GÜNCEL
ARAMA MOTORU

Web'de Ara Site içinde Ara
 
Forum sözleşmesi


E-posta: Şifre: Şifre Hatırlat | Üye Ol

KONUYU AÇAN: Can 90.227.94.5***
4.02.2007 12:23:03
Konu: alintidir
OSMANLI BELGELERİNDE ERMENİLER


--------------------------------------------------------------------------------

a-Tehcirin Sebepleri ve Alınan Tedbirler

Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı na girdikten sonra Ermeni komitelerinin düşmanla işbirliği yaptığını ve Anadolu da birbiri ardından isyanlar çıktığını haber alınca, hadiselerin yatışacağı zannıyla kesin bir tedbir alma yoluna gitmemişti. Ancak Ermeni mezalimi artınca Dahiliye Nazırı Talat Paşa, Erzurum Mebusu Vartkes Efendi ye Ermenilerin düşmanla işbirliği yapmaya devam etmeleri halinde çok şiddetli tedbirler alınacağı ihtarında bulunmuştu[1]. Talat Paşa aynı zamanda, Aralık 1914 de doğu vilâyetlerine gönderdiği gizli bir talimatta oldukça büyük miktarda bulunan ve özellikle Ermenilerin eğitimiyle ilgilenen yabancı kuruluş ve memurlarının harp sırasında başka bölgelere gönderilmelerinin düşünüldüğünü de belirtmişti[2].

Osmanlı Hükümeti Van İsyanı nın patlak vermesine kadar birtakım küçük tedbirlerle Ermeni komitelerinin faaliyetlerini önlemeye çalıştı. Hükümeti en çok meşgul eden hadise ise Zeytun da patlak vermişti. Zeytun daki olaylar, Antep i ve civarını da etkilemekte idi.

Hükümet bir tedbir olarak Zeytun, Maraş ve civarından bazı zararlı Ermenileri Konya ya sevketti. Fakat burada da toplu halde bulunmaları, bir süre sonra o bölgedeki Ermenilerle birleşmeleri ve tehlike teşkil etmeleri üzerine bundan vazgeçildi. Bundan sonrakilerin Halep in Güneydoğusu ile Zor ve Urfa havalisine sevkedilmelerine karar verildi[3].

Dahiliye Nazırı Talat Paşa, Zeytun Ermenilerinin başlattığı olayların bir türlü yatışmaması üzerine 23 Nisan 1331 (6 Mayıs 1915) tarihinde Maraş Mutasarrıfına gönderdiği gizli bir şifre ile Zeytunluların tamamen ihracını emretti[4].

Osmanlı Devleti nin ölüm kalım savaşı verdiği bu sırada Ermeniler, cephede ve cephe gerisinde düşmanlarının işine yarayacak faaliyetlerde bulunuyorlardı. Hattâ topyekün bir isyana hazırlandıkları seziliyordu. Bu durum karşısında Başkumandanlık 10 R. 1333 (25 Şubat 1915) tarihinde bütün birliklere bir tamim göndermiş; Ermenilerin çeşitli yerlerde çeteler kurduklarına, askerden kaçarak eşkiyalık yaptıklarına, aramalarda bol miktarda silâh ve bomba bulunduğuna ve bunun bir isyan hazırlığı olduğuna dikkat çekilerek şu tedbirlerin alınmasını istemişti:

Ermeni erler, seyyar orduda ve silâhlı hizmetlerde kullanılmayacak, komutanlar silâhlı saldırılara karşı koyacaklar, gerekirse örfî idare ilan edecekler, her yerde uyanık davranılacak, planlı harekât olmayan yerlerde arama yapılmayacak ve sadık teb aya her hangi bir zarar verilmeyecek[5].

