıklarına göre katırla, araba içinde veya yaya olarak gönderilmelidir. Her konvoya bir müfreze muhafız refakat etmeli, her konvoyun yiyecek malzemeleri varış yerine kadar korunmalıdır... Kamplarda veya yolculuk sırasında göçmenlere karşı bir saldırı vuku bulursa, bu saldırılar derhal püskürtülmelidir."
Ermenilerin Doğu Anadolu daki çarpışmalar ve tehcir sırasında kayıplar verdikleri doğrudur, esasen bunu kimse inkâr etmemektedir. Bir dünya savaşı, bir ayaklanma ve isyan ve bunun sonucu bir tehcir söz konusudur. Savaştan kaynaklanan genel asayişsizlik ortamı ve şahsi kin ve intikam duyg**** tehcir edilen kafilelerin birtakım saldırılara uğramasına neden olmuştur. Hükûmet bu durumu elinden geldiğince önlemeye çalışmış ve sorumlu gördüğü kimseleri de cezalandırmıştır.
Öte yandan, savaş günlerinin güç koşulların, araç, yakıt, gıda, ilaç ve diğer imkânların yetersizliğini, ağır iklim şartlarını ve tifüs gibi salgın hastalıkların yol açtığı tahribatı da göz önünde tutmak gerekir. 90 bin kişilik bir Osmanlı kolordusunun Doğu cephesinde soğuk ve hastalıktan kırıldığı unutulmamalıdır. Cephelere uzak bölgelerde, hatta başkent İstanbul da bile feci sıkıntılar çekilmiştir. Bu koşullar ve sıkıntılar yalnız Ermeniler için değil, bütün Osmanlılar için eşit şekilde geçerlidir ve uğranılan acılar herkes için ortak acılar olmuştur.
|
|
Kimden: emir 85.107.37.2*** |
18.10.2007 02:17:34 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Sevgili Suryoyo,
Bu konuyla ılgılı emınımkı sızın kadar bılgım yoktur ama tek bısey bılıyorum o donemde donemın sartlarına gore cok kan aktı hem ermenı hem türk kanı ama anlamadıgım akan kan Türk kanı oldugunda catısma yada savaş zaiatı ancak Ermeni kanı oldugunda soykırım oluyor?ortada bır yanlıs var bundan cok once olmus olaylar ıcın bu sayfalarda sabahlara konussakta bır fayda etmez ancak nedense benımde suclandıgım gıbı cenk arkadasımda farklı dusundugu ıcın hemen suclanıyor.bukadar özgür düşünce ve demokratik bir ülke ıstegıyle yanıp tutusrken ve ınsanların dusuncelerınıze saygı gostermemesınden yakınırken bole hal ve hareketler ıcınde olmak celıskı degılmı? Neden bu ulkeden ve yasaynalarından bukadar cekınıp rqahatsız oluyorsunuz sırf camıye gıdıp kımlıklerınde müsluman yazıyor dıyemı?Osmanlıyı suclamakta cogu kez haklısınız ancak o denemının en anlayıslı devletlerınden bırı oldugununda farkındamısınız?okadar gerı gıtmeyın mısyonerlerın anadoluda bundan yuz yıl once yasadıklarını sımdı afrikada oranın ınsanlarına yasattıklarını gormezden gelebılırmısınız?kımse kımseye dınını degıstır yada bu cemaatten ol dıyemez bu cok acık ve nettır ancak kımsede bu ulke ıcın sızın kullandıgınız kelımelerı kullanmaz.ınsanlardan bekledıgınız saygı ve hosgoruyu neden sızde gosteremıyorsunuz ıster copy paste olsun ıster uydurma bır yazı sonucunda en temelındeoda bır dusunce degılmıdır bunun yalan,uydurma olduguna karar verme yetkısı sızdemıdır anadoludakı mısyonerlerın kayıtları ve gunluklerı kadar gercek olma ıhtımallerı yokmudur?ne olursa olsun o zamanlarda yapılmasıyla sucladıgınız hareketlerı suan sız fıkır yoluyla yapıyorsunuz ıcten ıce dusmanlık sadce musluman cemaatındemı war bu ulkede herkeze yetıcek kadar ekmek ve su var ancak tek yapılması gereken bırlık ve beraberlıgı surdurmektır.forum sayfalarında asık ozanlar gıbı atısmanın kımseye bır yararı olamaz Suryoyo kardesım senden rıcam bıraz daha anlayıslı olman.Herkeze saygılar
|
|
Kimden: Suryoyo 88.233.230.*** |
18.10.2007 02:34:49 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Cenk bey,
internetin bize sağladığı koskoca bilgi ortamında sadece buraya resmi sitenin görüşlerini aktarıp durdunuz. Oysa biraz gayret edip araştırma yapabilseydiniz resmi söylemin dışında da oldukça ilginç bilgiler olduğunu görüp fikir dağarcığınızı geliştirebilecektiniz. Maalesef türkiye de resmi ideoloji bir çok konuda inkar üzerine kurulmuştur. Herşey inkar üzerine kurulunca internet ortamında bulabildiğiniz diğer bilgileri kabul etmemek, red etmek eğilimi oluşuyor ve insanların büyük çoğunluğuna da resmi ideolojinin tezlerini kabul etmek düşüyor.
