mara

             
 
GÜNCEL
ARAMA MOTORU

Web'de Ara Site içinde Ara
 
Forum sözleşmesi


E-posta: Şifre: Şifre Hatırlat | Üye Ol

KONUYU AÇAN: metin 88.235.194.***
13.08.2009 02:44:47
Konu: mankurt yaratıldı; korucu adıyla
Hani sıkça kullanılır ya, orada bir köy uzakta, gitmesek de kalmasak da o köy bizim köyümüzdür, ..Bu söz bana çürümüş çivinin tahta tutmaması gibi gelir.
Sanırsınız ki, o çivi tahtaları hep tutacak. Oysa bir gün aniden çivi çürür ,dökülüverir sıvalar..Çıkıverir gerçekler ortaya..
Artık Korucuların ÇİVİSİ ÇIKTI! Tahtalar ise tabut oldu !..
--
Çitlerle ördüğümüz bir türlü köprüler kurmadığımız doğu ve güneydoğunun haritası delik deşik !.. Neler oluyor?
Kör parmağım kör gözüne hallerindeyiz hala..UYANIN EYY Halkım..
Doğunun bir köyünde üç kişi yok oldu. Ya da ölüsü bulundu. Başka bir köyde de sekiz kişi öldürüldü. Suçluların künyeleri kesindi..Kim ölürse ölsün..o teröristlerin katliamıydı hep..Dinledik hikayeleri yıllarca..
‘uyu da büyü..yat ali yat’ diye büyüdük her birimiz..Uyuduk yıldızlar kadar bize uzak olan köyleri, dağların karanlığındaki ağaçların bile dayanamayacağı işkence ve zulumün seslerini rüzgar sanıverdik..

Yetmedi…

Terör derken, töre cinayetleri ile toprağımızın bu bölgelerindeki mürekkeplerin kanlı imzalarına inandık..yazılı ve görsel basının dillerinde , radyoların seslerinde ‘yıldızların ateş topu olarak nice köylülerin, gençlerin, kadınların, çocukların canlarını yaktığının film perdesi gibi seyrettik, baktık.. Camlar canımızı yakmıyordu..Ne zaman bir Memetcik ölse o zaman bağırıyorduk…
Yetmedi.
Hani Filistinli çocukların faşist İsrail askerlerinin bomba ve silahlarına karşı attıkları taşlar, sapanlı çocukları seyrederken çok acıdık. Bitmeyen soykırıma karşı mücadele eden Filistin halkının ızdırabına tanık olduk..İsyan ettik. Birileri de hep uyudular!..
Sonra bir baktık ki, güneydoğuda bir köyde protesto yapan çocuklar taşlar ve sapanlarla maskeli polislerin sisli bombalarına, tazikli sularına karşı direniyor..Sonra ölesiye dövülen Seyfi’nin hikayesi İLK! Olarak karşımıza çıkıyor..
CAMLAR kırılmaya başlıyor , ne dersiniz?! Kırıklar bize geliyor ..
Çitlerin de telleri çürüyor …
Yetmedi.

Koca bir ülkenin insanları olarak her birimiz Mankurtlaştırıldık!.
Sadece yaşadığımız bahçede çiçekleri sevdik, suladık..kolumuzu sallaya salaya çocuklarımız okula gitti.
İş var, aş var.. yıldızlar tepemizde pırıl pırıl..Bulutlar ise bizden hep kaçıyor uzaklara..
Anadolunun elbisesindeki tek renk öğretildi..Korkma diyerekten..

Türkülerin tek notada söylenmesi gibi, mümkün mü?
Halkoyunlarının ya da tek kişi ile halay çekilmesi gibi, mümkün mü?

