çikolata yiyemedik çocukluğumuzda. çay şekeri aşırırdık küflü kilerlerden. görüş günlerini daha çok severdik bayramlardan. korkularımızı uğurböceklerine fısıldadık, sonradan anladık ki, kendi yurdumuzun zencileriyiz..
güneş saçlı samaşın ikliminden geliyoruz. suskunluğumuz ırmak oldu içimizde. kayırlarda boğulan salyangozlar biziz. acılarımızı yazacak bir evimiz ve kentimiz olmadı hiç! ah! acıların beşiği mezopotamya ,seni özlemekle geçti ömrümüz. buz tutan acılarımız çözülmeyi bekliyor. işte! güneşin ötesinden göz kırpıyor osiris. zaman içimizde tatlı bir akış ,isisin kuşlarından haber bekliyoruz.
bırakın konuşmak, konuşmak istiyorum... dağ, taş, börtüböcek daha iyi bilir,anlar bizi. gözümüzün ışıltısını alırken acı, siz nerelerdeydiniz ay aydınlatmacılar ? ölüm kentlerini bilirim dersiniz; ama bilmezsiniz! bilmediğinizi de bilmezsiniz. biz ağlayıp yas tutarken,içimizde ki yangınlara su döküp tüttürdünüz. Irmak olup denizle buluşmak, kendimiz olmak istiyoruz. yanmak istiyoruz,tütmek değil! işte güneş osirisi zincire vurmuş; yakıp yıkıcı soluğunu eritecek bilge bakışlarıyla. hiç bitmeyecek savaş var mıdır; hiç bitmeyecek ateş gibi.
ah mezopotamya tanrıya uzanan yol; ama tanrı bizi görmüyor ki..
kalkan balığına benzer kalemiz. mühürlemeyin dört kapımızı. bir sevda büyüyor şimdi. yeşeren filizleri her seferinde budamak istiyor çirkin ve hoyrat devler. çocuk katilleri besleyen firavunların homurtuları duyulunca ne çok ürküyoruz.rüyalarımızda görüyoruz her gece, bize ölüm ıslığı çalanları: yüzleri yok! sesleri de...
analarımızın esmerliği çingene kırmızısında erirken, karanlığın sonu hep aydınlık olur, diye mırıldanıyorlar. ey uzakta ki sevgili, gel surlara yüz sürelim günbatımında . boranhaneler kalmasa da omuzlarında güvercinlerle dağ kokulu atlılar gelir, dicle havzasında bir görünüp bir kaybolurlar; sonra sur dibindeki evlere mendil sallarken, biz de halay çekeriz. dört yüzlü ay her zaman ki gibi bize utkuyla bakar, susun! sakın çoğalmasın tahta tanrıların güveleri...diye fısıldar. bizim kutsal suyumuzu içip de güneşi görmediler mi helenler? geç kalsak da biz de artık güneşi görüyoruz. ah! mezopotamya acının beşiği olsan da aydınlığı bağrında saklı tutan gelin tacısın...
|