Renkler Solmasın Kültürler Kaybolmasın

             
 
GÜNCEL
ARAMA MOTORU

Web'de Ara Site içinde Ara
 
Forum sözleşmesi


E-posta: Şifre: Şifre Hatırlat | Üye Ol

KONUYU AÇAN: PETRUS 82.229.93.1***
21.01.2010 21:05:25
Konu: VATANDAŞ MI OLUYORUZ
VATANDAŞ MI OLUYORUZ?

PETRUS KARATAY
Paris
(bir kaç önce yazdığım bir yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum umarım suryanilerin sorunları ile ilgilenenlere bir fikir verir)

Uzun yıllardan beri Türkie nin devlet yapısını, rejimini, uygulamalarını eleştirenlerden biriyim. Otuz yıldır söylediklerimizi, şimdi devlet yetkilileri veya devletin yapısına toz kondurmayanların ağzından duymaya başladık.
Çok çok geç kalındı.Keşke bu kadar kan akmadan, binlerce köy boşalmadan,binlerce faili meçhul! cinayet işlenmeden,ölüm kuyuları olmadan,binlerce insanın hayatı zindanlarda çürümeden, alevileri incitmeden, Ermeniler, Suryaniler, yezidiler, rumlar yok olmadan,devlet bütçesinin önemli bir kısmını yapay ve gereksiz bir şekilde tırmandırılan kirli savaşa harcamadan, yine devletin imkânlarını "devlet için çalışıyorum, devlet için yaptım” diyen çete, mafya, suç örgütlerine, demokrasi ve insan hakları duşmanlarına peşkeş çekilmeden ve bunları kahraman ilan etmeden, yüzbinlerce insan yurt dışına kaçmadan vs.. bu ortam oluşturulsaydı. Bunları hiç bir zaman unutmamakla beraber, yüzümüzü geleceğe çevirirsek daha yararlı olacaktır.

Fransızların bir sözü vardır “ asla geç değildir” diye. Bu duruma en uygunu ‘zararın neresinden dönersen kârdır’ sözüdür. Dünya ve bölge konjonktürü, küreselleşme gereği, Avrupa birliği süreci, PKK’nın zorlaması, devlet yapısının tıkanması, siyasi manevra vs. ne sebeple olursa olsun Türkiye’de önemli olumlu gelişmeler oluyor. Bunları görmemezlikten gelmek, hafife almak, ciddi bir duruş olmaz. Her olumlu adımı takdirle karşılayıp değerlendirmek lazım. Eski keskin, sloganist söylem ve tutumlardan sıyrılabilmek gerek.

Söz konusu gelişmeler, açılımlar Asuri-suryani halkı açısından ele alırsak:
Geçmişe bir göz attığımızda; devlet yetkililerinin, resmi kurumlarının, genel olarak basının ifadelerinin tam tersi; kayrıldık, dışlandık, haksızlıklara uğradık, zulüm gördük. Bölgenin en eski yerli halkı olmamıza rağmen hiç bir zaman tam vatandaş statüsüne alınmadık. Hatta ikinci sınıf vatandaşlık
bile bize lüks sayıldı. Söz konusu uygulamalar bütün hatları ile kanıtlanmıştır. Eğer bunu inkâr edip tersi söylenirse, konu ile ilgili ulusal veya uluslarlararası bir konferans gerçekleştirmeye hazırız.
Bunları unutmayız ama aynı zamanda kimseye karşı kin, nefret intikam ruhu ve durumu içinde olmamalıyız. Her kesimin hak ve hassasiyetlerini gözönünde bulundurup saygı göstermeliyiz. Provokatif, çatışmacı, ve gerginleştirici söylem ve haraketten kaçınmalıyız. Gayemiz bağcıyı dövmek değil, üzümü yemek olmalıdır. Kısaca iyi bir açılım süreci gerçekten gelişirse eğer, buna destek ve katkı sunmalıyız. Her şeyden önce bunun insani görevimizin olduğunu unutmamalıyız.

