mara

             
 
GÜNCEL
ARAMA MOTORU

Web'de Ara Site içinde Ara
 
Forum sözleşmesi


E-posta: Şifre: Şifre Hatırlat | Üye Ol

KONUYU AÇAN: Mehmet 212.175.112***
12.02.2007 07:22:45
Konu: Naum Faik ölümünün 77 yılı anısına
NAUM FAİK
HAYATI
Yakup Palak’ın oğlu İlyas’ın oğlu Naum Faik Palak. Annesi Sefer kızı Seyyide’dir. 5 Şubat 1868’de Diyarbakır’da doğdu. Doğumundan birkaç gün sonra Diyarbakır Büyük Azra (Meryem Ana) Kilisesi’nde, Papaz Kiryakos tarafından vaftiz edildi. murun ile kutsandıktan sonra, kendisine “Naum” adı verildi.
Daha çocukluğundan itibaren zekâsı gözlerinden okunuyordu bu yüzden yedi yaşına gelir gelmez, annesi onu ilkokula götürüp kendi elleriyle kaydını yaptırdı. İlkokulu bitirdikten sonra Süryani Kadim Kardeşler Cemiyeti tarafından kurulmuş olan liseye 1881’de kaydoldu. Sekiz yıla yakın bu okulda okudu. Bu eğitimi süresince Süryanice, Arapça, Türkçe, Farsça dilleriyle beraber musiki, tabii ilimler, matematik, spor, Fransızcaya giriş derslerini okudu. Bu okul ekonomik nedenlerden dolayı, Naum eğitimini tamamlayamadan kapandı. O, kendini yetiştirmeye çalışırken, başka ilim adamlarından da dersler aldı.
Naum, eğitimi esnasında önce babasını, sonra da annesini kaybedince, ağabeyi Tomas’ın himayesinde hayatına devam etti.
Babasının vefatı, onu genç yaşta çalışmaya, hayatını kazanmaya zorladı. Aslında o, eğitimini Suriye’de bir fakültede devam ettirmek istiyordu, ancak bunu gerçekleştiremedi. Kendisi, mensubu bulunduğu cemaati içerisinde öğretmenlik yapmaya başladı. Bu durum yirmi yıl devam etti. 1912’de öğretmenlik mesleğinden ayrılarak Amerika’ya göç etti Göçten önce, yirmi dört yıl süren öğretmenlik mesleğini çeşitli şehir ve okullarda sürdürdü.
1888’de ilk olarak Diyarbakır’da bulunan Süryani Medresesinde öğretmenliğe, Metropolit Korilios Circis Abdunnur Efendi zamanında atanır. Bir yıl sonra Beşiri kazasının Hashas köyünün önde gelen lideri Efrem tarafından, köy çocuklarına eğitim vermek üzere köye davet edilir. Naum bu köyde birçok zorlukla karşılaşır. Bunların en önemlisi, köydeki Süryani çocukların Süryaniceyi hiç bilmemeleri ve tümüyle Kürtçe konuşuyor olmalarıydı. Bu çocuklara Süryaniceyi öğretmek oldukça zordu. Bu köyde 4 ay boyunca çalıştı ve tekrar Diyarbakır’a geri döndü. 1889 yılında Patrik 4. Petrus Diyarbakır’a geldiğinde Naum Faik’i 16 Aralık 1889 Pazar günü İncil’i Şemmaslık rütbesine takdis ile atamasını yapar. Bu atama Pazar ayininden sonra bir tören ile gerçekleştirilir. Törenden sonra Naum, Patriğe Süryanice bir şiirle teşekkür eder, kendisine Arapça methiyeler okur. Bu methiyesi onun şiirdeki ustalığının kanıtı olur. Methiyenin cümle başlangıç harfleri ile son harfleri birleştirildiğinde Patrik Petrus’un adını ortaya çıkaracak bir maharetle yazmıştı.