Anadolu nun birçok yerinde görevli Ermeni polis ve memurların birden bire işlerine son verilmesinin sakıncalı olacağı düşünülmüştü. Ancak itimat edilmeyen ve olaylara karıştığı tespit edilen Ermeni polis ve memurların uygun bölgelere veya Ermeni olmayan vilâyetlere gönderilmesi için 16 Ca. 1333 (1 Nisan 1915) tarihinde Dahiliye Nezâreti nden vilâyetlere emir yazıldı[6].

Osmanlı Hükümeti seferberlik ilânından itibaren dokuz ay tahammül gösterdikten sonra Ermeniler konusunda köklü tedbirler almak zorunda kaldı. Van İsyanı nın patlak vermesi üzerine bu olayları başlatan ve Ermenileri silâhlandıran komite yuvalarını dağıtmak için 9 C. 1333 (24 Nisan 1915) tarihinde vilâyetlere ve mutasarrıflıklara gizli bir tamim yolladı. Bu tamimde; Ermeni komite merkezlerinin kapatılması, evrakına el konulması ve komite elebaşlarının tutuklanması istenmekteydi[7]. 11 C. 1333 (26 Nisan 1915) tarihinde Başkumandanlığın bütün birliklere gönderdiği aynı mealdeki tamimi üzerine 2345 kişi tutuklandı[8]. Ermenilerin her yıl katliam günü olarak kutladıkları 24 Nisan, bu tutuklamalardan dolayıdır. Bu tutuklulardan bir kısmı Ankara ve Çankırı ya yerleştirildi[9]. Çıkarılan geçici bir kanunla da gayr-i Müslimlerin bilhassa Ermenilerin elinde bulunan silâhların toplatılması bütün vilâyetlerden istendi[10].



--------------------------------------------------------------------------------

[1] H. Erdoğan Cengiz, Ermeni Komitelerinin A‘mâl ve Harekât-ı İhtilâliyyesi, Ankara 1983, s.235-237


 
Kimden: Can  90.227.94.5***
4.02.2007 12:35:13
Cevap: alintidir
OSMANLI BELGELERİNDE ERMENİLER


d- Ermeni Sevkiyatının Yapıldığı Yerler

Tehcir kararından sonra kafileler halinde çeşitli vasıtalarla iskân bölgelerine sevke başlanmıştır. Tehcir kararından önce Zeytun, Maraş ve Haçin gibi problemli yerlerden Konya ya Ermeni sevkedilmiştir. Ancak Konya da Ermeni nüfusun artması ve birtakım faaliyetlere girişecekleri ihtimali üzerine 1 C. 1333 (26 Nisan 1915) tarihli şifre telgrafla buraya sevkiyat durdurulmuş, yeni gönderilenlerin Urfa, Zor ve Halep in güneydoğusuna nakledilmeleri kararı alınmıştır[1].

Devlet sevkedilen Ermenilerin gittikleri yerlerdeki nüfuslarını devamlı kontrol etmiş. Müslüman ahalinin 10 unu geçmemesine özen göstermiştir[2]. Ermeni nüfusun belli bir yerde toplanmalarını sakıncalı görerek ayrı kasaba ve şehirlere yerleştirmiştir.

Adana, Ankara, Aydın, Bolu, Bitlis, Bursa, Canik, Çanakkale, Diyarbakır, Edirne, Eskişehir, Erzurum, İzmit, Kastamonu, Kayseri, Karahisar, Konya, Kütahya, Mamuretülaziz (Elazığ), Maraş, Niğde, Samsun, Sivas, Trabzon ve Van şehirlerinden Halep, Rakka, Zor, Kerek, Havran, Musul, Diyarbakır ve Cizre ye Ermeniler sevkedilerek iskân edilmişlerdir.