Esasında, Asuri-suryani halkının beklentileri, talepleri öyle zor, karışık, altından kalkılması güç olan beklentiler değil. Eğer iyi niyet olursa, söz konusu beklentilerin, daha doğrusu hakların hemen hemen tümü demokratik, laik, hukuk devletinde ile insan ve etnik, dini gurupların haklarını bünyesinde gerçek anlamda barındıran bir yapı içinde bulunabilir. Yani; dili konuşmak, öğretmek, kültürünü yaşatmak. Kendi kurumlarını oluşturmak, vakıflar önündeki utanç verici engelleri kaldırmak,
dinlerini özgürce ifade etmek, gayrimuslimlere karşı yapılan aleni özelikle gizli kayırma ve dışlamaları ortadan kaldırmak gibi gayet doğal ve yerinde olan haklardır.Esasında bunlara “haksızlıkların giderilmesi” demek daha doğru olacaktır. Bu ve bunlar gibi hakların yerine getirilmesinin Türkiye’ye yarardan başka ne getirebilir? Açılım sürecinde, Türkiye’de kalan Suryanilerin sayısı küçümsenerek tarihi bir yanlışlık yapılmamalıdır. En azından yurt dışında yaşayan yüzbinlercesini de gözönünde bulundurmak gerekir.
Süreçle ilgili olarak Asuri-suryani halkından da temsilci veya en azından görüş istenebilir. Buna da hazırız.
Umarım bundan sonra gönül hoşluğu ile, içten, gururla “devletimiz Türkiye” diyebileceğiz, şikâyetlerimizin yerini övgüler alacaktır. Böylece tam vatandaş oluruz, yarım yamalak ve sözde değil.
 
Kimden: Sera  85.107.132.***
21.01.2010 22:30:46
Cevap: VATANDAŞ MI OLUYORUZ
Petrus en son ne zaman Türkiye ye geldin ögrenebilirmiyim.
 
Kimden: metin  88.235.190.***
21.01.2010 22:58:37
Cevap: VATANDAŞ MI OLUYORUZ
Asuri-Süryani Sorunu Nasıl Çözülür?