Günün birinde amcasının oğlunu ziyaret etmek için Urfa’ya gider. O sırada Urfa’da iki tane İptidai derecesinde Süryani Okulu bulunmaktaydı. Birinci okul Aziz Petrus ve Pavlos Okulu. Bu okulda Papaz Petrus ve Kardeşi Papaz Yakup öğretmenlik yapmaktaydı. İkinci okul ise Mor Circis Kilisesi Okulu idi. Burada da, Şemmas Cebrail öğretmenlik yapmaktaydı. Naum, Urfa’da Kilise kütüphanesinde bulunan “Büyük Mihail Tarihi”ni tetkik eder. Bu kitapla ilgili bazı açıklama ve notları Şemmas Cebrail yazmıştır. Bu kitap, daha sonra fotoğrafları alınarak Avrupa’da basılmıştır.
Naum Urfa’da iken, Mor Petrus Kilisesi öğretmeninin hastalanmasından dolayı, bir süre bu okulda vekâleten görev aldı. Bu arada kilise kütüphanesinde bulunan kitapları inceleme ve notlar alma fırsatını değerlendi.
Urfa’da fırsat buldukça, aslen Humuslu olan Şemmas Naum Sebra’yı ziyaret ediyordu. Şemmas da Urfa ve çevresinde öğretmenlik yapmıştı. Şemmas, Naum’a Adıyaman’da öğretmenlik yapmasını tavsiye etti. Bunun üzerine Naum, Adıyaman’a giderken Samsat’a uğradı. O sıralarda Adıyaman’da 50 Süryani ailesi bulunmaktaydı. Bu aileler imanda ve takvada meşhurdu. Bu ailelerin çocuklarına ders veren Naum, şiddetli bir sıtmaya yakalandı, sağlığına kavuştuktan sonra da Diyarbakır’a geri dönmek istedi. Naum, Adıyaman’da da kilisede mevcut bulunan kitapları incelemeyi ve notlar almaya devam etti.
Diyarbakır’a döndükten sonra, Metropolit Abdullah döneminde 1890 yılında, tekrar Süryani Medresesinde öğretmenlik yaptı.
Naum, Diyarbakır’daki okulda 4 yıl çalıştı. Daha sonra Beyrut’ta bulunan fakültede eğitim almak amacıyla okuldan ayrıldı. Ancak o, bu arayışlar içinde iken, bölgede yaşayan Hıristiyanlara karşı bir takım müdahaleler oldu (20 Aralık 1895). Bu günler, Hıristiyanlar için zor günlerdi…Naum da, kaldıramayacağı kadar zorluklara maruz kaldı.
Bu yaşananları Naum şöyle anlatır: “Patrik 2. Abdulmesih, bu olayların başlamasından yaklaşık 2 saat önce, Diyarbakır Valisi Enis Paşa’nın davetlisi olarak Mardin’den Diyarbakır’a gelmişti. O’nun gelişi, farklı milletlere mensup Hıristiyanların, kötü sonuçlardan kurtulmasına vesile oldu. Hıristiyanların çoğu, şehirdeki Süryani Meryem Ana Kilisesi’ne sığınmıştı. Bu sığınmacılar arasında Naum Faik de bulunuyordu. Patriğin himayesi altında birkaç gün kilisede kalan sığınmacılar ortamın düzelmesiyle ancak normal yaşamlarına başlayabildiler.
Patrik, Diyarbakır’dan Humus’a gitmek istiyordu. Naum da, Suriye’ye gitmeyi arzuluyordu. Vatanında yaşanan bu acı olaylar, onun bu isteğini gerçekleştirmesini hızlandırmıştı. 1896 yılında Diyarbakır’dan hareketle Humus’a gitti. Humus’ta bulunan medresede öğretmenliğe başlayan Naum Faik, yaptığı çalışmalarla ilgili patriğe bilgiler verdi. Patrik de, cevabi mektubunda O’nu daha çok çalışmaya ve halkı aydınlatmaya teşvik ediyordu.