Ermeni kafilelerinin iskân yerlerine sevkedilirlerken yakın ve meşakkatsiz yollar seçilmiş, ayrıca emniyet ve muhafazaları için özen gösterilmiştir.[3]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] BOA. DH. ŞFR, nr.52/235; nr.52/102; BOA. DH. EUM. 2.Şb.68/90; 68/88; 68/92; 68/95; 68/96; 68/99

[2] BOA. DH. ŞFR, nr.54/308; nr.54/143

[3] BOA. DH. ŞFR, nr.54/156
 
Kimden: Can  90.227.94.5***
4.02.2007 12:38:21
Cevap: alintidir
OSMANLI BELGELERİNDE ERMENİLER


--------------------------------------------------------------------------------

e- Sevkiyata Tabi Tutulmayan Ermeniler

Tehcir kararı bütün Ermenilere şamil değildir. Bazı şartları taşıyanlar bunun dışında tutulmuştur. Bunlar hasta ve âmâlar, Katolik[1] ve Protestan[2] mezhebinden olanlar, askerler ve aileleri[3], memurlar, tüccarlar[4], bazı amele ve ustalardır.

Osmanlı ordusunda görev yapan asker, subay ve sıhhiye sınıflarında hizmet görenlerin ve ailelerinin yanı sıra merkez ve taşrada bulunan Osmanlı Bankası şubeleriyle, Reji İdaresi, Düyun-ı Umûmiyye[5] ve bazı konsolosluklarda görevli Ermeni memurlar sadakat ve iyi halleri gözönüne alınarak sevk dışı bırakılmışlardır. Sadakatsizlik eden ve komite mensubu olanlar azledilerek sevkedilmişlerdir[6]. Yetim çocuk[7] ve dul kadınlar da sevkedilmeyerek yetimhanelere ve bulundukları yerlerdeki köylere yerleştirilmişlerdir. Ayrıca ticaret ve benzeri suretlerle ikamet eden Ermeniler[8], Ermeni mebus ve aileleri de[9] yerlerinde bırakılmışlardır.

Daha sonra umumî bir emirle, sevkiyat esnasında yetim kalanların erkekleri sevkedilen veya askerde olan kimsesiz ailelerinin iskân ve iaşelerinin temini istenmiştir[10].



--------------------------------------------------------------------------------

[1] BOA. DH. ŞFR, nr.54/55; nr.54-A/252; nr.55/292

[2] BOA. DH. ŞFR, nr.55/20

[3] BOA. DH. ŞFR, nr.55/18; nr.55/292; nr.58/2

[4] BOA. DH. ŞFR, nr.53/295

[5] BOA. DH. ŞFR, nr.54/221

[6] BOA. DH. ŞFR, nr.52/249

[7] BOA. DH. ŞFR, nr.54/150; nr.54/163

[8] BOA. DH. ŞFR, nr.53/295; 54/287

[9] BOA. DH. ŞFR, nr.55/19

[10] BOA. DH. ŞFR, nr.54/150; nr.54/163

Geri Dön Yayınlar
 
Kimden: Cahil'im...  88.233.205.***
4.02.2007 13:39:26
Cevap: Alinmayiz
Son günlerdeki fındık reklamlarında dinlediğimiz şeyler gibi fındık her türlü hastalığa iyi gelir tabii yersen...

Hiç kimse benim yoğurdum ekşi der mi? Ermenileri öldürtenler ve bu imha kararını alan insanlar ve kurumlar bunları belgelere geçirtir mi? İttihat Terakki kafası kendini hiç gayri müslüm tebaayla bir görür mü? Düşünen bir insan bunları sorar mı? Tabii yersen...
 
Kimden: Can:alintidir..  90.227.94.5***
5.02.2007 10:40:46
Cevap: Yazinlanlara inanmak?.................
Bal reklamlarina girilirse,sanirim daha iyi olur.
Cunku bal her derde deva ve enzimleri boldur...