Hasan H. YILDIRIM

Milletlerin geçmişi mitolojiden kurtarıldıkça, süreçler belgelerle açıklandıkça ve kronolojik bir temele oturtuldukça o milletlerin geleceği aydınlığa uzanır.
Kürd toplum tarihi, derli toplu bir incelemesi yapılmamış ve bu nedenle aydınlatılmış değildir. En aşağı biz kuzeyliler için gerçek budur. Yapılan çalışmalar değerli olsada ihtiyaca cevap vermekten çok uzaktır. Zaten tüm sıkıntılarda buradan kaynaklanıyor.
Zaman zaman Kürd aydın ve politıkacıları kendi aralarında bazı konuları tartışırlar. Konu hakkında hakim olma alanı yakalanılmayınca işi birbirlerine hakarete vardırırlar. Son dönemlerde Kürdistan Forum da da yaşanan bir yerde budur.
Konu Kürd ve Asuri-Süryani ilişkileri. Hassas bir konu. Sorun doğru konulmasa kaderleri bir olan bu her iki millet birlikte olacakların ceremesini çekerler. Geçmişte çektikleri gibi. Her iki millet geçmişten ders çıkarmaz, dost ve düşmanını tanımasa zararlı çıkarlar. Düşmanın bu konu da boş durmadığı ayrıca bilinmektedir.
Ortadoğu dünyasında üç barbar korsan vardır. Tırk, Arap ve Fars ismiyle tanınırlar. Üçüde zehirli birer yılandır. Tarih boyunca Kürd, Ermeni, İsrail oğulları, Rum, Pondus, Asurileri-Süryani vs. yerli halkları zehirleyip öldürdüler. Yaşamlarını bu milletlerin kanını emerek sürdürdüler. Bu gün de, yaptıkları budur. Geleceğinide bunun üzerine inşa etmişlerdir. Tabii ki, batılı ve doğulu güçlü devletlerin buradaki rolünü unutmamak gerekir.
Kürd ve Asuri-Süryaniler soykırım mağdurudurlar. Soykırım suçunun faileri Tırk, Arap ve Farslardır. Suç ortakları batılı ve doğulu güçlü devletlerdir.
Bunların kimliği kirlidir. İnsanlık suçun failleridirler. Bu açığa çıkarılmadan bu günden sonrada bu caniler aynı suçu işleyeceklerdir.
Nihayetinde kızıl mı, beyaz mı, sürgünle mı ama her halükarda soykırım şu veya bu şekilde sürüyor.
Bu milletlerin devlet olmamaları, olsalar bile yok edilmeleri, birlik sağlamamaları için her yola baş vurdular, vuruyorlar. Bu güne kadar oynanan oyunda her iki milletin siyasetçileride oynamışlardır. Karşılıklı yaptıkları hatanın bedelinide her iki millet ağır bir şekilde ödemiştir.
Şimdi burada kim daha suçlu sorusunu cevap aramak sorunu çözmüyor. Ki biz kuzeyliler açısında bu soruya doğru cevap verecek yeterli belge, bulgu, kanıt ve bilgide yok. Güney bu konu da daha avantajlı. Orada var olan bilgiler kuzeye aktarılmış değildir. Kuşkusuz bilinenler var. Ama bu yeterli değildir. Bu nedenledir ki tartışmalar aranan cevaba yeterli olmuyor. Ondan sonra da insanlarımız bu zorluğu karşılıklı birbirini suçlayarak aşmaya çalışıyor. Bu da soruna cevap olmuyor.
Kuşkusuz geçmiş incelenmeli. Varsa ki vardır, karşılıklı yapılan hatalar açığa çıkarılmalı. Bundan öte dersler çıkarılmalı. Sorun bitmemiştir ve düşman oyun sahnelemeye devam ediyor. Bu oyunun bozulması ancak bu milletlerin siyasetcilerin oynanan oyunun farkına varmaları, şer cephesine karşı birlikte çalışmalarıyla mümkündür.
Kürt, Asuri-Süryanilerin birlikte yaşadıkları coğrafyada kurtuluşu, birlik ve beraberlik içinde çalışmasına, ata topraklarını düşman işgalinden kurtarmalarına ve birlikte iş yapmalarına bağlıdır.
Kürdistan ın kuzeyinde Süryani nüfus bitmek üzeredir. Birkaç alanda kilise çevresi ile sınırlı bir konuma düşmüştür. Eskiden yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde şu veya bu sebebten dolayı yurtdışına kaçmak zorunda kalmışlardır.
Fakat bu Kürdistan ın ülkeleri olmadığı anlamına gelmiyor. Her Kürd bireyi Kürdistan üstünde ne kadar hak sahibi ise her Süryani de bir o kadar hak sahibidir. Yeter ki, ülkelerine sahiplensinler. Bunun mücadelesini verenler olduğu gibi, Türk egemenlik sistemini atlayıp Kürd milletini düşman gören yoğunluklu bir kesimde vardır. Bunu görmek gerekir.
Bana göre yanlışlık yapıyorlar. Tamiri mümkün olmiyan düşmanlık tohumları ekiyorlar. Bu politıka genelde her iki millete zarar versede özelde bunun en çok zararını görecek olan Suryanilerdir.
Bakınız!
