GÜNCEL
ARAMA MOTORU

Web'de Ara Site içinde Ara
 
Forum sözleşmesi


E-posta: Şifre: Şifre Hatırlat | Üye Ol

KONUYU AÇAN: Özcan 195.87.69.1***
22.11.2007 09:33:36
Konu: Vakıflarla İlgili Panel
çeşitli gerekçeler gösterilerek mallarına el konan gayrimüslim azınlık vakıflarıyla ilgili sorunlar, uzun yıllardan beri konuya duyarlı çevreler tarafından gündeme getirilmeye ve kamuoyunda bu konuda bir farkındalık yaratılmaya çalışılıyor.



Yeni yasa tasarısının, 1936 Beyannamesi gerekçe gösterilerek taşınmazlara el konması başta olmak üzere, gayrimüslim cemaat vakıflarının problemlerini çözüp çözmeyeceği konusuna ışık tutmak üzere Feriköy’de bulunan 12 Apostol Rum Kilisesi’nin salonunda uzman hukukçuların katıldığı bir panel düzenlendi.



“Kanun tasarısı ihtiyaçları karşılamaktan çok uzak”

12 Kasım Pazartesi günü 18.30’da Zoğrafyon Lisesi’ni Bitirenler Derneği tarafından düzenlenen panelin ilk konuşmacısı olan Prof. Dr. Ata Sakmar, gayrimüslim cemaatlerin kendilerine yapılan haksızlıklara son verilmesi dışında bir isteklerinin olmadığına işaret etti.

Vakıflar Yasa Tasarısı’nın kimseyi tatmin etmediğini, hatta bazı kişiler tarafından ‘hayal kırıklığı’ olarak değerlendirildiğini ifade eden Sakmar, geçmişte de azınlık karşıtı politikalarıyla tanınan CHP’nin kanun tasarısına karşı oldukça sert bir muhalefet yürüttüğünü ve bu muhalefete son zamanlarda yükselen milliyetçiliğin yarattığı olumsuz havanın da eklendiğini anımsattı.

‘Bir hakkı teslim etmek’

Panelin ikinci konuşmacısı avukat Ayşegül Topuz, el konan cemaat vakıflarına ait malların iade edilmesi konusuna, bir hakkı teslim etmekten ziyade, bir ihsanda bulunuyormuş gibi yaklaşıldığını söyledi ve bu anlayışın 2002 yılından beri yapılan yasal düzenlemelere de yansıdığını ifade etti. “Mevcut yasal düzenlemeler cemaat vakıflarının mülk iadesi konusundaki ihtiyaçlarını karşılamanın çok gerisindedir” diyen Topuz, yeni tasarının bu şekliyle yürürlüğe girmesi durumunda cemaat vakıflarının AİHM’ye yapacağı başvurular nedeniyle kısa süre içinde yasada yeni düzenlemelere gitme ihtiyacı hissedileceği görüşünü savundu.

“Yeni tasarı hukuka aykırılıkları hukuka uygun hale getiriyor”

Daha sonra söz alan Avukat Kezban Hatemi, azınlık vakıfları konusundaki hukuka aykırılıkların, anayasal ve hukuki eşitliğin hukuku korumakla görevli kurumlarca ihlal edilmesinden kaynaklandığını belirterek, “Beni bir hukukçu olarak en çok rahatsız eden şey, hukuka aykırılıkların hukukun en üst mertebesi sayılan makamlar tarafından yapıldığını görmek” dedi. Hatemi, mülkiyet hakkının din ve vicdan özgürlüğü ile birlikte en temel insan haklarından biri olduğuna temas etti. Cemaat vakıflarının devletten herhangi bir yardım almadıklarını, ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu anlaşması olması sebebiyle büyük önem taşıyan Lozan Anlaşması’nda devletin ilgili vakıflara yardım etmesini öngören hükümler olduğunu belirten Kezban Hatemi, “Bir cemaatin ileri gelenleri, biraz varlıklı olanları yahut mirasçıları kalmayan yaşlıları, dini ve hayri kurumlarının devamı için bir tahsiste bulunuyorlar. Şahıslar bir araya gelerek bir mal varlığı tüzel kişiliği oluşturuyorlar. Bunu Hıristiyanlık dininin kaidelerine göre yapıyorlar. Ama bir bakıyorsunuz, birdenbire bu vakıflar ‘mazbut’ denilen bir pota içinde Müslüman vakıflarıyla bir araya gelmiş. Bir kere, yanlışlık burada başlıyor. Amaçları, gayeleri, cemaatleri farklı olan mallar ‘mazbataya alınma’ adı altında bir potaya alınıyorlar, hamurlaştırılıyorlar. Bu temel ve hak ve hürriyetlere tamamen aykırı bir durum. Mazbataya aldığınız zaman tek bir organ karşınıza çıkıyor, o da Vakıflar Genel Müdürlüğü. İşte, hukuka aykırılıkların en büyüğü budur” diye konuştu. Hatemi, “10. Cumhurbaşkanı cemaat vakıflarını açıkça ‘yabancı vakıf’ olarak gördüğünü veto gerekçesinde belirtmiş ve ‘çok tehlikeli’ oldukları, mal mülk verildiği takdirde güçlenecekleri ifade edilmiş. Oysa kimseye mal mülk verilmiyor. El konan mallar iade edilmek zorunda” diyerek sözlerine son verdi.