1915 i anlamak için siz ısrarla o yıla bakıyorsunuz ama bir türlü o ortamı yaratan geçmiş dönemi ve nedenlerini es geçiyorsunuz. Resmi ideolojiye göre Ermenileri dış güçler kışkırtmış ve osmanlıyı arkadan vurarak ihanetin bedelini ödemişlerdir. Oysa gerçekler resmi ideolojiden çok farklıdır.
1839 tanzimat fermanının ilanıyla herkesin kanunlar önünde eşit olacağı söylemi hiç bir zaman hayata geçirilmemiştir. Bakın o döneme kadar müslüman olmayan azınlıklar için neler vardı; örneğin, ibadetlerini Müslümanları rahatsız etmeyecek şekilde yapmak zorundaydılar. çan çalmaları, yeni kilise yapmaları yasaktı. Kilise tamiri için ise devletten izin almak zorundaydılar. Ayrıca ata binmeleri, silah taşımaları, bir Müslümanla karşılaştıkları zaman kaldırımda yürümeleri yasaktı. Elbiselerinin ve ayakkabılarının rengi, kumaşlarının kalitesi değişik olmak zorundaydı. 16. yüzyılda bir fermanla, yakalı kaftan, kıymetli kumaştan özellikle ipekli elbise, ince tülbent, kürk ve sarık taşımaları yasaklanmıştı. Ayrıca hangi renk elbise giyecekleri de bildiriliyordu. Örneğin, Ermenilerin şapka ve ayakkabıları kırmızı, Rumların siyah, Yahudilerin mavi idi. Evlerini de değişik renge boyamak zorundaydılar. Hamamlarda takunya giymeleri yasaktı, peştamallarına çıngırak takmaları gerekiyordu. Müslümanların evlerinden daha yüksek ev yapmaları yasaktı. Evlerin, Müslüman mahallelere bakan taraflarına pencere yapmaları da yasaktı. " tüm bu yasaklara uymayanlar para ve hapis cezasına, hatta sert bir padişaha denk gelirlerse ölüm cezasına dahi çarptırılırlardı." Ek olarak, Zımmi olarak adladılan mahkemelerde garimüslümlerin müslümanlar karşı şahitliği bile kabul edilmiyordu. Yani bir gayrimüslümün bir müslüman osmanlı vatandaşına dava açması bile pratikte mümkün değildi. 1839 bunları değiştirmeyi vaat ediyordu ama hiç bir zaman hayata geçirilmedi. 1876 yılında toplanan Berlin konferansında Abdülhamid Ermeniler lehine bir takım iyileştirmeler yapmaya söz verdi ama Abdülhamit, tüm sıkıştırmalara karşı oyalama taktiğine başvurarak reform vaadinin hiç birini yerine getirmedi.
İttihat ve Terakki dönemiyle birlikte konjonktür değişti. 1911 Trablusgarp ve 1912 Balkan Savaşının kaybedilmesi İttihat ve Terakki için bir şok olmuştu.. Bu gelişmeler imparatorluğun dağılma ve çöküş sürecinin çok daha sarsıcı ve dramatik bir hız kazandığı anl***** geliyordu. Milliyetçi ideolojiye sahip İttihat ve Terakki iktidarı için bu d*****n kuyruğunun koptuğu an oldu.
İttihatçılar bu yolda bilinçli ve planlı çalıştı. Her şeyin tamamen kaybedilebileceği ihtimali düşünülerek ayrıntılı hazırlık yapıldı. Ülkenin dört bir yanına, ileride topyekûn bir işgal olasılığına karşı silah, mühimmat ve çete-gerilla savaşı örgütçüsü yollanarak tahkimat yapıldı. Zaten komitacılıktan gelen İttihatçı liderleri için bu yatkın oldukları bir yöntemdi. Her yerde bu tür çete-gerilla birlikleri oluşturuldu. Kesin sayı bilinmemekle birlikte bir kaynağa göre bu çetelerde 30.000 kişi örgütlendi. Bunun için üç kaynaktan insan toplandı: Balkan hezimetini yaşayan göçmenler, mahkûmlar ve Kürt aşiretleri. Ancak tek amaç ilerideki işgal olasılığına hazırlanmak değildi. Hatta öncelikli amaç, böylesi bir olasılığın temel ayağı olacağı düşünülen Ermenileri ortadan kaldırmaktı. Zaten daha savaş başlamadan İttihatçıları birtakım temel kararları vardı, ki bunlardan birisi "içeride de imha edilecek eşhas"ın varlığı hakkındaydı.