--
Yıldızlar tepemizde ışıl ışıl yanıyordu. Bulutlar geçiveriyordu sakince..
Bizi gök gürültüsü, şimşek korkutuyor…
Bir de deprem…seller..trafik kargaşası..Canavarlaşan trafik…

OYSA Kİ;
Her birimiz mankurt olarak yazarı, çizeri, öğretmeni, mimarı, köylüsü, şehirlisi… yaşarken..çocuklar bomba sesleriyle uyuyordu. Köyleri yakılıyordu…
O taraflarda çok kar yağarmış da, karlara basarken kart kurt sesi duyulduğundan burada yaşayanlara ‘kürt’ denirmiş, masalları…
‘Kürt ‘diye bir halkın yok olduğunun belgesi ise resmi mürekkeplerdi..
Kara tahtalara bir türlü yazılmayan o harflerde büyüdük. ‘uyu yavrum ninni’ diyerekten..

Şu kadar Ermeni’yi kestik, onlar bizi kesti diyerek, denilerek..


Yetmedi!..


Silahlı Mankurtlar yaratıldı.. Gökyüzündeki yıldızları takip ederek, karanlığın en yoğun olduğu saatlerde bombalar, silahların içinde okula gidenleri duymadık, görmedik..duyduğumuz sadece PKK teröri idi..

İşte o çitlerle ördüğümüz topraklarda yaşayanların içinden
Kaleşnikoflu korucular yaratıldı..

Köyünde insan avına çıkan Mankurtlar yani..
Bilindiği gibi Mankurt belleğin yok edilmesidir, kısaca..

Bir köy düşünün ki, tümü koruculardan oluşmuş.. Kaleşnikof lu korucular..İnsan avında, kendi avında …En sonunda kendini yok edecek kadar her biri birer MANKURT oldular..
Efendilerinin kölesi olan Mankurtlar onların sözlerinden hiç dışarı çıkmadılar!..

Gelelim yine kör parmağım kör gözüne hallerimize..

Mazidağ’ın eteklerindeki Bilgi köyünün eskiden adı Zanqırtmış…

Yeşilliklerin uyandığı ilkbaharda toprağın henüz nemli hallerinde ne kent ne de köy evlerine benzemeyen varoş tipi çatısız evlerden birinde çifte nişan yapılıyor..
Köyün hepsi akraba, soyadları ÇELEBİ . 44 olmak üzere kadın ve çocukların makinalı silahlarca nişan evinde taranıyor..Erkeklerin başka bir odada namaz kıldığı anlarda KATLİAM..

Zangırt köyünün öyküsü derin.Daha önce bu köyde SEKİZ kişi öldürülmüş..İşte o sekiz kişiyi öldürenlere koruculuk görevi veriliyor..ÖDÜL BU! Sonra tüm köy korucu oluyor. Babadan oğula koruculuk …
Korucubaşı olarak görev yapan Abdülkadir Çelebi, korucu olan oğulları M.Ş.Ç, M.S.Ç, S.Ç, M.Ç, Ö.Ç, A.H.Ç, M.Ç. ile iki kişi, TCK’nın 81 ve 82’nci maddeleri uyarınca “Tasarlayarak adam öldürmek ve silah bulundurmak” suçlamasıyla tutuklanıyor..
Bu köyün öyküsünü dinlediğinizde içiniz açılır; Zangırt köyü ile birlikte beş köy kardeş kardeşe yaşarlarmış, bu koruculuk denilen ‘insan avı’ öncesinde..Hatta öyle ki, Sultan Şeyhus adlı köylü , bu köyler arasında bir husumet olduğunda ‘barış sancağı’ nın yola çıktığını anlatıyor.. Sancak bir köye geldiğinde kavga biter barış sağlanırmış..Sonra ne olmuş?
1990 yılı ile her şey bitivermiş..Zira sekiz kişiyi öldürenler jandarmaya bağlı korucular olarak görev alıyorlar ya.. Koruculuk sistemi ile her şey yıkılıyor..
Bu beş köyden sadece Bilge (Zangırt) köyünün tümü korucu.. Bu korucular diğer köylere zulumler yapıyormuş… 90’lı yılları korkunç yıllar olarak niteleyen yaşlı köylü Şeyhus,“Çok sayıda köylü bu olaylar yüzünden evini barkını terk etti. Evlerini arazilerini can korkusuyla bırakıp gidenlerin mallarına el konuldu gasp edildi.
Arkalarına JİTEM’i de alan korucular bu dönemde diğer köylülere kan kusturdular. Bu yıllarda büyük bir rant elde etti korucular. Son yıllarda artık diğer köylere yönelik rant ve baskı kalmadı. Yaptıklarıyla önce diğer köyleri bitirdiler. Sonra da kendi kendilerini. Bu katliamın sorumlusu köylüleri koruculuk adı altında silahlandırıp canavarlaştıran zihniyettir.” Diyor..
İçişleri Bakanı Beşir Atalay ne diyor “Katliamda korucuların parmağı var. Silahlar da korucuların silahları”
--
35 çocuk öksüz, 35 çocuk yetim kaldı.
Kendine benzin atmak bu değil mi? Bunun için delirmek gerek desem yetersiz.İşte Mankurtlaştırılan korucular onlar..Korucu sözcüğünün bu denli değişime uğradığının halidir bu..Koruma anlamını taşıyan koruyucu sözcüğü KATLİAM-CANAVAR olarak belek kayıtlarına geçmiştir.

