GÜNCEL
ARAMA MOTORU

Web'de Ara Site içinde Ara
 
Forum sözleşmesi


E-posta: Şifre: Şifre Hatırlat | Üye Ol

KONUYU AÇAN: metin 88.235.128.***
4.05.2009 17:41:53
Konu: Fettullahçılar“Kılıçsız Gladyo Çetesi”
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, Kürtlerin inkarı ve imhası için oluşturup geliştirdiği kuralsız Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, Kürtlerin inkarı ve imhası için oluşturup geliştirdiği kuralsız
Asimilasyon stratejisini 80 yıl boyunca uygularken seferber etmediği güç denemediği yol, kullanmadığı yöntem ve araç kalmadı. Buna rağmen devletin, kürdistanda hiçbir gücü tutunamadı, hiçbir yol yöntem ve araçtan sonuç alamadı. Kürtleri inkar ve imha için kullanılan herkes ve herşey boşa çıktı. Ordu-kontrgerilla, jitem, koruculuk, CHP-MHP- ANAP-AKP yalan ve küfür kütüğü hayâsız medya… Herkes ve herşey son otuz yılda defalarca tükendi… Buna karşın yeniden dirilen kürt halkı sağlan ve emin adımlarla özgürlüğüne yürüyor. Herkese ve her şeye rağmen sağlam ve emin adımlarla özgürlüğüne yürüyen kürt halkı, önderliği ve özgürlük hareketi, son dönemde, Kayseri eşek cambazlığıyla allanıp pullanmış, din aracı ve sadaka yöntemleriyle donanmış, eski tükenmiş yeni bir güçle karşı karşıya kaldı. Kürt halk önderi sayın Öcalan’ın, özeleştirisel olarak işaret ettiği “önemini göremeyip hafife aldığımız” ve bu yüzden bir biçimde dışında ve uzağında kaldığımız, din (dincilik) alanından yönelen bu örgütlü dinci gücü yeterince tanıyıp anladığımız söylenemez.. Bu gücün yeniliği önemi burada. Devletin, 80 yıldır geliştirerek uygulamaya çalıştığı kuralsız asimilasyon stratejisinin yeni dönem politikalarını, önceki tükenmişlerden oldukça farklı pek tanımadığımız yol, yöntem ve araçlarla, üstelik özgürlük hareketinin gereken önemi veremeyip ihmal ettiği, hayırhah ve kapalı kaldığı bir alandan yönelerek uygulamaya çalışan bu (global…) örgütlü güç, kamuoyunda Fettullahçılar olarak tanınan güçtür.

Kim bu fettullahçılar? Kürt halkına, onun önderliğine ve özgürlük hareketine, neden, nereden, hangi yol, yöntem ve araçlarla saldırıyorlar? İnsanlık adına yaratılmış, doğru ve iyi, bütün temel değerlerin yoğunlaşmış özü olan kürt kültürünü, kürt ahlakını, kürt kimliğini, kürt değerlerini, alışıla gelenin dışında, yol yöntem ve araçlarla ve yeterince dikkate alınmayan, dışında ve uzağında kalınmış, farklı bir alandan yönelerek inkar ve imha etmek isteyen Fettullahçılar, inkar ve imha etmeye çalıştıkları bu değerlerin yerine hangi değerleri, hangi kültürü, hangi ahlakı, hangi kimliği öngörüyorlar? Son derece örgütlü ve donanımlı bir güç gelmiş, alışılmışın dışında, oldukça farklı çeşitli yol yöntem ve araçlarla, kürt halkının henüz kabuk bile bağlamamış derin yaralarıyla, onun en hassas yanlarıyla oynayarak, kuralsız asimilasyon stratejisinin dönem politikalarını uygulamaya çalışıyor.