Millet-i Sâdýka nýn Ýhaneti
Ermeni Meselesi

Osmanlý topraklarýnda 600 yýl yaþamýþ, Hýristiyan bir milletti onlar. Dinlerine, dillerine, gelenek ve göreneklerine müdahale edilmemiþti. Serbestçe ticaretlerini yapmýþ, çocuklarýný eðitmiþlerdi. Osmanlý yönetimiyle uyum içinde yaþadýklarý için “Millet-i Sadýka” adýný almýþlardý. Ermenilerden söz ediyoruz. Nice karanlýk siyasi emellere malzeme olan veya edilen Osmanlý Ermenilerinden ve o çok “tartýþmalý” Osmanlý-Ermeni münasebetlerinden...
Osmanlý toplumu, diðer bir çok etnik unsur gibi Ermenileri de kendilerinden farklý görüp ayýrmamýþtý. Onlarla komþuluk yapmýþ, ticari iliþkiler kurmuþlardý. Yönetim kadrolarýnda yer verilmiþ, danýþmanlýk, tercümanlýk, hatta bakanlýk olmak üzere devletin her kademesinde istihdam edilmiþlerdi. Ýçlerinden edebiyatçýlar, müzisyenler, mimarlar, bürokratlar ve týp adamlarý çýkmýþ, Osmanlý’nýn toplum dokusunda bir renk olmuþlardý.

Evet; Ermeniler, Osmanlý’nýn temel unsurlarýndan birini oluþturuyorlardý. Ta ki 3 Mart 1878’deki Ayastefanos Antlaþmasý’na kadar.

KAPI BÝR KEZ ARALANINCA

Ayastefanos Antlasmasý, Ermenilerle iliþkilerimizde bir dönüm noktasýdýr. Bu antlaþmadan sonra Ýstanbul kapýlarýna kadar dayanan Rus Prensi Grandük Nikola’yý karþýlamak üzere harekete geçen Ermeni Patriði Narses, Ermenilerin isteklerinden oluþan bir listeyi Nikola’ya iletti. Bu listede esas olarak, Ermenilerin yaþadýklarý vilayetlerde ýslahatlar yapýlmasý ve Müslüman halka karþý haklarýnýn korunmasý isteniyordu. Bu istekler, Ayastefanos Antlaþmasýna ve daha sonra ayný yýlýn 13 Temmuz’unda imzalanan Berlin Antlaþmasý’na birer madde olarak eklendi.

Bunun anlamý þuydu: Rusya ve batýlý devletler, Osmanlý topraklarýnda nüfuz alanlarý oluþturmak için, büyük bir fýrsat yakalýyorlardý. Osmanlý’yý içten içe bölmek için artýk düðmeye basýlmýþ oluyordu.

ANADOLU ÜZERÝNE OYUNLAR

Osmanlý Devleti, iç iþlerine karýþýlmasýna ve bilhassa Hýristiyan tebaanýn tahrik edilmesine karþýydý. 4 Haziran 1878’de imzalanan Kýbrýs Antlaþmasý’yla, topraklarýnda yaþayan gayrimüslimler lehine ýslahatlarý gündemine alarak, bu konuda gelebilecek talepleri susturmak istiyordu.

Ama Ruslar, Ermeni Patriði Narses’in verdiði kozu kullanmaya niyetliydiler. Ermeni haklarýný savunuyormuþ gibi gözükerek, Kuzey Kafkasya ve Doðu Anadolu topraklarýný ele geçirme harekâtý baþlattýlar. Gerçek hedefleri ise, Akdeniz ve Hint Okyanusu’na ulaþabilecekleri bir yol açmaktý. Ruslarýn niyetini sezen Ýngiltere ve Fransa da boþ durmuyor, kendi çýkarlarýna uygun stratejiler geliþtiriyorlardý.

Aslýnda, batýlý devletlerin bu planý yeni deðildi. Daha 1800’lü yýllarýn baþýnda Avrupa’dan gönderilen misyonerler, Ortodoksluðun bir kolu olan Gregoryan Türkiye Ermenileri ile Protestan ve Katolik Ermenileri birbirine düþürmeyi baþarmýþlardý. Öyle ki, 1820’de Katolik ve Gregoryan Ermeniler arasýnda çýkan bir tartýþma sonucunda, Patrikhane saldýrýya uðramýþ ve patrik canini zor kurtarmýþtý. Yapýlan tahkikat sonucu yakalanan ve suçlu bulunan Ermenilerden beþi idam edildi ve bazýlarý da sürgüne gönderildi. Fransa, Ýngiltere ve Rusya bu olayý siyasî malzeme yapmakta gecikmedi ve konuyu uluslararasý zemine taþýdýlar.