--
Kına gecelerinde söylenir ya, ‘yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar, arşın arşın memlekete kız vermesinler…annesinin bir tanesine kıymasınlar…’ diye..
İki kuzenin nişan töreninde gelinlere, çocuklara, analara, babalara kıydılar..

Yaşama sansını bulan çocuklar , emzikli bebeler süt yerine kanı tanıdılar..O Kaleşnikof
marka silah taşıyan amcaları, dayıları, enişteleri tarafından katledildiler..

Günlerdir yazamadığım bu yorumda ‘beleksiz-köle-cani ‘ anlamını verecek o kelimeyi bulamadım. Süt annesini öldürecek kadar, kuzenini parçalayacak kadar beleksiz beyin olan katil korucular için..

Mankurt diyebiliyorum sadece.. Zira efsaneye göre Mankurt’un efendisinin hedefi de annesi ve babasını tanımayacak duruma getirip öldürmelerini sağlamaktı..Yani belleğini yok etmek..

Katliamının katili korucuları yaratanların künyesi bellidir, okunmalıdır.
Onlar Mankurt kafalı korucular..

Peki kim bunlar? diye soran gazeteciye verilen cevap işe şu;
Berfo nun çocukları.”
Peki Berfo kim? Halasının çocuklarıydı..

Bu KATLİAMIN mal-toprak kavgası olduğuna inanmak mümkün değil.Böyle bir durumda mal kavgasında olanlar birbirleriyle hesaplaşırlar.
Üstelik tüm köylünün yer aldığı nişan evi taranmaz..
Maskeli adamlar diyorlar.
Mankurtların kazınan kafalarına yapıştırılan hayvan derisi gibi taktığı maskeleriydi.. o çıplak kafalarına taktıkları maskeden çıkan saç telleri çivi gibi derilerine batıyor olmalı.. Beleksiz korucuların vahşi saldırısıydı bu..

Bebelerin katili, anaların, çocukların, gençlerin, gelinlerin …Mezar taşlarında Savaş , Arife….yazıyor…Siyah kömürle ..Baharın uyanışının, renklerin hareketlendiği , gelinciklerin , papatyaların topraktan fışkırdığı mevsimde nişan için darbukaların, deflerin , sazların sesleri yerine mermiler deliyor pencereleri…duvarların çivilerinin koptuğu an, toprağın ağıtları kalıyor geriye…bir köyü ölü toprağı sardı.. ..
Artık sahipsiz ..Çocuklar top oynamayacak…korucularrrr size de iş yok..
 
CEVAP YAZ - Onaylı Üyelik Gerektirir
isim:
konu:
cevap:
   

   


© Copyright 2008 www.suryaniler.com
tasarım: Web Tasarım