demokrasi, temsile dayanır. halkın kendisini temsil etmesi için sandığa gidip siyasi partilere oy vererek temsilcilerini meclise göndermesi ile sürecin ilk adımı atılır. tek başına veya birkaç partinin bileşimi ile iktidar olunur, temsil edilen kitlenin ve ulusun çıkarları çatışmadan korunur, işletilir. ancak kağıt üzerinde yazılanları uygulama daima yalanlar. sandıktan çıkan her şey kutsal değildir.. temsili demokrasiyi araç olarak kullanan siyasi partilerde yok değildir ki, rejimi örtülü olarak değiştirmeye çalışıp kendi faşizmini dikta ettirmesin..
ülkemizde insanlar sandığa gidip oy atmayı vatandaşlık görevleri sayar, hepsi budur. akıllarının ucna dahi gelmez seçtiklerini denetlemek ve onları eleştirip, yermek oy verdikten sonra köşelerine çekilip sızlanmak onlar için ikinci aşamadır, içselleşmiştir. bu olguyu çok iyi bilen siyasi partiler ve liderleri halkın karşısına yapıcı, kalıcı uygulamalar, geniş görüşlü (vizyon) planlar ile yapısal dönüşümler yapacak, sosyal devleti sağlamlaştıracak politikalar ile çıkmak yerine bugünün esiri olan kısa vadeli ve sorunları öteleyen eylemlerle, eskiyi karalamalarla çıkarlar.. yapısal ve düzeni değiştirecek içerikten yoksundurlar. değişmeyen bir gerçek ise toplumun siyasi partilerin plan, politika ve tüzüklerine değil de liderlerine, seçkin birkaç üyesine aldanarak oy vermesidir. siyasi yaşamımıza sağ ve dinci partilerin egemen olması ise için işine sadaka düzenin egemenleşmesi, tarikat-cemaat-şeyh-aşiretlerin ağırlığı egemendir. sol partiler ise kendi dağınıklığı, ortak bir paydada buluşamamanın dertlerini çekiyorlar, tabii emperyalizmin dümen suyuna kapılmamaya çalışanlar olduğu gibi kapılanlarda yok değil..
toplumun uyanması ve beklentilerinin yüksek olmaması için sesinin kısılması, dünya işleriyle uğraşmasının engellenmesi, ilerici ve devrimci fikirler üretip partilere bu yönde eylem ve söylemlerde bulunarak ulusal çıkarları koruyup, kollaması yönünde baskı yapmasını engellemek için en başta eğitim sistemi yerle bir edilmiş, sonrasında toplumsal muhalefet ve baskı unsuru olabilecek her türlü oluşumun başı, devlet ve iktidar gücü kullanılarak ezilmiştir. toplumun uğraşması için suni gündemler yaratılmış, egemen sermayece ele geçirilen medya bilgilendirme aracı olmaktan çıkıp yozlaştırma aracı haline getirilmiş, seyahat-yemek-içki-eğlence-magazin gibi içi boş şeylerden bahseden köşe yazarları ile televizyon kanalları türemiş, hepsi toplumsal yozlaşma için emperyalizmin araçları.
temsili demokrasinin güçten düşmesi ve yoksunlaşması hem düzen partisi olmuş sağ ve sol partilerin, sözde demokrasi yanlısı STÖ, medya ve bilim insanlarının işlerine gelmektedir. çünkü hepsi dolaylı veya dolaysız emperyalizme hizmet etmektedir. eğitim sisteminin sorgulayan, neden-sonuç ilişkisi ile olayları değerlendirip kendi gücünü de katarak doğrulara erişen, her şeyden önce yaratıclığı ile ilerici-devrimci fikirler üreten, devrimci-aydın bireyler üretmekten uzaklaşan bir ülkede yetişen kalıplaşmış, gerici, yaratıcılıktan uzak kuşakların temsili demokrasiyi işletmesi beklenemez.
sandığa ne istediğini bilmeden giden her birey dolaylı olarak emperyalizme hizmet eder.. nedeni ise oy verdiği partinin emperyalizm ile sevişmesidir. bilinçten yoksun bir şekilde verilen her oy, seçmen cahilliğinin dışa vurumudur..özür dileyerek,ifade etmek isterim, ne yazık ki, egemenlik bu şekilde kayıtsız, şartsız milletin değil, emperyalizmindir. tüm olgular bunu gösteir niteliktedir.
|