Avrupa’da Ermeni lobileri oluþturuldu. Batý medyasý, Ermeni haklarýný savunan yayýnlar yapmaya baþladýlar. Ýsviçre’de Ermeni milliyetçiler tarafýndan “çan sesleri” anlamýna gelen “Hýnçak” komitesi kuruldu ve komite kýsa bir süre sonra Ýngiltere’ye taþýndý. Ýngiltere’nin baþlangýçta tanýmak istemediði Hýnçaklar, 1880’de liberallerin seçimi kazanmalarýyla siyasî kimliklerine kavuþtular.

Hýnçaklar, ilk hayalî Ermenistan devletini kurdular. Bu hayalî devletin sýnýrlarý içinde, Osmanlý’nýn “Vilâyât-ý Sitte” adýný verdiði, Erzurum, Van, Diyarbakýr, Sivas ve Bitlis bölgesi giriyordu. Bu merkezlere baðlý olan Erzincan, Hakkari, Bingöl, Malatya, Amasya, Tokat, Giresun ve Ordu’nun bir kýsmý da hayalî Ermenistan’ýn sýnýrlarýna dahildi.

Hýnçak komitesi hýzla teþkilatlanarak, basta Ýstanbul olmak üzere Halep ve Ýzmir gibi büyük merkezlerde þubeler açmaya baþladý. Bu arada Ruslar da bölgede kendi emellerine hizmet edecek Taþnak komiteleri oluþturuyorlardý. Fransa ise, Güneydoðu Anadolu’da ekonomik, askerî ve siyasî çýkarlarý için kullanacaðý “Ermeni lejyonlarý” oluþturmanýn hesaplarýný yapýyordu.

ÝLK OLAYLAR

1893 yýlýnda Ýstanbul’dan Muþ vilayetine gelen bir yazýda, vilayet gelirlerinin 500 lira artýrýlmasý isteniyordu. Bunun üzerine Muþ valisi, bölgeye hemen yeni vergiler koyma yoluna gitti. Ancak Sasun bölgesi Ermenileri, bu karara itiraz ederek, hükümete bir telgrafla müracaatta bulundular.

Hükümet, kararýn geri alýnmasý için valiyi uyardý. Vali ise kararýn geri alýnmasýna itiraz edip, bölgenin hassas dengelerini bozacak icraatlara giriþti. Ermenilerle Müslümanlarýn arasýný açan uygulamalar, bölgeye yerleþmiþ Hýnçak ve Taþnak komitelerinin ekmeðine yað sürdü. Ermeni köylerini basýp katliamlar yapmaða baþlayan komitacýlar, katliamlarý Türkler yapýyormuþ görüntüsü verip isyan baþlattýlar. Hükümet, olay yerine askerî birlikler gönderip isyaný bastýrdý ve valiyi görevden aldý. Ancak Hýnçak ve Taþnak komiteleri, olayý Avrupa kamuoyuna taþýyýp, “Türkler Hýristiyanlarý katlediyor” propagandasýna baþlamýþlardý bile.

Bunun üzerine Osmanlý hükümeti, içinde Fransýz ve Ýngiliz temsilcilerin de bulunduðu bir heyeti bölgeye gönderdi. Heyette bulunan Fransa Dýþiþleri Bakaný Gabriel Hanotaux, Muþ’taki incelemelerin sonucunda, bölgede bir Ermeni sorunu olmadýðýný; konunun, Berlin Antlaþmasý’ný istismar etmek isteyen güçlerin provokasyonundan ibaret olduðunu açýklayan bir rapor yazdý.