Bunlar Müslüman ve Nurcu olduklarını söylüyorlar. Kabulümüzdür, saygı duyarız. Türk olduklarını söylüyorlar. Buda kabulümüzdür. Fakat bu ikiyüzlü riyakar iman kalpazanları, bize, bizim kimliğimize, en küçük bir saygı duymadıkları gibi, bizi inkar ediyorlar, yok sayıyorlar, yok etmeye çalışıyorlar. Kendi liderleri Fettullah Gülen, İseviliğe ihanetin son versiyonlarından olan Evangelizmin çağdaş manastırlarında buhurdan çömezi, kapıkulu, mabeyinci konumundayken, Kürt Halk Önderine özel savaş çetelerinin ağzıyla hakaret yağdırıyorlar. Gerçekten kim bu Fettullahçılar?

Kürtleri inkar ve imha stratejisinin yeni dönem politikalarının yeni uygulayıcıları olarak, halkımızın başına musallat olan Fettullahçı musibet, göğsünü gere gere açıkça: “Benki kürdistanın asi bir çocuğuyum, kürdistanda büyümüşüm”diyen Saidi Kürdinin-Kürt Saidin kurup geliştirdiği harekete, (Nur Tarikatı) onun eserlerine, emeklerine dayanmakta, ondan, Kürt Saitten aldığı güçle, onun mensubu olduğu halka karşı savaşmaktadır.

KÜRDİSTANIN ASİ ÇOCUĞU SAİDİ KÜRDİ VE NURCULUK

Yeminli ve azılı Kürt düşmanı Fettullah Gülen ile onun nursuz zamane nurcularını tanıyıp anlamak için, Kürdistanın asi çocuğu Saidi Kürdiyi ve onun kurup geliştirdiği Nurculuk Tarikatını tanıyıp bilmemiz gerekiyor. Hiç kuşku yok ki bu çok geniş ve ciddi bir konu. Bu yazının çerçevesi-amacı bu değil. Konunun ve durumun önemine dikkat çekme, onu güncelleştirme amaçlı bir tartışma yazısıdır bu. Kendi coşkulu ifadesiyle “Kürdistanın asi çocuğu”Saidi Kürdi, Kürdistanın Bitlis ilinin, Hizan kazasına bağlı, Sıparit nahiyesinin Nurs köyünde doğdu. Nakşibendi Tarikatının Hizan Medreselerinde eğitim gördü. Zamanın önde gelen aydınlarından biri olarak 1900’lü yılların başında İstanbul’da düşüncelerini geliştirme ve uygulama çabalarına girişti. Başka bir seçenek olmadığı için bütün Osmanlı aydınlarının aydınlanma hareketi-ocağı olan İttihat-Terakki hareketinin içerisinde yer aldı. Düşüncelerini geliştirip olgunlaştırarak bir akıma-çizgiye dönüştürme çabaları ve daha sonraki bütün mücadele yaşamı boyunca, kendi kimliğinden asla ödün vermeyen ve bunu açıkça ifade eden Saidi Kürdi, Kürt kimliğinin gelişimi ve iktidar-saray tarafından resmen tanınması için mücadele etti. Kürt Said’in, Kürt kimliği sorunundaki ödünsüz, kararlı tutumu ve çabaları için şu çarpıcı iki örneği verelim okuyucuya;
Kendisi bir kürt olduğu halde, iktidar hırsı içinde, Yahudi teorisyenler ile Alman emperyalistlerinin geliştirdikleri “kızıl elma” sevdasına kapılarak “Türkçülüğün Easları’’nı yazan Ziya Gökalp’a karşı mücadelesinde, bu pantürkist Caşına; “kürdüm diye ta’n etme (aşağılama) beni, Bende kibarım. Bir baş soğanı bir kızıl elmaya değişmem!” demiştir.