“Yeni tasarı ile vakıf mallarına el konması meşrulaştırılıyor”

Daha sonra söz alan Avukat Eleni Moisaki Valinda, yeni kanun tasarısının 7. maddesinin 2. fıkrasında, “Bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce mazbataya alınan vakıflara bir daha yönetici seçimi ve ataması yapılamaz” ifadesinin bulunduğunu, bu ifadeye göre el konan vakıf mallarının iadesi bir yana, bu el koymaların yasaya göre meşrulaştırıldığını ifade etti. Valinda, yeni tasarının 12. maddesinde ise “Vakıflar mal edinebilirler ve malları üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilirler” dendiğini, ancak vakıfların asıl probleminin yeni mal edinmek değil, el konan vakıflarının iade edilmesi olduğunu anımsattı.

“Haklarını aramayan vakıf yöneticilerinin de suçu var”

Avukat Diran Bakar ise toplantıya farklı bir yaklaşım getirdi. Veto edilen yeni vakıflar yasa tasarısının değişebileceğine inanmadığını söyleyen Diran Bakar, “Tasarı geçerse, Meclis’ten bu haliyle geçer” dedi. 2006 yılının Eylül ayında yönetmelik çıkana kadar cemaat vakıflarının yönetim ve temsiliyle ilgili herhangi bir metin olmadığına temas eden Bakar, daha evvel yöneticilerin nasıl seçilecekleri konusunun muallakta kaldığını ve 2006’daki yönetmeliğin çıkmasından sonra belli şartlarla İstanbul hatta Türkiye genelinde seçim yapılabildiğini söyledi.

Yeni azınlık vakıflar tasarısı yürürlüğe girdiği takdirde cemaat vakıflarının mazbut vakıflar arasına alınacağını düşünmediğini söyleyen Bakar, “Bu ancak mülhak vakıflar için geçerli olabilir” dedi. 5404 sayılı kanundan sonra cemaat vakıflarının gasp edilmesinin kanunen mümkün olmadığı görüşünü savunan Diran Bakar, Ermeni cemaatinin hiç gasp edilmiş vakfı olmadığını, buna birkaç kez teşebbüs edildiyse de başarılamadığını, zira cemaatin bu konuda açtığı 7 davada da İdare Mahkemesi’nin lehlerinde karar aldığını söyledi.

Bazen vakıf yöneticilerinin de malları konusunda duyarsız kaldığını ve dava açıp haklarını aramadıklarını ifade eden Diran Bakar, cemaat vakıflarından herhangi birine ait bir taşınmazın hazineye devredilmesinin üzerinden 10 yıl geçtiği takdirde zaman aşımı faktörünün devreye girdiğine ve artık yapacak hiçbir şey kalmadığına işaret ederek, “Arazilerinin yerini bilmeyen cemaat vakıfları bile var. Mesela bizim vakıfların içinde 30-40 yıldır mallarıyla ilgilenmeyenler olduğunu biliyorum” dedi.

“Lozan’ı deldirmeyeceğiz dediler, kendileri deldiler”

Panelistlerin konuşmalarını tamamlamalarının ardından, izleyiciler arasında bulunan Prof. Dr. Hüseyin Hatemi’ye söz verildi. Kurumlar arasında hukuka uymama konusunda bir sıralama yapılacak olsa Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün birinciliği kimseye kaptırmayacağının altını çizen Hüseyin Hatemi, sadece gayrimüslim vakıflarının değil Müslüman vakıflarının da haksız uygulamalar yüzünden mağdur edildiğini söyledi. Anayasa’ya göre, Lozan’a riayet edilmesi gerektiğini vurgulayan Hatemi, “1960’lı yılların ortalarına kadar ‘Lozan bir hezimettir’ denildi. Ancak daha sonra taktik değiştirildi ve ‘Lozan’ı deldirmeyeceğiz’ edebiyatı yapılmaya başlandı” şeklinde konuştu. Türkiye’nin kurucu anlaşması olan Lozan Anlaşması’nda, gayrimüslim cemaat vakıflarının desteklenmesini ve vakıflara yardımda bulunulmasını karara bağlayan hükümler olmasına rağmen yıllardır mallarının gasp edildiğini hatırlatan Hatemi, “Lozan’ı deldirmeyeceğiz diyenler Lozan’ı dele dele kevgire çevirdiler” dedi.

Yeni kanun tasarısına hiç güvenmediğini vurgulayan Hüseyin Hatemi, “‘Bayram yapın, gayrimenkul edinme hakkınızı tanıdık’ deniyor ama bu bir aldatmacadır. Benim Dışişleri Bakanlığı’nın bir biriminden gelen istek üzerine hazırladığım bir tasarı var ve bu kabul edilmediği sürece yeni tasarıdan hiç umudum yok. Zira yeni tasarı bazı kanunsuzlukların kanuni hale getirilmesinden ibaret” diyerek yeni dönemde Meclis’ten geçmesi ve yasalaşması beklenen yeni tasarının ihtiyaçlara cevap vermenin çok gerisinde olduğunu vurguladı.
Özlem Ertan
 
CEVAP YAZ - Onaylı Üyelik Gerektirir
isim:
konu:
cevap:
   

   


© Copyright 2008 www.suryaniler.com
tasarım: Web Tasarım