Mart 2003’te başlayan Irak işgalinden sonra Hiristiyanlara yönelik terör eylemleri başladı. Başta Asuri-Süryaniler olmak üzere Hiristiyanlar Irak’ın Arap hakimiyeti altındaki bölgelerde can ve mal güvenlikleri olmadığından dolayı yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldılar. Bir kesimi dış ülkelere kaçsada esas sığınağı Kürdistan nın güneyi oldu. Kürd hükümeti onlara kucak açtı. İmkanları dahilinde yaralarına merhem oldu. Bu bile tek başına şunu görmeye yeterdir. Bu iki milletin birbirine olan ihtiyacına işaret etmektedir. Mesele bunun kötüye kullanılmamasıdır.
Irak’ın diğer bölgelerinda can ve mal güvenliği olmayan Asuri-Süryaniler, Ninova ovasına yerleştirilmesi tartışma gündemine getirildi. Kürd ve Asuri-Süryanileri karşı karşıya gelmelerini sağlamak için böylesi bir plan vardır. Bu planın ne kadar yaşam bulması tartışılır bir şeydir.
Öngörülen bölge Kürdlerin yoğunluklu olarak yaşadıkları bir bölgedir. Akla gelen ilk soru burada yaşayan Kürd nüfus nereye sürülecektir?
Ninova ovasında “Asuri Otonom Bölgesi” kurmak olasalığı üzerinde tartışmalar sürüyor. Kimi Asuri-Süryani çevreleri, konuyu BM lere taşıdılar.
Bu planın yanısıra Asuri-Süryanilerin Kürdistan hükümetinden talebi, dillerinin resmi dil olarak kabul, 1 Nisan günün resmi tatil ilan edilmesi, otonomi haklarının Federe Kürdistan Bölgesi Anayasasında kayıt altına alınması, Kürdlerden sonra ikinci büyük millet olarak kabul edilmeleri isteniliyor.
Kürdistan’ın Güneyinde bir Asuri-Süryani nüfus bulunmaktadır. Kürd Federe devleti aynı zamanda onlarında devletidir. Devlet kademelerinde nüfus oranlarına uygun olarak tüm yetkileri paylaşma hakları vardır. Bildiğim kadarıyla bu haklardan da yararlanıyorlar.
Kürd Federe Devleti tarafından kendilerine geniş haklar tanınmıştır.
Fakat bu gün otonom bir bölgenin tesis edilmesi koşulları yoktur. Çünkü hiçbir bölgede nüfus çoğunluğuna sahip değildirler.
Asuri-Süryaniler, Kürdlerle içiçe yaşamaktadır. Aynı ülkenin insanlarıdırlar. Bu nedenle kaderleri de aynıdır. Kürdler özgürlüğe uzandığı oranda Asuri-Süryani lerde onlarla birlikte özgürlüğe kavuşacaklardır.
Türk, Fars ve Arap egemenliğinde bulunan Kürdistan parçaları kurtuldukça Kürd lerle birlikte bu parçalarda yaşayan Asuri-Süryani lerde özgürleşecekler.
Kürdler gibi yaşadığımız coğrafyanın en kadim milletlerinden olan Asur-Suryaniler, Kürdler gibi soykırımlara, katliamlara, sürgün ve tehcirlere maruz kalmıştır. Bu korkunç haksızlıklara uğrayan Asuri-Süryaniler, bu gün Lübnan dışında hiç bir ülkede çoğunluk oluşturmuyorlar. Azınlık konumundadırlar. Dünyanın dört bir tarafına dağılmış bulunuyorlar. Bu durum Asuri-Suryani sorununun çözümünde en büyük problem olarak karşılarına çıkıyor.
Hani herkes bir çözümden bahsediyor. İlgili-ilgisiz çözümler ortaya atıyor. Ben de bir çözüm önerisi sunayım. Bana göre Asuri-Süryani sorununun çözüm yolu vardır. Yeterki dünya güç odakları sorunu çözmeye karar versinler. Bunun ötesi Asuri-Süryanilerin bu konu da istemleri olsun.
Asuri-Süryani lerin bu gün en yoğunluklu olarak yaşadıkları alanların başında kimi çevrelerin Suriye dediği; aslında Asuriye dir.
Her ne kadar baskı ve şiddet altında büyük bir kesimi açıkça milli ve dini kimliklerine sahip çıkımasalarda kendi aralarında örf ve adetlerini korumaktadırlar. Evlerinde Arapça konuşanların yanısıra Süryanice ve Asurice de yoğunluklu olarak konuşurlar.
Bu kesim Lübnan daki Asuri kökenli olan Maruni lerle birlikte büyük bir nüfus teşkil ederler. Lübnan ve Asuriye birlikte ele alındığında Asuri-Süryani-Maruni nüfus olarak çoğunluk teşkil ederler.
Her çağdaş millet gibi millet olmadan doğan tüm haklara Asuri-Süryani-Marunilerde sahiptirler. Bu gün Asuriye-Lübnan da çoğunluğu oluşturmaktan doğan konumlarından niye yararlanmasınlar?
Dünya Asuri-Süryani sorununu çözmek istiyorsa doğal olarak bu alanda devlet Asuri-Süryani milli kimliği ile tanımlanılabilir. Geriye kalan azınlıklarda haklarına razı olsunlar.
Benim ki, sadece bir düşünce.
Temenim Asuri-Süryani-Marunilerin bu düşünceyi savunup dayatmalarıdır.