Aynı süreçte istanbulda (1914’de)doğrudan saraya-sultana başvuran saidi kürdi sultandan, ‘Kürdistanda Kürtçe eğitim yapacak, Van merkezli bir Dar-ül fünun (üniversite) açılmasını istemiştir. Sarayda huzuruna çıkıp kendisinden ülkesi Kürdistanda, anadilde eğitim verecek bir üniversite açılmasını isteyen bu asi Kürdistan çocuğunun, aklından zoru olduğuna hükmeden Osmanlı sultanı, onu zındana değil Toptaşı Tımarhanesine kapattırmıştır.

Geçerken okuyucuya şu küçük ama önemli bilgiyi deverelim: Aynı süreçte (1800’lerin sonunda) Güney kürdistanda, Barzan Aşiretininin lideri Ahmet Barzani öncülüğünde bir araya gelen bir grup aşiret lideri, bağlı bulundukları İstanbuldan, Osmanlı sarayından, bölgelerinde çocuklarına anadilde, Kürtçe eğitim verecek okullar açılmasını talep eden resmi bir başvuruda bulunmuşlar: Osmanlı sultanıda onların bu taleplerine karşılık üzerlerine ordu yollamıştır. (Mesut Barzani- Anılar)

Birinci emperyalist paylaşım savaşının arifesindeki bu karmaşık süreçte, ilerde devletide ürküten yayğın bir nurculuk akımına dönüşecek olan Saidi Kürdinin düşünceleri ve örgütsel faaliyetleri, cumhuriyetin kuruluşundan sonra gelilmiştir.

Cumhuriyet Döneminde Saidi Kürdi Ve Nurculuk


Saidi Kürdi ve hareketi için bu dönemin başında oraya çıkan en önemli olgu, yukarıda da aktardığımız gibi, Saidi Kürdinin kendisini ‘Benki kürdistanın asi bir çocuğuyum! Kürdistanda büyümüşüm!”diye tanımlayarak Kürt kimliğini açıkça ve coşkuyla ifade ettiği:öteki pek çok toplumsal sorunların yanı sıra Kürtlük ve Kürdistan gerçeğini de ela alıp işlediği ASAR-I BEDİYE adlı risalesini (broşürünü) yayınlamasıdır. Saidi kürdinin Kürtlük ve Kürdistan gerçeğinide ele alıp işlediği gibi, kendi Kürt kimliğinide, asi bir Kürt çocuğuna yaraşır coşku içinde özgürce ilan ettiği bu en önemli Risalesi kayıptır(!) Neden?

Kuşkusuz bunu en iyi, olur olmaz her şeye ağlayı vererek timsah gözyaşları döken Fettullah Gülen bilir! Vicdanıyla koyun cebindeki cüzdanı özdeşleşmiş hoca efendinin bu manidar yitik konusunda, somut bilgisi olmasa bile, bir tahminide yokmudur? Bu konuda sorun ASAR-I BEDÝE risalesininortadan kaldırılmasıyla sınırlı değildir. Saidi Kürdinin ASAR-I BEDİYE risalesini yok edenler, onun öteki bütün risalelerinde kullandığı KÜRT ve KÜRDİSTAN ifa delerini, Kürtlere ve Kürdistana ilişkin gürüş ve değerlerdirmelerini, özenle silip kazıyalarak tahrif etmişlerdir. Saidi Kürdinin eldeki bütün risalerinde KÜRT ifadesinin yerine Arapça EKRUT, KÜRDİSTAN ifadesinin yerine, VİLAYET-i ŞARKİYEDEKİ MÜSLUMAN KARDEŞLE RİMİZ ifadeleri konulmuştur.

Müzevir ağıtlı Fettullah Gülen ile onun çömezleri zamane nurcalarina göre Kürtler ve Kürdistan yoktur. .. Vikayeti Garbi de ki Nurcukuk kirvesine bürünmüş sahte müşlüman kalleşlerin amaçları iktidar, dertleri ikbal ve arpalıktır. Bunun yoluda, Kürdü ve Kürdistanı inkar ve imha dan geçiyor! Dini imanı iktidar ve dünyalık olan, oturum oyunlu Fettullah Gülen ve avanesinin sahici vaziyeti budur.