ÝSTANBUL AYAKLANMALARI

Fransýz temsilcinin aksine, Ýngiliz Lord Salisbury, Ýngiltere nin çýkarlarý doðrultusunda olayý istismar etmeyi sürdürdü. Bölgede yerel meclisler kurulmasý ve bu meclislerde Ermeni temsilcilerin de yer almasý için Bâb-ý Âli yi sýkýþtýrmaya baþladý. II. Abdülhamid Han, bunu kabul etmenin gelecekte daha büyük tavizlere yol açacaðý endiþesiyle, Ýngiliz temsilcinin isteklerini reddetti.

Bunun üzerine, Ermeni Patriði Ýzmirliyan, Ýstanbul’daki Ermenileri ayaklandýrdý. 30 Eylül 1895’de yüzlerce Ermeni, Bâb-ý Âli’ye doðru yürüyüþe geçti. Onlarý engellemek isteyen bir subayý öldürdüler. Olaylara asker ve zaptiye müdahale etmek zorunda kaldý. Ýstanbul, on gün boyunca olaylarla sarsýldý. Trabzon’daki Ermeniler de Ýstanbul’daki Ermenileri desteklemek için ayaklanma çýkarmaya kalkýþtýlar, ama olaylar büyümeden bastýrýldý.

Ýstanbul’daki ikinci bir hadise de tarihlere “Banka Vakasý” olarak geçti. 26 Aðustos 1896 günü Osmanlý Bankasý, Ermeni tedhiþçilerin iþgaline uðradý. Patrik Ýzmirliyan’in görevden alýnmasýný protesto eden tedhiþçiler silahlý baskýn düzenleyerek bankayý iþgal ettiler. Ýstekleri yerine getirilmediði taktirde bankayý bombalayacaklarý tehdidinde bulundular. Bu arada baþka bir grup da ellerinde bombalarla Bâb-ý Âli’ye hücum etmiþ, sadrazam Halil Rifat Paþayý öldürmeðe çalýþmýþlardý.

Ermenilerin bu taþkýnlýklarýna kýzan Ýstanbul halký da karþý harekete giriþince, Ýstanbul adeta savaþ alanýna döndü. Çok sayýda insan yaralandý ve öldü. Ýþyerleri tahrip edildi. Ýnzibat kuvvetleri, olaylarý bastýrmakta çok güçlük çektiler.

Tedhiþçiler, emellerine ulaþmýþlardý. Artýk fitnenin tohumu atýlmýþtý. Olaylarý kýþkýrtmak için Avrupa’dan getirilen Taþnak komitacýlar, bir Fransýz vapuru ile Ýstanbul’dan uzaklaþtýrýlýyorlardý.

Olaylardan kýsa bir süre sonra Avrupa devletleri, Troþak-Taþnak cemiyetinin yayýnlamýþ olduðu yedi maddelik bir bildiriyi desteklediklerini açýkladýlar. Bildiride, Ermeniler, Doðu Anadolu’da muhtariyet isteklerini dile getiriyorlardý. Ýstekler, Abdülhamid Han tarafýndan bir kez daha reddedildi.

ABDÜLHAMÝD HAN’A SUÝKAST

21 Temmuz 1905’te Ermeniler, isteklerinin önünde önemli bir engel olan ve kendisine “Kýzýl Sultan” lakabýný taktýklarý Abdülhamid Han’ýn öldürülmesi için harekete geçtiler.

Taþnak komitesinden Hristofor Mikaeliyan ile kýzý Robina ve bir Rus Ermenisi, özel olarak yaptýrýlmýþ bir arabanýn içine 20 kiloya yakýn saatli bomba yerleþtirerek, Yýldýz’daki Hamidiye Camiinin kapýsýna yakýn yerde pusu kurdular. Bomba, Abdülhamid Han’ýn Cuma namazýndan çýkýþ saatine ayarlanmýþtý.