Bunun yanı sıra bu çetelerin bir bölümü de Asya ya Müslüman halkların arasına ayaklanma çıkarmak üzere yollandı.
İttihatçılarin gizli savaş örgütü Teşkilat-ı Mahsusa tarafından örgütlenen bu çeteler 1914 ten başlayarak ve asıl olarak 1915-17 arasındaki Ermeni yok edilmesi politikasının yürütülmesinde sahnenin ön planında olacaklardır. Doğu cephesinde Ruslara karşı alınan ağır Sarıkamış yenilgisi ve bu yenilgide Rus ordusundaki Ermeni subay ve gönüllü birliklerinin önemli rolü olduğuna dair kanı, İttihatçıların, kesin ve ayrıntılı imha planının yapılmasını hızlandırdı. 1914 sonu ve 1915 başında, uzun ve ayrıntılı tartışmalar sonucunda bu karar alınarak planlar kesinleştirildi. Görüntüde resmi bir tehcir (zorla göç) kararı alınacak, gerçekte ise çeteler ve jandarma vasıtasıyla imha harekâtı yürütülecekti. İmha edilme noktasına böyle gelindi.
Bu olayın nedenlerini anlamak için son olarak işin iktisadi boyutuna da bir iki cümleyle değinmekte yarar var. Osmanlı nın son döneminde iktisadi hayata daha ziyade egemen olanlar azınlıklardı. Ticaret ve zanaat büyük ölçüde bu kesimlerin elindeydi. Genel olarak denebilir ki, Ermeni, Rum ve Yahudi burjuvazisi Osmanlı nın görece daha varlıklı kesimlerini oluşturuyordu. Çöküş ve dağılma sürecinde bu faktörün özel bir önem kazanması dolayısıyla daha Abdülhamit döneminde güçlerini kırmak maksadıyla Ermeni burjuvazisine yönelik tedbirler alınmaya başlanmıştı. Daha sonraki İttihatçı iktidarının, devleti kurtarmanın temel bir yönü olarak milli bir burjuvazi yaratmayı kendine hedef koyması, azınlıkların mülksüzleştirilmeleri yolunda önemli bir dönemeç noktasıydı. Yerel planda palazlanma eğilimindeki yeniyetme Müslüman-Türk burjuvazisi de Ermeni ve Rum zenginliklerine gözünü dikmiş durumdaydı. Nitekim bu zenginliklerin gaspı daha sonra bu kesimlerin ilk birikimlerinin önemli bir kaynağını oluşturacaktır.
Enver, Cemal, Talat üçlüsünün askeri diktatörlüğü eski Osmanlı yönetimi değildir. Yeni bir elittir bunlar. Bunlar çok ihtiraslı ve çok yırtıcı idiler. Pozitivist idiler, köksüzdürler, sadece eğitim ve ordu sayesinde yükselmişlerdir. Bunlar şiddet içinde yaşarlar. Bu şiddet, Düvel-i Muazzama nın ve Balkanlar daki ayaklanmaların kendilerine dayattığı bir şiddettir ve bunun sonucunda son derece milliyetçi kesilmişlerdir. İmparatorluğu ayakta tutmak için can havliyle savaşmayı kafalarına koymuşlardı. Ve bu ihtiraslarının bedelini önce ermenilere sonra da 600 yıllık bir imparatorluğa ödetmişlerdir. İşte örnek verdiğiniz resmi site ve onun yalanları bu olaylara neden olan İttihatçileri ve siyasetlerini durmadan övgüler düzmektedir.
not: sevgili emir ben Cenk beye kendisi gibi düşünmeyenleri hain ve bölücü yakıştırması yapmasından dolayı eleştiriyorum. Bu ucuz kahramanlığı yapmaya kimsenin hakkı yoktur. İnsanlar illaki onun gibi düşünmek zorunda değildir. Biz onun nasıl fikirlerine tahammül gösteriyorsak o da bizimkilere tahammül göstermek zorunda .Yoksa herkes istediği fikri söylemekte sonuna kadar özgürdür ve buna müdahele etmek aklımın ucundan bile geçmez..Zaten kendisi de burda istediği gibi her mesaja cevap yazabiliyor, fikirlerini beyan edebiliyor ve site yönetiminden bir uyarı almış da değil.
|
|
Kimden: Can 90.224.15.2*** |
18.10.2007 08:09:26 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Sayin Suryoyo:
Bu yazdiklarina katilmamak ,Sehitlerimizin ruhlarini ebedi iztirapa maruz birkmaktir.