Saidi Kürdi: Asar- Bediye adlı yitik risalesinde, asi bir kürt çocuğuna yaraşır coşku içinde, Kürt ve Kürdistanlı olduğunu açıkça ifa de eder, Kürt ve Kürdistan sorunlarını irdelerken; bir yandan da genç cumhuriyeti ağır bir dille eleştirerek, geliştirilmekte olan Kemalist ve reformların “batı taklitaçiliği” olduğunu söylemiş ve bunlara uygun yaşamayı red etmiştir.

Saidi Kürdi, bu düşünsel temellerde peş peşe yayınladığı risaleleriyle nurculuk hareketinin çizgisini oluşturmuş, aynı zamanda, devletin agır baskısı ve gözetimi altında, büyük emeklerle egittiği talebeleri ile kürdistanda kurup geliştirdiği medreseler üzerinden hızla örgütlü bir güce dünüşmüştür.

Kürdistanda yoksul kürt köylü kitleleri içinde yarattığı yaygın etkiyi, toparlayarak örgütlü bir güce dünüşen Saidi Kürdinin Nurculuk hareketi; Türkiyede de Cumhuriyet in kurucuları asker- bürokrat sahte laik zümreyle uyuşamayan, bu zümre tarafından “irticai güçler” olarak görülüp, horlanarak dışlanan, bastırılıp ezilen, çeşitli milliyetlerden Müslüman halk yığınlarının, etkili temsilcileri Anadolu eşrafı ve ticaret sermayesinin örgütlü politik sözcüleri-güçleriyle buluşup bütünleşmiştir.

Bu koşullarda, Saidi Kürdiyi Kürtlük ve ırtica gibi iki temel fobisinin, güçlü ve tehlikeli lideri- temsilcisi olarak gören devlet, Saidi Kürdinin kendisini ve kurup geliştirdiği nurculuk hareketini çok sıkı bir denetim ve gözetim altında tutmayı kararlaştırmıştır. Nurcu harekete doğrudan yönelmeyi göze alanmayan devletin, hereketi denetim altına alıp ıslah ederek, kendi amaçları için kullanmak istediği açıktır. Devlet bu amaçla öncelikle hareketin dini (irticai) niteliğinden de daha büyük ve öncelikli, üzlaşmaz nitelikte tehlikeli sorun olarak gördüğü, Saidi Kürdinin Kürt kimliğinin, hızla gelişen herekete nufuz etmesini önlemeye yönelik tedbirler geliştirmiştir.

Devletin geliştirdiği bu sıkı tedbirler sonucunda Saidi Kürdi, yaşamı boyunca, Kastamonu, Isparta, Afyon, Dinar, Barla ve en son Urfada, ya zındanda kalmış yada buralarda zorunlu ikamete ( sürgüne) tabi tutulmuştur.

Bütün bu zindan ve sürgün süreçlerinde, defalarca zehirlenerek öldürülmek istenen Saidi Kürdi, en son zorunlu ikanete (sürgüne) tabi olduğu Urfa’da, İnci Palas Otelinde (1960 yılında) vefat etmiştir.

Kürdistanın “asi çocuğu” Kürdistanın Peygamberler ve Önderlikler diyarı Urfasında, Balıklı gölün bulunduğu Halilurr Rahman Camiinin avlusunda, adına inşa edilen türbesine defnedilmiştir.