Saati dolan bomba patlayýnca, ortalýk savaþ alanýna döndü. 26 kiþi öldü, 58 kiþi yaralandý. Fakat, patlama esnasýnda padiþahýn, camide, Þeyhülislam Cemaleddin Efendi ile sohbet ediyor olmasý, Ermeni planlarýný altüst etti.

Olayýn ardýndan yapýlan tahkikat, korkunç bir tabloyu ortaya çýkardý: Bütün kiliseler, birer cephanelik haline getirilmiþlerdi.

ADANA OLAYLARI

Tarihimizin en acý ihaneti, þüphesiz Ýttihat ve Terakki Partisi üyelerinin, 31 Mart olaylarýnýn ardýndan Abdülhamid Han ý iktidardan uzaklaþtýrmalarý oldu. Ýktidardaki deðiþikliði fýrsat bilen Adana Ermenileri, baðýmsýz Kilikya Ermenistaný’ný kurmak için piskopos Museg’in Avrupa dan temin ettiði silahlarla ayaklandýlar. Müslüman ahaliyi katletmeðe baþladýlar. Adanalýlarýn bu katliamlara karþý harekete geçmesiyle, olaylar kanlý çatýþmalara dönüþtü. Piskopos Museg, Ýskenderiye’ye kaçtý ve yine propaganda baþladý: “Türkler, Ermenileri katlediyor!”

Ýttihat ve Terakki yönetimi, Adana’da baþlattýðý tahkikat sonucu Divan-ý Harp kurarak, 50 Türk ve 3 Ermeni’yi idama mahkum edip, Avrupalýlarýn gönlünü almaya çalýþtý.

Fakat ne Rusya, ne Ýngiltere ve ne de Fransa bu idamlarý yeterli bulmadýlar. Berlin Antlaþmasý’nýn 61. maddesinin isletilmesini ve doðu bölgesinde yabancý müfettiþlerin yapacaðý ýslah çalýþmalarýna izin verilmesini saðladýlar. I. Dünya Savaþý’nýn baþlamasý, bu tehlikeli uygulamanýn faaliyete geçirilmesine engel oldu.

TEHCÝR KANUNU

31 Ekim 1914’te Rus ordularý, Doðu Anadolu’yu iþgale baþladýlar. Bu iþgal sýrasýnda kendilerine en büyük destek ve yardim Ermenilerden geldi. Ermeni tedhiþçiler, Kars, Van, Muþ, Erzurum gibi þehirlerde kadýn-erkek, yaþlý-çocuk demeden Türkleri katliama tabi tutuyorlardý. Binlerce Müslüman, doðudan batýya göçüyor; evini, topraðýný, malýný-mülkünü býrakýp yollara düþüyorlardý. Kimi yollarda ölüyor, kimi gurbette açlýða, yoksulluða mahkûm oluyordu. Aileler daðýlýyor, analar yavrularýný, kardeþler birbirlerini kaybediyorlardý. Göç edemeyenler de iþkence edilerek katlediliyordu.

Ýstanbul hükümeti, Anadolu’yu teröre boðan bu geliþmelere karþý, 24 Nisan’da meþhur tehcir kararýný aldý. 16-55 yaþ arasýndaki bütün Ermeniler, Baðdat demiryolu hattýndan en az 25 kilometre uzaða, þimdiki Suriye topraklarýna göç ettirilecekti.

Ýngiltere, Fransa ve Rusya’nýn emperyalist emelleri, yüzyýllarca barýþ içinde yaþamýþ iki toplumu, birbirine düþman etmiþ, yollarýný ayýrmýþtý.

Zorunlu göç, Mayýs ayýnýn sonunda, yerel jandarma ve mülkî amirlerin kontrolünde baþladý. Hükümet, yayýnladýðý emirlerle kimsenin zarar görmemesi için talimat verdi. Fakat yapýlan iþ, lojistik imkânlarý çok aþýyordu. Sonuç, beklendiði gibi olmadý. Çok sayýda masum insan, yollarda öldü.

