GÜNCEL
ARAMA MOTORU

Web'de Ara Site içinde Ara
 
Forum sözleşmesi


E-posta: Şifre: Şifre Hatırlat | Üye Ol

KONUYU AÇAN: bawer 81.213.156.***
4.12.2008 16:44:19
Konu: DİL VE TOPLUM ÜZERİNE..
dil dediğimiz, acıklama becerisi normal bir cocukta doğuştan vardır, ama geliştirlmeye muhtaçtır. geliştirilmediği zaman ilkel bir görünümde, ancak bazı seslerin cıkartılmasına olanak verecek basitlikte kalır, gelişebilmesi için hem bireyin hem toplumun özel cabası gerekmektedir. dil gelişimi bilincin gelişmesinede tanıklık eder.
dil toplumsla bir olgudur. her dilin bir mantığı vardır.
dillerin evrimleriyle karşılaştırlı araştırmayı dilbilim yapar.
dil bilim denilince, akla ilk gelen isvecreli dilbilimci ferdinand de saussure (1857-1913) ve meşhur eseri genel dilbilim dersleri akla gelmektedir.
ulaşabildiği tüm dillerin tanıtılmasını ve tarihini ortaya koymak, buna göre dil ailelerinin tarihni belirlemek ve olabildiğince her dil ailesinin ana dillerini görtermek olmuş.tüm dillerde sürekli ve evrensel bir biçimde etkin olan güçleri araştırmak ve tarihin tüm özel olgularının indirgenebileceği genel yasaları ortaya koymak,
kendi sınırlarını çizmek ve kendi tanımını yapmak. saussure göre, her dil, kendi özellikleri içinde apayrı bir bütün oluşturur. dilin özelliklerini oluşturan toplumsal ruhsallık, toplumsal ruhsallığın özelliklerini oluşturan da elbet coğrafi, ekonomik ve benzeri etkenlerdir. Ve ona göre her toplum benimsediği dilden genellikle hoşnuttur.Dil araştırmalarına yönelen tüm okullar ve akımlar sonradan saussurenin açtığı bu yoldan ilerlediler. daha sonraları amerikan dilbilimcisi noam chomsky, dil biliminde yeni ufuklar açtı. alman düşünür leibniz,dil, zihnin aynasıdır der, neden? bir ulusu ulus yapan etmenlerin başında dil gelir. uluslar dilleriyle birlikte gelişir, ilerlerler...
ortaçağda hıristiyan ümmetinin ortak kültür dili latinceydi. rönesansla birlikte, avrupada hıristiyan ümmetinin birleştiriciliği çözülmeye başladı. fransız devrimiyle de uluslar birer birer kendi özelliklerini, kendi dillerini geliştirmeye giriştiler ve latince ikinci sıraya düşmek zorunda kaldı. ulusal diller halkların günlük anlaşma dili olmalarının ötesinde, birer düşünme ve bilim dili oldular. ulusal benliğin uyandığı toplumlarda, hep yabancı öğelerden arınıp toplumun tarih içinde oluşmuş kendi öz değerlerini ortaya çıkarma eğilimi belirir. bu doğrultuda ve sonunda ulusal kültür dilini kurmada gerekli olan gereçleri elde etmek için; halk dilinden derlemeler, eski metinlerden taramalar yapılır. bu işleri düzenli olarak yürütmek için de Batı da hükümetlerin desteklediği dil dernekleri ya da akademileri kuruldu.
islam ümmetinin ortak kültür dili, kuran dili arapça olması nedeniyle, cumhuriyettin kurulmasıyla birlikte bizde türkçülüğün Esaslarını yazan ziya gökalpin(kürt asillidir ama kendisini türk olarak hissettiğini söyler, türk olarak görür) bile bilim terimlerinde arapçaya başvurulması gerektiğini söylemesine rağmen, bizzat atatürkün emir ve çok yönlü katkısıyla kurulan türk dil kurumu vasıtasıyla Batının kavramlar sistematiğini karşılayacak bir dil oluşturulması için, yani türk dili için yoğun bir çalışma başlatıldı. tabi bundan önce, 1924te öğretim birliği yasası çıkartıldı. 1928de türkçe resmi dil olarak kabul edildi. 1929un ilk günü de, latin harfleri kabul edildi.
bu kabulün ardından yoğun bir faaliyete geçildi. örneğin, erganide gençler ilk olarak 1932 yılında gençler birliği adı altında bir araya geldiğinde; sporun yanında, müzik ve tiyatro ve köycülük kolları gibi kültürel faaliyetlere girişti. bu çalışmaların bir parçası olarak erganide konuşulan mahalli türkce kelime ve deyimleri derleyip dil kurumuna gönderdi. benzer çalışmalar o zamanlar hemen hemen tüm il ve ilçelerde yapıldı. (ne yazık ki, ergani gençler birliğinin derlediği bu çalışmanın bir örneğini bulunmuyor. erganide veya başka yerlerde acaba bir örneği var mı? bilemiyorum araştırmak lazım)...
türkçe için bunlar yapılırken, sosyal gelişmenin doğasına aykırı olmasına karşın, bağımsızlık savaşında ve cumhuriyetin kuruluşunda türklerin yanında temel unsur olan kürtlerin kendi ana dilleri için yasaklama getirildi ve kürt dilini yok sayma yolu seçildi. öznelinde anadolu medeniyetlerinden olan asuri-sütyaniler, keldaniler vb. bir cok kadim halkların dilleri kültürleri var sayılamamış bile. insan düşünürken tuhaf oluyor bu denli renki bir mozaik nasılta tekleştirildi. malum albay-siyasetci alparslan türeşin bir sözü vardı bu ülke bir mozaik değil mermerdir. yaşama hakkından sonra en temel insani hak olan ana dilinde konuşma ve yazma yasaklandı. sonra da eğitimin temel ilkesi olan kara bilgisizliğin giderilmesi, ülkemiz içinde uygar düşüncelerin, çağdaş ileriliklerin vakit yitirmeksizin yayılması ve gelişmesi beklenmeye başlandı. kaynak ( atatürkün söylev ve demeçleri, türk inkılap tarih enstitüsü. cilt ıı, s 44)...
dil yasaklanarak bunların gerçekleşmesi mümkün mü? hayır.
fevzi faradeniz haklı olarak sormaktadır, insanların doğuştan, tarihten gelen haklarının yasalarla, kanunlarla ellerinden alınamayacağını, kürtler bugüne dek varlıklarını koruyarak, dillerini yaşatarak kanıtlamış olmuyorlar mı? bulgaristandaki türkler insan haklarına ters böylesi uygulamalar karşısında yüzlerce yıldır üzerinde yaşadıkları toprağı terk ederek kanıtlamış olmuyorlar mı?
anadolu halklarının ve özünde kürt halkının varlığı yadsındığı, diline ve kültürüne ambargo konulduğu, iktisadî ve sosyal bakımdan mahrumiyet içinde tutulduğu, yurttaşlık hakları tanınmadığı, özümlemeci ırk ayrımı politikalarıyla ezildiği ve sömürüldüğü sürece, türkiyede tek bir aydın, tek bir sanatçı ve tek bir bilim adamı özgürüm-özgürüz diyemez.
sevgilerimle..
 
CEVAP YAZ - Onaylı Üyelik Gerektirir
isim:
konu:
cevap:
   

   


© Copyright 2008 www.suryaniler.com
tasarım: Web Tasarım