Ayriyeten.Halklarimiza karsi yurut****: asaglayici,imhaci ,yagmalayici ,inkarci ve hala ayni mefhumiyeti surdurmek istiyen sahislara karsi koydugun tavir icin seninle ne kadar iftihar etmek azdir.
Bu cenk beyin,savurdugu tehditler,yelle savvrulmaktan baska bir seye yaramadigini kendisi ,de bunu iyi bilmektedir,
Cenk bey devir disi mefhumiyet icerisinde yasamaktadir ve kendisinden ne ajan cikar ne de diplomat cikar.
ancak ve ancak,kendisinden Kadirgali bir kulhan bey cikar.
Ve böylesi kulhan beylerin,de gunleri kizgin gunesin isinlariyla birlikte kavrulup gececektit.
Ha...Site ek***** gelince:Site ekibi, böylesi bir insana karsi ne yapabilir.
Cunku, Sitenin adresi Istanbuldur Ve cok soru isaretleri?...
Olsun, Cenk bey ,istediyini car par söylesin Sanirim bizler dersimizi gayet iyi bildiyimizden dolayi,Cenk beyin yazdiklarina inanmadigimizi tekrar dile gettirmek istiyorum.
Saygilarimla...
Ve simdilik tatile gidiyorum ...
Uc gun sonra bulusmak uzere...
|
|
Kimden: cenk 212.154.127*** |
18.10.2007 10:16:43 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Evet Suryoyo bey,
Azınlıkların bu ülkede özgürlüklükleri çok sınırlandı. Hamamda takunya giyme özgürlükleri elinden alındı. Ama milletvili olabiliyorlardı, bazen de bakan. Ayakkabısının rengini de istediği gibi seçemiyordu, evinin rengini de. Demokrasinin ve insan haklarının altın çağı 16 yüzyılda ne büyük bir barbarlık. Bir bakın isterseniz. Aynı dönemde dünyanın başka yerlerinde müslümanların, onu da bırakın hristiyanların durumu neydi? Bu yazdıklarınızı gülümseyerek okuyorum, kusuruma bakmayın..
İnsanlık ve adalet her olaya objektif ve eşit yaklaşmakla kazanılabilir. Bugün herkes nazi kamplarında 6 milyon yahudinin öldüğünü söyleyebilir. Propagandası çok başarılı yapılmıştır. Ama nazi kamplarında yahudilerle birlikte öldürülen 600 bin çingene ve 550 bin musevi karaim Türk ünü çok az insan bilir. Ve neredeyse kimse onlar için yas tutmaz, hak aramaz. Onların suçu reklamlarını yapacak sponsör ve lobilerinin olmaması mı acaba? Fakat önce semirip sonra ihanetle azmış, ortalığı kan gölüne çevirmiş, önce padişahına sonra kendi patriklerine suikast yapmaya kalkmış anarşist ermeniler nedense güzel bir modadır birçok çıkar gurubunun gözünde.
Neden ermeniler için bu kadar savunma yapmaya çalışıyorsunuz? Gerçek anlamda katliama uğrayan bu kadar halk varken. Ben ezilmiş halkların yanındayım yalanını bir yana bırakın. Ermeniler için gösterdiğiniz emegin, harcadığınız vaktin yüzde birini bile diğerleri için ayırmadığınıza eminim.
Çünkü sizi ilgilendiren kendinize hedef olarak olarak gördüğünüz Türkler in düşmanı olan ve olabilecek topluluklar. Düşman ortaklığı gibi bir şey sizi birleştiren. Yoksa hiç bir ortak noktanız yok. Türkler başınızda olmadığı zamanlarda birbirinizi boğazlamakla vakit geciriyordunuz çünkü. O yüzden ayrılıkçı kürt hareketlerine, intikamcı ermeni girişimlerine sempati ile bakıyorsun. Allah aşkına dürüst ol...