24 Mayıs 2009

 
Kimden: PETRUS  82.229.93.1***
22.01.2010 01:20:20
Cevap: VATANDAŞ MI OLUYORUZ
Petrus KARATAY
Fransa Asuri‐Keldani Derneği
Yönetim Kurulu Üyesi
ASURİ‐KELDANİLER, İRAK’IN DURUMU VE KÜRDİSTAN’DAKİ GELİŞMELER
Bu rapor, Fransa Asuri‐Keldani Derneği Özel Temsilcisi ve Yönetim Kurulu üyesi, Petrus Karatay’ın, 31 Ağustos 2008 ile 09 Eylül 2008 tarihleri arasında İrak ın özerk Kürdistan bölgesine gerçekleştirdiği ziyaret esnasında edindiği bilgi ve izlenimler ışığında kaleme aldığı rapordur.
GENEL DURUM
İrak ın genel durumu
Ülke çapında büyük bir karışıklık ve belirsizlik hakim. Yarının nasıl olacağını kimse bilemiyor. Süreç şu ana kadar Kürtlerin lehine işlemiş. Açıkçası, durumu iyi değerlendirmişler. Ya çok az ya da hiç bir şey üretilmiyor, herşey dışardan ithal ediliyor. Elektrik ve su sıkıntısına rağmen, gözle görülür bir ekonomik sorun yoktur. Ticaret ve inşaat sektörü dışında iş sahası pek bulunmuyor. Kuraklık yüzünden ziraat da yok gibidir. Elektrik ve su sıkıntısı ziraati ve sanayiyi, dolayısıyla üretimi olumsuz yönde etkiliyor. Türk malları ve şirketleri çok yaygın. Devlet halka yiyecek yardımı yapıyor. Eğer petrol ve dış yardım olmazsa, üretim ve ziraat olmadığına göre durum çok kritik olurdu. Ticaret yapmak hem kolay hem de zor. Ticaret yapmanın tek yolu, belli bazı özel imkanlara sahip olmaktan geçiyor. İrak genelinde rica, rüşvet ve yolsuzluk çok yaygın, karışıklıktan çok yararlanılıyor. Halk gelecekten çok kaygılı ve tedirgin. İstikrarsızlık ve güvensizlik ortamı durumu daha da zorlaştırıyor. Mevcut güvensizlik ve istikrarsızlık ortamı İrak insanını, özellikle hıristiyanları başka ülkelere göç etmeye itiyor. Maddi imkanları olan İrak’lılar başka ülkelerde emlak satın alıp her ihtimale karşı kendilerine güvenli bir yer oluşturmaya çalışıyorlar.
Şiilerle Sünniler arasındaki anlaşmazlık nasıl sonuçlanacak? Amerikalılar ne yapacaklar? Kürtler ayrılacaklar mı? Ayrılırlarsa ne olacak, Kürtler ile Araplar arasında savaş çıkacak mı? İrak bölünecek mi? Bölünürse eğer, sınırlar nasıl çizilecek? Kerkük problemi nasıl çözülecek? Türkiye PKK yı bahane ederek, operasyonlarına devam edip derinleştirecek mi? Ayrıca petrol, su, radikal islam gibi bir çok sorun çözüm bekliyor. Bu sorunlar ülkede istikrarsızlık, karışıklık ve güvensizlik ortamı yaratıyor; Din ve feodalizm hala etkin. Kürtler ile Araplar arasında gerginlik mevcut.
Söylenenlere göre, Kerkük sorununu görüşmek üzere, Kürtler dışlanarak, Amerikalılar ve Araplar arasında bir heyet oluşturulmuş. Dışişleri bakanı Zebari’nin aşiretinden İrak Genel Kurmay başkanlığına atanan generalin otoritesini tanımayıp, ona itaat etmeyeceklerini belirten ve bir çok komutan tarafından imzalanmış bir bildiri yayınlanmış. Bu da Kürtlerin işinin kolay olmadığını gösteriyor. Her şeye rağmen şu ana kadar süreç Kürtlerin lehine işliyor. 24
Kürdistan da durum