Okuyucuyu tuhaf gelecektir ama, devlet Kürt Saidin peşini öteki dünyada da bırakmamıştır… Saidi Kürdinin vefatından sonra aynı yılın (1960) mayıs ayında gerçekleşen demokrat kisveli, askeri faşist darbenin kurmayları, önce Kürtlere ve Kürdistana yöneldiler. Kürtler ve Kürdistanla ilgili öteki her konuda olduğu gibi bu konuda kamuoyunda pek bilinmez. Yeri gelmişken okuyucuya küçük bir bilgi demeti olarak sunalım:

Ucu ergenekona dayanan malum çevrelerce ilericiliği-demokratlığı övüle övüle birilemeyip, sonunda göklere çıkarılarak uçurulan 1960 darbesinden hemen sonra, Kıbrıslı Hüseyin Feyzullah (Albay Türkeş) daha, Ankara radyosunu ele geçirmek için yoldayken… Kürdistan ve Türkiyede, önde gelen bütün Kürt aydınları ile muhalif aşiret reisleri tutuklanarak, kendileri için önceden hazırlanmış, Sivasta bir askeri kampta toplanmışlardır. Saidi Kürdinin naaşıda, Kürtlere yapılan bu fevkalede özel uygulama çerçevesinde, kabrinden çıkarılarak götürülmüştür! Yani normal hayatta ta bulundukları yerlerden zorla alınarak Sivastaki kampta toplanan 400’ü aşkın Kürt aydını ve önde geleniyle birlikte, bir Kürt aydın ve önde geleni olarak, Saidi Kürdinin naaşıda kabrinde tutuklanarak götürülmüştür.

Tuhaf ama bukadar değil, dahası var: Sivastaki toplama kampında sorgusuz, yargısız, görüşsüz, aç perişan, sadece Kürt oldukları için tutulanların tümü, devletin kritik dönemlerde, sara nöbeti refleksiyle yaşaya geldiği, Kürt sendromundan kaynaklı krizi yatışınca Salı verildiler. Fahat aynı anda ve aynı amaçlarla kabrinde tutuklanarak götürülen Saidi Kürdinin naşının, Sivastaki toplama kampına götürülmediği görüldüğü gibi, ogün bu gündür, nerede olduğuda bilinmemektedir.

Bir insanın salt Kürt olduğu için, naşına yapılan “faali meçhul” bir saldırıdır bu! İnsanlığa, insanı insan kılan, tarım devrimi gibi mükemmel ve harikulade bir armağan sunarak gerçekleştirdiği destansı hizmetine karşılık, kendisine yeryüzünde yaşanmış her türlü hakaret ve işkencenin reva görüldüğü bu ızdıraplı halkın, bu güne dek”faali meçhul” saldıralara kurban gitmiş evlatlarının sayısı meçhuldür. Bu günde bu uygarlık yaratıcısı mazlum halk, yaşarken”faali meçhullere” kurban gitmeye aşina olmaktan öte her an hazırdır.

Fakat kabrinde, naşına yönelik “faali meçhul”un hangi kitapta yeri vardır.

Saidi Kürdinin naşına yapılan “faali meçhul”saldırının faali, 1960 darbesinin lideri Cemal Gürseldir! Kürt Saidin mezarının kaldırılması ve naşının kaybedilmesi talimatını veren, 1960 darbesinin lideri olarak devletinde başı olan, Cemal Gürselin bizzat kendisidir! Bir kez daha vurgulyalım: Darbe lideri Cemal Gürselin doğrudan tlimatıyla, devlet tarafından kabrinde tutuklanarak götürülen Saidi Kürdinin naaşı ogün bu gün kayıptır...

Saidi Kürdinin en eski talebelerinden, Bayram Yüksel: “üstadın naşının nerde olduğunu bilirim… Fakat söyleyemem…”demiştir. Nurculuğa ve nurculara evet, Saidi Kürdiye, Kürt olduğu için asla! Diyen devlet, böylece nurcu hareketin kendisi için öncelikli tehdit olan kürt rengini silmiş oldu.