Osmanlý hükümeti, mütareke döneminde olaylarda ihmali görülenler hakkýnda soruþturma açtý. 1397 görevliyi cezalandýrýp, 40 kiþiyi idama mahkum etti.

Fakat savaþ yýllarýnýn acýlarý içinde alýnan bu plansýz-programsýz uygulamalarýn doðurduðu sonuç, bir trajediydi. Müsebbipleri Rusya, Fransa, Ýngiltere ve onlarýn maþalarý Taþnak ve Hýnçak örgütleriydi.

Batý, bu trajik olayý hâlâ kaþýmaya ve kanatmaya devam ediyor. Bir dönem kullandýklarý Taþnak ve Hýnçak örgütlerinin yerine, daha sonra Asala’yý ve baþka birçok örgütü kullandýlar.

Emperyalistler, son hareketlerinde daha acýmasýz bir senaryo ortaya koyarak, Müslüman-Hýristiyan çatýþmasýnýn yerine Türk-Kürt kardeþ kavgasý çýkarmaya çalýþtýlar. Etnik, mezhepsel ya da daha baþka farklýlýklarý da tahrik etmeye devam edecekler.

Ancak bu oyunlarýn tutmayacaðý anlaþýlýyor. Çünkü Anadolu insaný, yüzyýllara dayanan ortak bir kültüre sahip. Haçlý saldýrýlarý, Fransýz, Ýngiliz, Ýtalyan ve Rus iþgalleri, bu ortak kültürün savunmasýyla defedilmiþti. Maraþ’ta, Urfa’da, Antep’te, Erzurum’da, Bitlis’te, Van’da, Sarýkamýþ’ta, Çanakkale’de omuz omuza savaþan, ortak kaderi paylaþan insanlar, bu inançlý toplumun üyeleriydiler.

Bugün de öyle deðil mi?

Muzaffer Taþyürek / Semerkand dergisi, 04/2002






dallog.com / bizimharman@hotmail.com / 2004
Hosted by UrfaNet.
Tracked by statcounter.com.

e deva ve enzimleri coktur...
 
Kimden: Anti_Yalan  88.233.205.***
5.02.2007 12:47:23
Cevap: Sen neymişsin be abi
Dikkat et arkadaşım piyasada çok sahte bal var. Ve bizler hangi balın sahte hangi balın gerçek olduğunu gayet iyi biliriz (Yaşasın teknoloji ve iletişim çağı)

Kendinizden başka kimsenin bilgisine inanmıyorsunuz bu çağda. Bence siz küreselleşmenin getirdiği nimetlerden korkan varlıklarsınız.(Küresel karşıtı ama batı avrupada yaşıyorsunuz bu ne yaman çelişki anne) Çünkü bu muazzam devrim sizin iktidarlarınızı yıkıp geçti. Çektiğiniz korkuların nedeni budur. Yüz yıldır papağan gibi ezberlediklerinizi artık yutmuyoruz kusura bakmayın. Sizin bütün derdiniz Türk-islam sentezidir (Ne de olsa fikir babalarınız İttihat ve Terakkiçiler) Niyetinizi açıkça belli etmeseniz de yazdıklarınız bunları teyid ediyor. Bu tezinizi savunmak için hep bir düşman yaratmak derdindesiniz. Bu tezleriniz bir düşman olmadan bir işe yaramaz. Siz ne kadar nefret tohumları ekseniz de bu bahçede hiç bir zaman düşmanlık ekilmeyecektir.

Unutmadan söyleyeyim sahte balın fazlası adamı kör eder..
 
Kimden: Can  90.227.94.5***
6.02.2007 12:38:41
Cevap: Findik reklamlarina fazla bakmak.............zedeleniyor...
Biz halis ve muhlis ari baligi kullaniyoruz...
 
CEVAP YAZ - Onaylı Üyelik Gerektirir
isim:
konu:
cevap:
   

   


© Copyright 2008 www.suryaniler.com
tasarım: Web Tasarım