Çok şükür ki bu ülkenin ezici bir çoğunluğu bizler gibi düşünüyor, yurtseverler. Ne mutlu ki azınlıklar içinde de bu fikirlerinizle azınlıksınız. Biz bu ülkenin ermenilerini, kürtlerini ve süryanilerini seviyoruz. Ama bu ülke içinde başka ülke peşinde olanların, mazisinde 2000-3000 sene öncesinden hak talep edenin, teröriste terörist diyemeyenin, uyuşturucu, silah ve kadın ticaretiyle sermaye yapmaya çalışana özgürlük savaşçısı diyenin, bu ülkenin ekmeğini yiyip, suyunu içip te arkasından vurmaya çalışanın, şanlı ordusuna leke sürmeye çalışanın karşısındayız!!!
Tekrar söylüyorum, bizim gibi düşünmeyenleri hain ve bölücü addedmiyoruz. Bu kadar cahil olmayın lütfen. Irkçı değiliz. Resmi devlet ideolojisi bizi ilgilendirmiyor. Söylediklerimiz kimsenin bize dayattığı bilgiler değil, kendi birikimlerimiz, aklımız ve vicdanımızın gösterdiği yoldur.
Osmanlı nın azınlıklara hoşgörüsü bugün bile tüm dünyada kabul edilen bir gerçektir. Yahudilerin çoğunlukta olduğu Selanik kentinde liman Cumartesi günü kapatılıyordu. Ermeniler ilk kez Osmanlı döneminde devlet desteğiyle patrikhane kurup ulusal bütünlerini sağladılar ve hiç bir dönemde olmadığı kadar zenginleştiler. Rumlar Anadolu dan yunanistan a göçtüklerinde gördükleri 3. dünya ülkesi yüzünden şok yaşadılar. Kimsenin inancına ve milliyetine dokunulmadı. Oysa bugün birçok Avrupa ülkesinin yaptığı gibi asimile yapmak ne kadar kolaydı...
Derin devlet dediniz de ben de size şunu söyliyeyim. Empati yapın biraz. Görüşleriniz açık açık dürüstçe ifade eden, tarihi meydanlarda mertçe mücadele etmekle geçmiş bir ulusla, kapalı kapılar ardında sinsice planlar yapan, kirli ittifaklarla, haince pusularla, kendi dini mekanlarını bile cephanelik olarak kullanmış kafirlerle, yüz sene önce birbirlerini boğazladıkları topluluklarla birden dost olup kurdukları gizli yeraltı cemiyetleriyle, gözünü kan ve intikam bürümüş, öldürmeyi gizli anayasaları olarak çocuklarının belleklerini kazımaya çalışan medeniyet dışı topluluklar arasında bir seviye farkı vardır.
Hangisi derin sizce?
|
|
Kimden: Suryoyo 85.96.36.90*** |
18.10.2007 13:40:32 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Cenk bey,
İnsanlık ve adalet, her olaya eşit ve objektif yaklaşmakla yapılır diyorsunuz ama Ermeni meselesinin tartışılmasına bile tahammül edemiyorsunuz. Sadece siz değil bu ülkeyi yönetenler bile tahammül edemiyorlar. Bu meseleyi tartışmak isteyenleri hain ilan eden ve Türk milletini arkadan hançerlemekle suçlayan bir adalet bakanımız bile vardı. Ne adalet ama değil mi?
Nerde kaldı insanlık ve adalet anlayışı? Yoksa büyülü kelimeler yanlız sizin gibi düşünebilenlerin, izin verdiklerinizi söyleyebilenler için mi geçerli? Kafanızda oluşturduğunuz müşfik Osmanlı hayali ile herşeyi bize toz pembe göstermeye çalışarak yalanlara inanmamızı bekliyorsunuz. Ama merak etmeyin bu yalanlara bizlerin karnı tok. Herşeyi bir yana bıraktık bu olaya bile insani yönden yaklaşamıyorsunuz. Size göre karşı görüşte olan bizler hep kötüyüz bu devleti parçalamak istiyoruz. Teröristlerle işbirliği yapıyoruz, gözümüzü kan ve hırs bürümüş ve medeniyet dışıyız. Bir kavgada bile rak***** bu kadar gaddar ve acımasız vurulmaz. Siz bu kelimeleri kullanmada bile çekince duymuyorsunuz. Hem madem bu konuda kendinize bu kadar güveniyorsanız neden karşı görüşteki insanları bu kadar ağır itham ve ağır iftiralarla suçlama gereği duyuyorsunuz, bel altından vuruyorsunuz? Bu mudur sizin medeniyetlik anlayışınız?
Asimile ettiğini söylediğiniz Avrup devletleri barındırdığı farklılıklara her türlü özgürlüğü veriyor ama sizin ifadenizle asimileci oluyor. Bahsettiğin ülkelerdeki farklı kültürler kendilerini rahatlıkla her türlü alanda ifade ederken asimiliasyona uğruyorlar demek ki. Yani yalanın bu kadarına da pes denir ama siz her türlü yalanı kendi argümanlarınıza destek olmak için kullanmaktan çekinmiyorsunuz.