Saidi Kürdiden Sonra Devlet Ve Nurculuk

Saidi kürdinin vefatından sonra nurcu hareketi içinde iki ayrı eğilim oluştu. Bunlardan Hürsev Altınbaşak’ın başını çektiği eğilim: Risale-i Nur bir tarikat (yol) dur. Biz bu geleneği tarikat olarak sürdüreceğiz. Öyleyse Risale-i Nuru eski lisanla (eski dil ve yazıyla) olduğu gibi yayınlayıp yaymayı sürdüreceğiz, der. Bunlara “yazıcılar” denilir.
Aralarında Fettullah Gülen’in de bulunduğu ikinci eğilim de: “üstad (Saidi Kürdi), zaman tarikat zamanı değil, hakikat zamanıdır, demiştir. Tarikatı red etmiyoruz. “Fakat Risale-i Nuru zamanın diliyle çoğaltıp yaymak ve bunun için okullar, dersaneler kurmak gerekir” derler. Ortaya çıkan eğilimlerden ikincisi öne çıkarken, eğilim içinden de Fettullah Gülen sivrilir. Böylece Saidi Kürdinin yerine, hareketin başına geçen Fettullah Gülen: “o bir unsuriyet perverdir…Ben onunla görüşmem!”diyerek sağlığında Saidi Kürdi ile görüşmeye hiç yanaşmamış biridir. “Ben ki kürdistanın asi bir çocuğuyum, kürdistanda büyümüşüm.”dieyek kürt kimliğini açıkça ifade eden Saidi Kürdiyi “unsuriyet perver” (etnik ayrımcı, milliyetçi) olmakla itham eden ve salt bu nedenle onunla görüşmeye bile yanaşmayan Fettullah Gülen’in kendisi gerçekten “unsuriyet perverliğe” karşımıdır? Kendisi gerçekten “unsuriyet perver” değimlidir? Ve Saidi Kürdi gerçekten “unsuriyet pervermi”dir?

Saidi Kürdi: “Benki kürdistanın asi bir çocuğuyum kürdistanda büyümüşüm” diyerek, doğuştan mensup olduğu kendi halk ve ülke gerçeğini, kimliğini en sade biçimiyle ifade etmiştir. Ne var bunda ? “unsuriyet perverlik” yani etnik ayrımcılık ve milliyeyçilik bunun neresinde? Saidi kürdi kendi kimliğini açıkça ifade ederken, (eger varsa ve şimdi hangi kimlikteyse…) Fettullah Gülende dahil hiç kimsenin kimliğini reddetmemiş, hor görüp aşağılamamıştır!

Şeyh said ayaklanmasına katılmadığı gibi, “Türke kılıç çekilmez, bin yıldır birlikte yaşıyoruz.”diye karşı çıkanda Saidi Kürdidir. Oysa Fettullah Gülen Saidi Kürdinin kürt kişiliğinin şahsında olduğu gibi, genel olarak da, Kürtlere ve Kürdistani her şeye, bütün değerlere karşı sinsice bir saygısızlık, arsız ve alçakça bir saldırganlık içinde olagelmiştir! Fettullah Gülen bu günde eskisinden daha azılı bir Kürt ve Kürdistan düşmanıdır! Fettullah Gülen ve avanesinin bu günkü en temel uğraşı, Kürt halkının 16 bin yıllık yerleşik yaşam kültürünü, bundan damınarak oluşmuş olan Kürt kimliğini inkar ve imha amacıyla, Kürt halk Önderine ve Kürt özgürlük hareketine karşı oluşturan, inkar iftira, yalan ve küfür korosunun yeni dönem elebaşılığıdır. Fettullah Gülen ve onun çömezleri zamane nurcuları devletin ve uluslar arası finans kapitalcilerin kendilerine sağladıkları dünya nimetlerini, ikbal ve iktidarı, hak edebilmek için Kürde, Kürtlüğe ve Kürdistana özgü her şeyi inkar ve imha etmeyi kendilerine meslek edinmişlerdir! Unsuriyet perverliğin daniskası bu değilse nedir

Kürtler unsuriyet perver değildirler! Kürtler, kadim tarihleri boyunca hiçbir kimliğe, hiçbir inanca inkarcı ve imhacı yaklaşmamışlardır! Kürtler kimseyi zorla asimileye kalkışmamışlar, kimseye üstünlük taslamamışlardır.