Humus’ta 4 ay kalan Naum Faik, 1896 yılının Eylül ayında Beyrut’a gitti. Burada Deyrulşerefe Manastırı’nda kaldı. Bu manastırın kütüphanesinde bulunan el yazması eserleri inceleyip notlar aldı. Daha sonra deniz yoluyla Yafa’ya, buradan da Kudüs-ü Şerife ulaştı. Burada Mor Markos Manastırı’na yerleşir. Kudüs Metropolitliği’nde vekâleten, Metropolit Circis bulunmaktaydı. Eğer bu metropolit teşvik etmiş olsaydı, edebiyatla ilgilenen gençlerin toplandığı bir okul açıp, Naum da burada öğretmenlik yapacaktı.
Ancak, Metropolit vekili bunu yapamadı. Oysa Kudüs’ün gençlerinin çoğu milli terbiye ile yetişmiş, Süryaniceleri iyi ve kilise kavramlarına hâkimdiler. Naum, Diyarbakır’dan Kudüs’e büyük ümitlerle gelmişti. Sonunda Naum, burada daha fazla kalmayıp tekrar vatanına dönmek istedi. Halep’te çocukluk arkadaşı olan Tomas Mumcu ile birlikte Diyarbakır’a geldi. Dostları onları karşıladı. Tomas Mumcu, Diyarbakır Valisi Raşid Bey tarafından sürgüne gönderilen kafilenin içinde yer alanlardandı.
Naum, 1899’da Kiryakos Hıdırşah’ın kızı Lusi ile evlendi. Kendilerine Patrik 2. Abdulmesih tarafından nikâh taçları takıldı. Bu evlilikten 2 oğlu oldu. Birinci oğlu 1904’te, ikincisi 1906 yılında öldü. 3 kızından birisi 1912’de öldü. Diğer iki kızından büyüğü Bişar Boyacı ile küçüğü ise Lüftü İstanbullu ile evlendi. Her iki kızı da Amerika’ya yerleşmişlerdi.
1904 yılında Diyarbakır’da üçüncü kez öğretmenliğe başladı. Bir yandan okuldaki işleri düzenliyor, bir yandan da rahip İlyas Şakir’in risalelerini yazıyordu.
Naum, 1905 yılında arkadaşlarını ve Deyrülzafaran Manastırı’nı ziyaret etmek üzere Mardin’e gitti. Bu manastır, uzun yıllar Süryani Patrikliğine ev sahipliği yapmıştır. Bu manastırda bulunan birçok el yazması kitabı inceleme imkânı buldu. Padişahın tahta geçiş törenleri sonrasında Mardin’de bulunan Naum Faik, hükümet konağında yapılan törende bir konuşma yaptı.
1908 yılında Osmanlı Devleti bir kanun yayımladı. Bu kanun ile Süryanilerde bir uyanış meydana geldi. Bu değişiklik Naum’un hayatına da yansıdı. Çünkü o, niyet ve düşüncelerini istibdat yönetimi nedeniyle tam olarak ortaya koyamıyordu. Bu kanunun sağlamış olduğu yenilikler, onu bir kenarda durmaktan vazgeçirip, mücadele alanına çıkmasının sorumluluğunu yüklemişti. Naum, İntibah (uyanış) derneğinin hedef ve politikaları doğrultusunda çalışmaya başlar. Kendisi bu derneğin yayım işlerini düzenleyip, bültenlerini de yazdı. Bir yıl sonra “Şark Yıldızı” adlı Süryanice dergiyi, Diyarbakır’da yayınlamaya başladı. Bu uğraşılar arasında okuldaki görevine de devam ediyordu. Konferans ve toplantılar düzenleyip, yeni okulların açılmasını, matbaaların kurulmasını, mevcut cemiyetlerin ve derneklerin birleştirilmesine yönelik çalışmalar yaptı. Naum, aynı zamanda Şemmaslık rütbesiyle Diyarbakır Meryem Ana Kilisesi’ndeki görevini de ifa ediyordu. Diyarbakır’daki metropolitlik yayınevi ile cemaat meclisinin yazılarını yayınlıyordu. Topluluğu ile sıkı bir irtibatı vardı. Bu çalışma temposu ile bu süreçte önemli işler yaptı. Kendini tümüyle Süryani cemaatine adamıştı. Bu topluluğun da Naum gibi hizmetlerde bulunacak birine ihtiyacı vardı.