Ben buradaki hiç bir mesajımda Türklerin hepsini toptan suçlayan bir cümle bile kurmadım. Siz maşallah ne Ermenilerin vahşiliğini bıraktınız ne de teröristliğini. Üstelik bir de şartlar ileri sürerek samim olmaya davet ediyorsunuz. Biz burda Türklük dünyasını tartışmıyoruz ki. Anadolu da yaşanmış bir trajediyi konuşmaya çalışıyoruz.
Size İttihat Terakki dedim yanına bile yaklaşmadınız. Hamidiye Alayları, Teşkilatı Mahsusa denen derin devlet örgütlenmelerinden bahsettim hiç bahsini bile getirmediniz. Madem bu kadar sizin söyleminizle basit ve dış güçlerin etkisiyle oluşan bir olaydı da derin devlet neden böyle hapishane kaçkınlarından oluşan bir örgütlenmeye gitti. Anlatında resmi sitenizden bir zahmet öğreniverelim. Neden bu olaya karışanlar Devletin mührünün bulunduğu Divan-ı Harp te yargılandılar (Şimdi buna da bir kulp bulacaksınız dış güçlerin üstüne atacaksınız bu mahkemelerin kurulmasını).Bu olaya tertipleyenler zoru görünce, iktidarları ellerinden gidince neden Avrupanın çeşitli ülkelerine sıvıştılar? Madem yurtlarını bu kadar seviyorlardı neden mücadele etmeyi değil de sefahat sürmeye gittiler Asimilasyona uğrayacaklarını bildikleri Avrupa ya? Bir zahmet resmi site anlatıversin bizlere bunları ve aydınlanalım bizler de..
|
|
Kimden: Suryoyo 85.96.36.90*** |
18.10.2007 14:00:43 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Şimdi gelelim Cenk bey in resmi siteden okuyup burada tekrarlayıp durduğu İstanbul, İzmir gibi büyük merkezlerden sürülen olmadı argümanına. Aşağıda birlikte okuyalım başka kaynaklara göre sürülmüş mü sürülmemiş mi diye?
İstanbul ve İzmir’den Sürgün Olmadı mı?
Yeri gelmişken, 1915-16 Tehciri’nin Ermenilerin imhasını amaçlamadığını iddia edenlerin başvurduğu argümanlardan başlıcası olan “İstanbul ve İzmir’den sürgün yapılmadığı” iddiasına da değinmek faydalı olur.
İstanbul’daki Ermeni cemaatinin önde gelenlerinden oluşan 200 kişilik bir grubun 24 Nisan 1915’de tutuklanarak Ayaş üzerinden Çankırı’ya sürülmesinin dışında da sürgünlerin olduğuna dair ipuçları gerek İngiliz, gerek Amerikan gerekse Alman kaynaklarında mevcuttur. Dahiliye Nezareti Şifre Kaleminde de benzeri sürgün emirlerine ilişkin haberlerin olması, farklı arşiv belgelerinin biri biri ile uyum içinde olan belgeleri ihtiva ettiğine ilişkin iyi bir örnek teşkil eder. Bu benzerlikleri göstermek bakımından, farklı arşivlerdeki bu belgeleri kısaca hatırlatmakta fayda vardır.
