kırılgan nağmeler düşer zamanın tin ine..
yazgılar düşer yitik rihtimlara..limanlara..
dem tutar ayrılık vakitleri, çoçuksu yanlızlıklar..
kimin matemidir.. hangi tanrısal düşete imgelendi düşlerimiz..
yildiz yorgan temeşasidir.. usulça siziyorum geçeye.
v uzak diyarlardan, belli belirsiz bir lir sesi eşliğinde rakkas ediyor ateş.. kör noktasında gözüm.. seni düşten imgeye çaliyor..
ilik bir ruzgarla, titrek bir mum alevi. ve bir desti şarap.. Hayyam in ıssizliğa duyduğu özlem bu olsa gerek..
dudaklarımda şarap yanlızlığı.. ser de dem tutarya.. ah zaman.. zamanın sonsuzluğu. zaman riyakar bir tellal olmuş, köhnelenmiş... nedir bu izdirap ey tanrısal düş?.. çocukluğunu yitirmiş bir multeçi edasıyla yürüyorum bu rıhtımda.. bir testi şarap ve yaşayamadiğim çocukluğum.
kadim bir halkı çocuğu.. savrulmuş düşlerin yangını.. yangınla büyümüş ve hiç olmamış bir çoçukluk.. bir asur-süryaniyim.. köklerinden koparilmiş bir dağ yangınıyım..
eeey Hayyam, söyle hadi.. söyle bana, bir testi şarap keser mi bu yangını?.. şimdi hiç olmamışlığın olmuşluğuna duyduğum bu özlemde nedir? nedir bu karmaşa..bu boğucu ıssizlik.. kimim ben? neden kendi dilimde yazamıyorum, düşünemiyorum? nasıldır acep, insanın kendi dilinde şiir yazıyor olabilmesinin tadı.. kendim olamamışken nasıl bir başkası olabilirim.. ey kadim tanrı duyuyor musun bu izdirabı.. yoksa sende mi.. sende mi köhnenmiş bir rihtimda, bir desti şarap aylaklığındasin.. kırılgan nağmeler düşüyorum islak kaldırımlara.. ağzımda açımtırak bir tat.. ve dilimde bir ezgi.. ağladıkça.. ağladıkça, dağlarımız yeşerecek diyorum.. ve ben, ağladıkça kan kokuyor dağlarımız.. çoğaliyor sizilarım.. sızlarım.. sızlıyorum.. ağlıyorum.. bir hahkırış dolanıyor dilime.. büyüyor, büyütüyor beni bir doğuş sancısı gibi..ve usulca göğsümün kefesine dönüyorum..
rihtim yanlızlığı bir özlem birakıyorum martılara.. çeketimi alıp terk ediyorum bu limanı.. usulca..
şiir tadında bir özlem bırakıyoum..
|