Naum Faik, 1904-1912 yılları arasında Diyarbakır’da öğretmenlik yaptı. 1912’den sonra Amerika’ya gitmek istedi. Amerika’ya gitmek üzere Diyarbakır’dan 22 Eylül 1912’de hareket ederek Beyrut’a gitti. Diyarbakır’a veda ederken, onun için şu mısralar söylendi: “O, kendi topluluğundan göç etmek üzereyken, bunu engellemek isteyeceklerdi. Ancak o gitmezse halkı elden gidecekti”. 5 Aralık 1912’de Beyrut’tan ailesi ile birlikte yola çıkar, salimen Amerika’ya ulaşır. Onu göç etmeye zorlayan sebep, İtalya ve Osmanlı Devleti arasındaki Trablusgarp Savaşları nedeniyle, Hıristiyanlara karşı yapılan protestolardı.
1911’deki Trablusgarp Savaşı sırasında, buralarda yaşayan Hıristiyan azınlığı bir korku sarmıştı. Hıristiyanlar kafile kafile göç etmeye başladılar.
Naum, Amerika’ya göç ettiğinde 44 yaşındaydı. Bu yaş, aklın kemale erdiği dönemdir. Onun şöhreti, kendisinden önce Amerika’ya gitmişti. Onun makaleleri Süryanice yayınlanan “İntibah” gazetesinde yayınlanırken, Diyarbakır’da çıkardığı “Şark Yıldızı” gazetesi de Amerika’ya gönderiliyordu. Amerika’da tüm tanıyanları onun etrafında toplandı. Naum, bu yenidünyada sanayi ve ticaretle uğraşmak istedi, ancak başarılı olamadı. Çünkü o, edebiyattan kopamıyordu. Süryanice bir gazete yayınlamaya çalıştı. Amerika’da bulunan Süryanileri bir araya getirmek istiyordu. Amerika’da yaşayan Süryaniler ile anavatanda yaşayan Süryaniler arasında bir köprü kurmak istiyordu. Bu amaçla “Bethnahreyn” adlı gazeteyi Süryanice, Arapça ve Türkçe dillerinde olmak üzere, ilk sayısını 1916’da çıkarır. Bu gazete, altı yıl kesintisiz olarak yayın hayatına devam etti. 1921’de yayınına ara verir. Naum Faik, Keldani Asurîlerinin kurmuş oldukları “Vatan Derneği”nin yayınlamış olduğu İttihat Gazetesi’ni başkan olarak yönetmeye başladı. Bu görevini, gazetenin kapanışına kadar devam ettirdi. İttihat Gazetesi kapandığında, tekrar Bethnaharin Gazetesi’ni çıkarmaya başladı. Bu durum 1930 yılında ölümüne kadar devam etti.
Bir taraftan gazete çıkarırken, bir taraftan da faydalı kitaplar yayınlayıp, Amerika’daki Süryani gençlerine, Süryaniceyi öğretiyordu. Ömrünün son demlerinde, Ömer Hayyam’ın Rubaileri’ni, Süryaniceye tercüme ediyordu. Süryani ulusçuluğunun gençler arasında gelişmesi konusunda onlara yardımcı oluyordu. Süryani derneklerini faaliyetlerde bulunmaları için cesaretlendiriyordu. I. Dünya Savaşı sırasında, takdir edilecek hizmetlerde bulundu. Yaşanan zorluklarda hep yardımcı oldu. Bundan dolayı cemaati ona minnettardır.
1927’de eşi Lusi vefat etti. Bu durum onu derinden sarsmıştı. Çalışmalarında ona sürekli destek olan eşini kaybetmesi onu yıpratmıştı. 1930 yılının Şubat ayının başlarında zatürree teşhisiyle hastalanır. Doktorların tüm çabalarına rağmen 5 Şubat 1930 Çarşamba günü hayata gözlerini yumdu. Büyük bir törenle toprağa verildi.