Konuya ilişkin ilk belge, Toynbee tarafından 1916 yılında yayınlanan Mavi Kitap’da yer alır. Birinci belge, İstanbul Ermeni Patriğinin 2/15 Ağustos 1915 tarihinde yazdığı bir mektuptur. Patrik İstanbul sürgünlerine ilişkin şunları aktarır: “Şimdi sıra İstanbul’da. Zaten insanlar panik halinde kötü kaderlerinin her an kendilerini bulmasını bekliyorlar. Sayısız kişi tutuklandı ve hemen İstanbul dışına çıkarıldı. Çoğu mutlaka ölecek. Şu ana kadar sürülenler, taşra doğumlu ama İstanbul’da ikamet eden tüccarlar... ne pahasına olursa olsun İstanbul’daki Ermeniler’in bu korkunç kıyımdan kurtulması için çabalıyoruz,”[15] Taşnak Örgütü Balkan Bölümü tarafından 15/28 Ekim 1915’de kaleme alınan başka mektupta şu bilgiler yer alır: “İstanbul’dan sürülen binlerce zavallı Ermeni, ayakkabıları da dahil neleri var neleri yoksa hepsini jandarmalara verdikten sonra, İzmit’ten Konya’ya doğru yürümeye zorlanmışlardır. Trenle yolculuk edecek kadar parası olanlar da jandarmalar tarafından kandırılarak bütün paraları alınmıştır,”[16]
Benzeri bilgiler, Konya’da bulunan Amerikan misyoneri, William S. Dodd tarafından da tekrar edilir: “Bir diğer deportasyon yöntemi, yaya yürütmek idi ve geniş olarak İstanbul’dan sürgün edilen erkeklere uyg****dı ki bunlar, aileleri iç köy ve kasabalarında yaşayan, İstanbul’da ailesiz olarak çalışmakta olan kişilerdi. Türk hükümeti İstanbul’dan hiç Ermeni sürmediklerinin biteviye propagandasını yaparken, [İstanbul’da] ailelerinin geçimini sağlamak için çalışan binlerce insanı tutuklayıp sürüyordu.” [17]
İstanbul’dan geniş çaplı sürgünler yapıldığına dair haberler Alman belgelerinde de yer alır. 5 Aralık 1915 tarihinde, Alman Dışişleribakan sekreteri Jagov, İstanbul Büyükelçisi Metternich’e Ermeni Sofya Taşnak Komitesi’nden aldığı bir haberi aktarır. Habere göre, “Türk hükümeti daha önce verdiği sözlerin aksine, İstanbul’dan da Ermenilerin sürgününe başlamıştır. Güya şu ana kadar 10.000 kişi sürülmüş ve bunların büyük bir kısmı İzmit dağlıklarında öldürülmüştür. 70.000 kişiyi kapsayan bir liste hazırlanmıştır.” Jagov, Metternich’e direktif verir: “Eğer bu bilgiler doğru ise lütfen enerjik bir tarzda protesto edin.”[18] 7 Aralık 1915 tarihinde bu telgrafa cevap yazan Metternich: “Güvenilir kaynaklardan edindiğim ve gizli tutulmasını rica edeceğim bilgiye göre, geçtiğimiz yaz aylarında tehcir edilen 30.000 ve kaçan 30.000 Ermeni’den sonra, bölge Emniyet Amirinin ifadesiyle, Konstantinopel’dan [İstanbul] 4.000 Ermeni Anadolu’ya sürülmüştür ve halen Constantinopel’de [İstanbul] yaşayan 80.000 Ermeni’nin de peyderpey tahliye edilmesi düşünülmektedir” der.[19]
Bu belgelerden anlaşılan, İstanbul’dan sürgünlerin parça parça, zamana yayılarak değişik dönemlerde yapıldığıdır. 1919-22 İstanbul Divan-ı Harbi yargılamalarında, Hidayet Efendi adlı bir polis memuru aleyhine açılan bir davadan da benzeri sonuçları elde etmek mümkündür. Dava, sadece “Üsküdar civarından bekar Ermenilerin tehcirine sebebiyet vermek ve evlerine girerek bazılarının mallarını gasp etmek” suçlamasıyla açılmıştır. Söz konusu olan, Üsküdar’dan sürülen 350 civarında bekar erkeğin sürülmesidir.[20]
Dahiliye Nezareti Şifre kalemindeki mevcut telgraflar, bu yukardaki bilgileri destekler mahiyettedir ve İstanbul’dan Konya üzerinden Der-Zor’a sürgünlerin yapıldığını göstermektedir. Bunlara ek olarak “İstanbul ve sair yerlerden sürgün olarak gönderilen Ermenilerin Konya, Karaman, Tarsus üzerinden Kars, Maraş, Pazarcık yoluyla Zor’a sevklerine” dair Emniyet Umum Müdürlüğü’nden (EUM) Edirne, Adana, Aydın, Ankara, Konya, ve sair vilayetlerle Bolu, Kayseri ve sair Mutasarrıflıklara çekilen telgrafı[21]; “İzmit ve mülhakatı ahalisinden olup İstanbul da bulunan Ermenilerin ihraç edilmek üzere Derseadet’ten gitmelerine müsaade olunması hakkında” EUM den İzmit Mutasarrıflığına çekilen telgrafı zikredebiliriz.[22]
İzmir tehcirlerinin Alman Danışma Kurulu Başkanı Liman Von Sanders’in emri ile durdurulduğu biliniyor. Halbuki 1995’de Başbakanlık Arşivi tarafından yayınlanan kitapta nasılsa yer alan EUM’den Karahisar-ı Sahip Mutasarrıflığı’na çekilen telgrafta “Diyarbakır üzerinden Musul’a sevkolunmak üzere İzmir’den Karahisar’a oradan Konya’ya gönderilen Ermenilerin nerede olduklarının tahkiki” yazıyor. [23]
[15] James Bryce ve Arnold Toynbee, The Treatment of Armenians in the Ottoman Empire 1915-1916, Documents Presented to Viscount Grey of Falloden by Viscount Bryce, Sansürlenmemiş Baskı, Yay. Hazırlayan Ara Sarafian, Princeton, New Jersey: Gomidas Institute, 2000, s. 53.
