GÜNCEL
ARAMA MOTORU

Web'de Ara Site içinde Ara
 
Forum sözleşmesi


E-posta: Şifre: Şifre Hatırlat | Üye Ol

KONUYU AÇAN: Sait 83.251.50.2***
2.02.2007 03:42:55
Konu: TARİH İLE YÜZLEŞMEK

ASUR SOYKIRIMI: TARİH İLE YÜZLEŞMEK

Bireyci tarih anlayışının en belirgin özelliklerinden biri, bireyin tarihte oynadığı rolü gereğinden fazla abartmasıdır; bir diğer özelliği ise, geçmişte yaşanmış toplumsal olayları açıklamada somut- maddi ilişkileri/bağlantıları göz ardı ederek ilişkileri/bağlantıları sadece düşüncede kurmasıdır. Böyle bir anlayışın tarihsel olayları objektif olarak değerlendirmesi beklenemez. Zaten amaçları da, olayların gerçek nitelikleriyle ortaya çıkmasını engellemek olduğu için, ‘kurmaca – hikayeci’ bir tarih anlayışına sıkı sıkıya sarılırlar. Bu anlayışın belli bir süre etkili olması doğaldır. Ancak gerçek tarihin, günü geldiğinde kendisini göstermesi/dayatması ve hikayeci tarih anlayışının düşünsel egemenliğine son vermesi kaçınılmazdır. Çünkü toplumların kendi nesnel yasaları var. Bu yasalar her ne kadar toplumu oluşturan bireylerle karşılıklı bir etkileşim halinde olsa da, bireylerin bu yasalara mutlak şekilde hükmetmesi ve ortaya çıkmasını engellemesi olanaklı değildir.

Tarihini, çok özellikli(!) insanların (Fatih- Yavuz- Atatürk v.s) kahramanlıklarıyla açıklamaya çalışan Türkiye, yaptığı katliamların-soykırımların-insanlık dışı uygulamaların üstünü örterek hikayeci bir tarih anlayışını insanların düşüncesine yerleştirdi günümüze kadar. Ancak, bu gün için yerleşik anlayışın iflas ettiğine, üstü örtülmeye çalışılan tarihsel olaylarının gerçek niteliğiyle ortaya çıktığına tanık oluyoruz. Kürd halkının kazanımlarını hazmedemeyen Türkiye, günlerdir Güneye saldırmanın planlarını yoğun olarak tartışıyordu. Böyle bir saldırının kendi sonunu getireceğini fark edince çark eden ve tekrar “kardeşlik-barış” söylemlerine sarılan Türkiye, bir yandan da soykırımın hesabını verme korkusuna kapılmış durumdadır. Gerçekler kendini dayattıkça daha çok saldırganlaşan Türk derin devleti, son olarak Hrant Dink’i katlederek çirkin tarihine yeni bir halka daha eklemiş oldu.

Toplumsal ve bireysel özgürleşme için tarihle yüzleşmek ve tarihle barışmak bir zorunluluktur. Bu yüzleşmeyi ve barışmayı gönüllü olarak yapmak gelişmişliğin, erdemliliğin göstergesidir; bu yüzleşmekten kaçınan anlayışların sonu ise tarih sahnesine veda etmektir. Türkiye böyle bir ikilem içinde yaşıyor. Süreci hızlandırmak, ben insanım diyen herkesin görevidir. Kürd halkının kazanımlarına sahip çıkıp ve geliştirmek nasıl ki insan olmanın gereğiyse, aynı şekilde Müslüman olmayan (Ermeni-Süryani-Keldani-Rum…) halklara karşı uygulanan soykırımların teşhir edilmesi/lanetlenmesi de insan olmanın gereğidir.

1915 soykırımını canlı tanıklarından dinlememize rağmen, birilerinin hala (devlet ağzıyla ve Kürdlük adına) inkara yeltenmesi utanç vericidir. Bazı örgütlerin Ruslar ile işbirliği yaptığı ve Müslümanları öldürdüğü gerekçe gösterilerek, katliamları sıradan bir çatışma gibi göstermek, devlet’in, Kürd sorununu inkar ederek ve gerçek nedenleri görmezden gelerek, Kürd’ler silaha sarıldığı için biz de karşılık veriyoruz söylemine meşruluk kazandırmaktan başka bir işe yaramaz. Katledilenlerin sayısı üzerinde durmadan, sadece Müslüman olmadıkları için, yasalar güvencesinde ve örgütlü bir şekilde yok edilmeye çalışılan halklara karşı uygulanan vahşetin adı soykırımdır. Bazı ailelerin küçük çocukları koruması ve benzeri insani davranışlar yaşanmış vahşeti hafifletmez. Bazılarının zorla Müslümanlaştırılmasını veya genç kızlarının alıkonulup evlenilmesini lütuf olarak görmek, dinsel faşizmin en çirkin biçimidir.

Gelinen noktada doğru düşünmenin tek başına yeterli olmadığı, somut adımlarla bunu pratiğe yansıtmanın koşullarını yaratmak gerektiği ortadadır. Geçmişte yaşanmış bu üzücü olaylarda bazılarımızın dedeleri de alet olmuş ve devletin politikalarına hizmet etmiştir. Dedelerimizin yanlışlarına ortak olmamak ve tarihimizle yüzleşerek barışmak, özgür bir gelecek kurmada belirleyici rol oynayacaktır. Bu anlayıştan hareketle bireysel bir adım atma gereği duyuyorum. Bu adımın, 31 Ocak Çarşamba günü ‘1915 Asur soykırımı üzerine düzenlenecek konferansa manevi bir destek ve halkların kardeşliğine az da olsa bir katkı yapması umuduyla…

Asur halkına ait olan köyümüzde, 1915’te kimisi zorla Müslümanlaştırıldı (torunları hala yaşıyor orda) geri kalanları katledilerek topraklarına el konuldu. Dedelerimiz tarafından el konulan bu topraklardan kendi payıma düşeni gerçek sahiplerine iade etmek istiyorum. Maddi bir değeri olmasa da, sembolik olarak bunun anlamlı olacağını ve uluslararası hukuk çerçevesinde Asur halkının haklı tezlerine katkı sağlayacağını düşünüyorum. Nasname editörlüğü vasıtasıyla kurulacak bir iletişimle bu hukuki iade gerçekleşebilir. Bunun vijdani bir rahatlama olarak görülmemesi, halkların kardeşliğine katkı ve tarihle barışık yaşama isteği yanında, T.C’yi mahkum etme arzusu olarak değerlendirilmesi dilekleriyle…

Berzan BOTİ
berzanboti@hotmail.com

http://www.nasname.com/index.php?module=article&view=492

19.Ocak. 2007
 
CEVAP YAZ - Onaylı Üyelik Gerektirir
isim:
konu:
cevap:
   

   


© Copyright 2008 www.suryaniler.com
tasarım: Web Tasarım