KDP ve YNK duruma tamamı ile hakim görünüyor. KDP ile YNK arasında gözle görülür bir anlaşmazlık sezilmiyor. On altı sene geçmesine rağmen, altyapının yetersizliği, devlet düzeninin yerleşmemiş olması, istikrarın halen sağlanmamış olması halkın gidişattan memnun olmamasına neden olmaktadır. İnsanlara yönelik baskı ve işkencenin yaygın olmamasına rağmen, Kürdistan da KDP ve YNK nin çok partizanca davrandıklarını, parti üyelerine çok avantaj sağladıkları, parti üyesi olmayanları da elleri boş geri gönderdikleri sık sık dile getiriliyor. Buna karşılık siyasilerin veya gazetecilerin tutuklandığını duymadım. Tüm İrak ta olduğu gibi Kürdistan da da intihar saldırılarına karşı azami derecede tedbir alınmış durumda. Kürt yönetiminin bütün dinlere mensup insanlara eşit davranmaya özen göstermesine rağmen, bazı sorunlar halen gündemde. Aşiretçilik faktörü, eşitlik ve hukuku başta olmak üzere yaşamın bir çok alanını olumsuz yönde etkiliyor. Hıristiyanlar üzerinde her hangi bir baskı yoktur. Dinlerini genel olarak rahat bir şekilde icra edebiliyorlar.
ASURİ‐KELDANİLERİN DURUMU
Asuri‐Keldaniler de İrak in genel durumundan doğal olarak etkilenmekte, aynı sorunları fazlası ile yaşamaktadırlar. İrak taki hiç bir halkla çatışma halinde veya gerginlik durumunda olmamalarının yararları vardır. Buna karşılık, temel hak ve özgürlüklerini elde etmek için zorluklarla karşılaşmaktadırlar. İrak ın genel anayasasında yer almakla birlikte, ortada henüz somut bir şey olmadığı gibi söz konusu etnik temel hak ve özgürlüklerin çerçevesi bile çizilmemiştir. Kürdistan ın bölgesel anayasasında ise yer bile verilmemiştir. Bu da kaygı verici bir durumdur. İrak parlamentosunda Yonadam Kanna parlementer olarak, Kürdistan hükümetinde ise Sarkis Aghajan, Nemrod Baïto ve George Mansour bakan sıfatı ile bulunmaktadırlar. Adı geçen bakanlardan Sarkis Aghajan ın oldukça etkin bir rolü vardır, diğer ikisinin ise hiç bir rolleri hissedilmiyor. Kürdistan kesimindeki, özellikle kırk elli yaşları üstünde KDP üyesi epey Asuri‐Keldani vardır. Kürdistan kabinesindeki üç bakanın da KDP üyesi oldukları ve KDP tarafından yerleştirildikleri söyleniyor. Kürdistan kabinesinde Asuri Demokratik Hareketi (ADH) ‐ Zaw a dan kimsenin bulunmaması bu söylemin doğruluğunu güçlendiriyor. ADH sorumluları da Kürtlerin, Asuri‐Keldanileri bölüp kontrolleri altına almak, etnik haklarını vermemek ve İrak ın genel politikasında onları kendi çıkarlarına alet etmek gayesi ile ADH ve onun gibi kendilerine bağlı olmayan, bağımsız kurum ve kuruluşlara her türlü yolu kapattıklarını savunuyorlar. ADH, her şeye rağmen Asuri‐Keldaniler arasında önemli bir yere ve role sahiptir. Anadilde eğitim çok az yapılmaktadır. ADH dışında henüz ciddi bir çalışma yapılmamıştır. Kiliselerde veya Dohuk taki özel lisede verilen eğitim istina olup ihtiyacı karşılamaktan uzaktır. Eğitim meselesi devlet ve hükümetler nezdinde ele alınmalıdır. Bu çok önemli konu üzerinde hassasiyetle durmak gerekiyor.
ADH içinde küçük çaplı da olsa anlaşmazlıklar mevcut. Özellikle Yonadam Kanna nın otoriter olmasından ve çalışma yönteminden şikayetçi olanlar vardır. Tecrübeli, yetenekli ve halkının menfaatlarini her şeyin üstünde tuttuğunu bildiğimiz sayın Yonadam Kanna nın Zaw a nın içinde vuku bulan ve kendisini ilgilendiren bu küçük sorunları halledeceğine inanıyoruz. Zaw a nın menfaat ve iktidarın söz konusu olmadığı zamanlar ne kadar zor 25
şartlar altında mücadele verdiğini herkes biliyor; bunu kimse inkar edemez. Zaw’a nın bünyesinde oldukça bilinçli, yetenekli ve tecrübeli insanlar mevcut. Bugün de Zaw a nın aynı azim ve inançla mücadele verdiğine inanıyoruz. Belki siyasetini biraz daha esnekleştirmesi gerekebilir.