[16] a.g.e., s. 65.
[17] William S. Dodd, “Report of Conditions Witnessed in the Armenian Deportations in Konia, Turkey, “Turkish Atrocities”, Statements of American Missionaries on the Destruction of Christian Communities in Ottoman Turkey 1915-1917’in içinde. Derleyen: James L. Barton, Ann Arbor: Gomidas Institute 1998, s. 147.
[18] DE/PA-AA/***on/171.
[19] DE/PA-AA/R14089
[20] Davaların safahatı için bkz. Alemdar 17, 19 Haziran ve 9 Temmuz 1919; Yeni Gazete 24 Haziran, 16 Temmuz 1919.
[21] BA/DH/ŞFR./65-95-1334.Ş.24
[22] BA/DH/ŞFR./54-A- 343-1333.N.28.
[23] BA/DH/ŞFR./58-247-1334.M.30
|
|
Kimden: cenk 212.154.127*** |
18.10.2007 14:16:17 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
################
|
|
Kimden: beer 84.73.146.1*** |
27.10.2007 04:32:48 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Alah askina insan askine bu cenk denilen adami susturun yeter artik eyer susmasa ben muhamed adina ne yapacagimi yeter artik .
|
|
Kimden: cenk 88.249.242.*** |
30.10.2007 10:31:23 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Hiç bir fikrin olmayan forum sayfalarına yazıp çevre kirliliği yaratma bari, beer....
|
|
Kimden: beer 84.73.146.1*** |
4.11.2007 15:11:23 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
KENDI HEDEFINI BILEN BIRIYIM . SEN SATILMIS BIRI OLMAN LAZIM .YURU YURU YURU SATILMIS BIR INSANSIN.
|
|
Kimden: Can 90.224.15.2*** |
4.02.2008 22:46:00 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
cenk efendi sesin duyulmuyor?
Ne oldu Turk -Ortodox arkadasim,yoksa hala bize kizginmisin?
|
|
Kimden: Umur 77.251.185.*** |
8.11.2009 16:44:23 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
1894-1895 arasi ilk soykirim yasanmistir 250 000 ermeni oldururmustur.
1915 ve sonrasi 2009 a kadar 2 milyon daha katl edilmistir.
Hatta ve hatta arap memluklerde 1400 sene once soykirim yapmislardir.
Turk lerin oldurdugu Rum Ermeni Suryani toplarsak eger bu rakam 15 milyonu bulur. 1500 senedir.
|
|
Kimden: fikret 212.174.249*** |
10.11.2009 17:09:30 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Bir karar verin canim;) 1915 te rakam 300.000 civariydi sonra 800.000 oldu. 1 bucuk milyon simdilerde 2 milyon bakin bu arkadas da 15milyon diyor. Ama savas oncesi osmanli imparatorlugunda yasayan ermeni sayisi 1.161.169 (Stanford, J. Shaw, "Ottoman Population Movements During the Last Years of the Empire", page 198-199.) Ayrica "Encyclopedia Britannica 1910 edition" da ermeni nufus sayisi 1 ile 1 bucuk milyon arasi gosterilmis.
|
|
Kimden: Esra 80.227.127.*** |
11.11.2009 07:04:47 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Fikret birak bunlari pisirip pisirip ortadoguda menfaati olan emparyalist batiya yuttursunlar.
|
|
Kimden: Bunyamin 77.251.185.*** |
13.11.2009 18:14:59 |
Cevap: Ermeni sorunu üzerine |
Herkesi hak dine cagiriyoruz.
En hak suryaniliktir ve en dogru yoldur. Dinin usulunu bilen hakiki bir millettir.
Tabikide Ermeni din kardeslerimize saygimiz cok. Onlarda bizim gibi Ortodox olup ayni yoldayiz ve irkimizda birdir.
Birbirlerimizle evlenip soykirimda verdigimiz kayiplari gidermeliyiz. Boylece ortodox sayisi artsin ve Insallah butun bisilmanlardan cok oluruz. Ermenide haktir. Aslinda kudusde onlarin kiliselerinin olmasi onlarinda ne kadar dogru ve hakiki oldugunu gosterir. Hepimizin Mesihi ve Allahi birdir yani birbirimize atis serbest....
|
|
|
|
|