Fettullah Gülen ve şurekası, kendilerini hem Müslüman, hemde Evangelist; hem Türk hem Anglo Sakson görüyorlarsa, bunu Saidi Kürdinin kendi kimliğini ifade ettiği gibi, açıkça ifade edebilirler! Toplumda, bireyde ve doğada somut olarak var olan her şeyi (Fetttullah Gülen ve avanesinde gerçekleşen ucubelik olgusunu bile…) her türlü aidiyeti, inancı ve kimliği olduğu gibi tanıyıp varlığını kabul eden Kürtler, bütün bu olguları imha ve inkar etmek yerine anlama, anlamsız olanı paylaşımcı bir ikna yoluyla dönüştürme çabasında olurlar. Kadim kürt ahlakının temel düsturu budur!

Ugandadan Arjantine kadar, dünyanın dört bir yanına açtıkları okullarda türk dilini ve kültürünü her yere yayıp, herkese tanıtmakla iftihar eden Fettullah Gülen ve hempaları, Türkiyede Kürt kimliğine, Kürt diline, Kürt kültürüne karşı inkar ve imha politikalarının uygulayıcısıdırlar! Bu “unsuriyet perrverlik” olmuyorsa neoluyor? Tabi belirtelim: Bu finans kapital beslemeleri aynı zamanda ve daha çok mangır perverdirler. Hoca efendi, aleme veriyor halkını kendisi yutuyor salkımı…


FETTULLAH GÜLEN



Medrese eğitimini Erzurum’da gören Fettullah Gülen’in kendisi Ahlatlı dır. İktidar ve dünya nimetlerine kavuşmanın gereği olarak, Ortaasya da şaman, hazar kıyısında Yahudi, Bağdat ta Müslüman olan Selçuklu seçkinlerinin 1071 de, Kürtlerin desteğiyle Bizansı yenerek girdikleri kürdistanda ilk yerleştikleri yer de Ahlattır. Fettullah Gülen’in kendiside tıpkı Selçuklu seçkinleri gibi ilkesiz, omurgasız, kimliksiz pragmatist, düşkün bir kişiliktir. Fettullah Gülen, kendisinin Nurcu hareket içinde, Kürt karşıtlığı, Kürt düşmanlığı temelinde yükselebileceğini erkenden görmüştür. Fettullah Gülenin erkenden gördüğü, Nurcu hareketi denetim altına almak isteyen devletinde Fettullah Gülene göstermek istediği şeydi... Bir bukalemun kadar değişken, girdiği her kabın şeklini alan, fakat çıkarken zerre bulaşık bırakmayan civa gibi esnek ve akışkan olan Fettullah Gülen’in, bu alandaki istidadı, onun devletide aşıp zorlayan Atlantik ötesi global atraksiyonlarıylada görülüp anlaşmaktadır. Risale-i Nur şakirdlerinin, kendisini bir kez olsun görmeye, her koşulda can attıkları Saidi Kürdiye karşı: “o bir unsuriyet perverdir. Ben onunla görüşmem..” diyerek ahlaken her yana çekilebilir bir tutum belirliyen Fettullah Gülen bu tutumuyla kendisinin gerektiğinde nedenli bir “unsuriyet perver” olabileceğini gistermiştir. Kendisi Kürdistanda doğup büyümüş biri olarak Türkçülük yapmakla unsuriyet perver olmuyor (!) Riyakar...

Kürtler ve Kürdistan sözkonusu olduğunda tamamen ve kesinlikle katıksız bir “ Türk unsuriyet perveri” kesilen Fettullah gülen ve avanesi zamane nurcuları, şimdi Atlantiğin ötesinde iktidar hırsının ve dünyevi nimetlerin safasını sürmektedir. Şair Razinin şu dizeleri Fettulah Gülen ve onun avanesi zamane nurcaları için söylenmiş gibidir:


“ Tatlı Suyun Firengi”

Mişon, kaspar, Andomdur.