Şark’ın Başına Gelenler
Hiçbir memleket, Şark memleketleri kadar kötü bir paya, şiddetli bir uğursuzluğa sahip olmamıştır. Asırlardan beri, çok feci musibetler, korkutucu olaylar başlarına gelmiştir. Bahtsız doğunun tarihini araştırmaya kalktığımızda neler göreceksiniz. Eski asırlardan şimdiye kadar, zalim krallar, baskıcı yönetimler, eli kanlı komutanlar, zalim hükümetlerin yaptıklarını Doğunun tarihinde göreceksiniz. İnsan kafataslarından yapılma dağlar, insan kanlarıyla oluşturulan ırmaklar göreceksiniz. Bu yapılanlar da hep masumlara yönelik olmuştur. Yine Doğunun tarihinde, çeşitli zulümler ve katliamlar göreceksiniz. Sanki Doğu, başına kötülükler gelmesi için yaratılmıştır.
Aslında Şark, hayır ve bereket yeridir. İlim ve irfanın merkezi iken, bugün şer âlemi, cehalet ve zorlukların kaynağı olmuştur. Biz ancak şunu söyleriz, Şark kelimesinin son harfi silinmiş, “şer” halini almıştır. Biz doğuyu araştırdığımızda, her zaman bir şerle karşılaşıyoruz. Sanki orada şer için geniş bir ev, ona uygun bir mekân hazırlanmıştır.
Geçmiş asırlarda Şark, gerçekten hakiki Şarktı. Orada ilim ve edep güneşi doğmuş ve etrafa saçılmıştır. Şarkta birçok âlim, enbiya, öğretmen, hukukçu ve tarihçi yetişmiştir. Batılılar medeniyet ve ilim nurunu doğudan almışlardır. Bu sayede batı, saadet ve barışın zirvesine ulaşmıştır. Ama bugün Şark, bütün iyiliklerini kaybetmiştir. Kötü bir karanlığa dönüşmüş, cehalet ve gaflet karanlıklarının gecelerinde yürümeye başlamıştır.
Şark hükümetlerinin bazı faziletlilerinin dediği gibi, bu duruma ahlakın bozulması sebep olmuştur.
Doğunun toplumsal hayatında, bütün kötülükler yer ve kuvvet bulmuşlardır. Ama şuna inanıyoruz ki, şarkın evlatları için zaman yaklaşmıştır. Bu cehalet ve gafletten uyanmayı umut ediyoruz. Kahramanlar gibi kalkınması ve bütün baskıcı yönetimlere ve zalim hükümetlere karşı direnmeye, aramızdaki kin ve nefreti unutarak tam bir birlik içinde bir araya gelerek, doğunun acılarını hafifletme imkânını bulmalıyız. Nasıl ki Batı, ilim ve marifeti Doğudan almış olması bir kusur değilse, Doğu da ilerlemeyi batıdan almalıdır. Bu da bir kusur değildir. İyi kişilere benzemeye çalışmakla kurtuluşlar gerçekleşir.

Şevk-i Vatan
Etsede ölüm toprak bütünü
Azmimden fariğ kılamaz beni
Ey fiyuzat-ı bahş Asur vatanı
Kabil midir hiç unutmak seni

O saf sineni gördükçe mecruh
Fırlar kafesten merg-i ruh
Acaba rabden gelir mi fütüh
Kabil midir hiç unutmak seni

Azm-i Ninova meçhur ve harap
Yavrucukları garip ve bitap
Dehşetli Babil meskeni harab gür ab
Kabil midir hiç unutmak seni

Solgun yüzüne baktıkça her an
Akıtır gözler yaş yerine kan
Kafi değil mi bu derd-i hicran
Kabil midir hiç unutmak seni

Bilmem nedendir bu ızdıraplar
Berbat ediyor fikr-i azaplar
Ey hoş nesimler ey şirin ablar
Kabil midir hiç unutmak seni

Ruz ve leyalim mahv oldu böyle
Vatan hastası inliyor öyle
Uğra o semte ey saba söyle
Kabil midir hiç unutmak seni

 
CEVAP YAZ - Onaylı Üyelik Gerektirir
isim:
konu:
cevap:
   

   


© Copyright 2008 www.suryaniler.com
tasarım: Web Tasarım