Bizim beyi sorarsan, çıtkırıldım didondur.

Kapatması metres, uşağın adı vale

Fransızca konuşur yanaşması ispir ile.”

Kürt düşmanlığının, kendisine sağlayacağı iktidar ikbalini, dünyevi ninetleri erkenden gören mizevir agıtlı çıtkırıldım didon, Fettullah Gülen, devletin nurcu hareketi denetim altına alıp, onun Kürt rengini silerek, kendi hesabına kullanmak için dönüştürme politikasının kodrolu öncü uygulayıcısı olmuştur!

Devletin Kürtleri imha ve inkar stratejisinin, yeni dönem politikalarının bugün önde gelen ve şimdiye kadarki en sinsi ve tehlikeli uygulayıcıları olan bu çıtkırıldım didon ile onun maişet taifesi bununlada yetinmemiştir. O eşki yenilmez iktidar hırsını, dünyevi nimet düşkünlüğünü, global finans kapitalin arpalığında tatmin için, uluslararası aktörlerin bölgesel dublörlüğüne soyunmuştur.

Ne müslümanlığı? Ne nurculuğu? Ne Türklüğü? Fettullah Gülen ve onun zamane nurcuları için geçerli olan son çözümlemede iktidar hırslarının ve temel güdülerinin doyumudur!



GİTTİ FEYZULLAH GELDİ FETTULLAH



Nedense kendisine, Ortaasyalı Alparslan Türkeş, süsü veren, Kıbrıslı Hüseyin Feyzullah’ın CIA’ dan tescilli elebaşılığında kurulan, yapay Türk gladyosunun Çatlı çetesi elemanlarından Haluk Kırcı; yedi TİP li genci bogazlayarak namlandığı mesleğinin son deminde, yeni yetme ülkücüleri; “artık arkamızda değiller... ona göre hareket edin...” diyerek uyarma gereği duymuştur.

Sovyet sisteminin çöküşüyle bir dönem için sona eren soğuk savaşın, kurumları ve araçlarıda işlevsiz kaldı... Bu kurum ve araçlar arasında, ABD’nin NATO ülkeleririnin tümünde oluşturduğu “Gladyo “lar (Ergenekon...) da vardı. Sovyet sisteminin çöküşünden sonra oluşan yeni koşullar içinde, işibiten-işlevsiz kalanlara “buraya kadar” denildi. Soğuk savaş koşullarında oluşan iç ve dış dengelerde bozuldu.

Yeni koşullara göre, yeni kurum ve araçlar, yeniden oluşturulurken, pek çok yerde, olduğu gibi özellikle Türkiyede de, eski doslar düşman oldular...

Soğuk savaş döneminde Türkiyede, devrimci demokratlara, işçi ve emekçi yığınlarına karşı Amerikan gladyosu olan MHP, yeni dönemde bugün Amerikan karşıtlığı içindedir. Soğuk savaş döneminde, özel olarak eğitilip, örgütleyerek fitnelediği, bozkurtların arkasından çekilen ABD’ nin, yeni dönemde Fettullahçılar olarak tanınan zamane nurcularını kucakladığı görülüyor.

Yalnızca görünenlere bakarak bile, mizevir ağıtlı, oturum oyunlu Fettullah Gülen ve avanesini, “KILIÇSIZ” GLADYO ÇETESİ olarak tanımlamak yerinde olur.

Copyright © 2008 HalklarinSesi sitesinden alıntıdır.
 
CEVAP YAZ - Onaylı Üyelik Gerektirir
isim:
konu:
cevap:
   

   


© Copyright 2008 www.suryaniler.com
tasarım: Web Tasarım