Sarkis Aghajan ın iyi şeyler yaptığı kesin. Etkili bir bakanlık yürütüyor. Köylerin inşası, İshtar TV, yeni kiliselerin inşası, eskilerinin onarımı ve restorasyonu, diğer sosyal hizmetler ve insanlara sunduğu yardımlar gerçekleştirdiği kayda değer çalışmalardır. Özerklik meselesini görüşmek üzere büyük bir konferans düzenlemesi ve yine özerklik konusunda çalışmak amacıyla Keldani‐Asuri‐Süryani Halk Meclisi ni oluşturması da olumlu gelişmelerdir. Olumlu çalışmalarına karşı, kendisine ve çevresine de bazı eleştiri ve tesbitlerin yöneltildiğini de belirtmek gerekir. Kendisinin ve çevresinin KDP’nin üyesi olduğu söyleniyor. Bu durumda bağımsız bir Asuri‐Keldani politikası yürütemeyecekleri düşünülüyor. Çevresindeki bazı kişilere büyük şahsi çıkarlar sağlamakla suçlanıyor. Kendi çevresinden olmayanlara eşit derecede hizmet (Dohuk ta yapılan 1 Nisan ‐Akitu‐ kutlamalarına katılanlara verilen yardımların kesilmesi gibi) sunulmadığı söyleniyor. Dini kurumlara verilen imkanlara karşın, anadilde eğitim, kültürel kurumlara gereken önem ve destek verilmiyor. Çok sözü edilen özerklik meselesi de hiç açık değildir. Yasama, yürütme ve yargı erkileri nasıl düzenlenecek? Coğrafi sınırları nasıl çizilecek? Bu hudutların dışında kalan Asuri‐Keldanilerin durumu ne olacak? Özerkliği talep edilen bölge Arap kesimine mi, yoksa Kürdistan bölgesine mi bağlı olacak? Söz konusu bölgede yaşayan hıristiyan Asuri‐Keldanilerin ciddi bir şekilde görüşleri soruldu mu, rızalarına başvuruldu mu? Aynı bölgede yaşayan diğer halklarla bu konuda görüşmeler yapıldı mı, onların da talepleri var mı? Mali kaynaklar nereden ve nasıl sağlanacak? Asuri‐Keldani bayrağı şu anda (en azından resmi olarak) İrak ın hiç bir yerinde dalgalanmadığına göre, orada dalgalanacak mı? Ve daha bir sürü soru yanıt bekliyor. Bu sorulara hiç bir cevap alamadım / verilemedi.
Zaw a ile Sarkis Aghajan ve çevresinin arasının iyi olmamasına Yonadam Kanna ile Sarkis Aghacan arasındaki şahsi bir anlaşmazlığın yol açtığını savunanlar vardır. Ben şahsen bunu gerçekci bumuyor, bunun arkasında daha önemli sebeplerin yattığını düşünmekteyim.
Din adamlarının toplum içinde önemli bir rolleri vardır. Onlar da aynı görüşü paylaşmıyorlar. Bunu resmen söylememelerine rağmen, kendilerini dini otorite oldukları kadar sivil ve siyasi otorite olarak da görmektedirler. Aynı görüşü paylaşmamalarının esas sebebi de budur. Hiç bir Asuri‐Keldani siyasi kurumunu tam olarak desteklemiyorlar. Din adamlarının bu tutumu gelenek haline gelmiştir. Politik veya apolitik olsun, tavırlarını net ve açık olarak ortaya koymaları, hatta siyasi kurumlarla sürekli diyalog içinde olmaları, Asuri‐Keldaniler için daha yararlı olacaktır.
Küçük parti ve siyasi oluşumların halk içinde kayda değer bir güç ve etkinlikten yoksundur. Bunların bazılarının başka güçler tarafından kurdurulduğu, sadece bir kaç kişiden oluştukları, tabela partisi olduğu söyleniyor. Sivri ideolojilerin çok önem taşımadığı bir dönemde, özellikle İrak ta, sayı itibari ile küçük bir halk bu kadar siyasi kurumu/bölünmeyi kaldıramaz. Yarardan çok zarar getirir. Demokrasi adına da olsa, bu siyasi kurum enflasyonudur ve gereksizdir. Asuri‐Keldanilerin amaç ve talepleri üç aşağı beş yukarı herkes tarafından bilinen şeylerdir. O halde niye bu kadar siyasi kurum vardır? Bu durum kurduruldukları ve kullanıldıkları tezini çok gerçekçi kılıyor. 26
KDP bünyesinde resmen üye olanlara gelince, bunlar, genel olarak, eskiden beri KDP ye üye olup bu geleneği sürdüren veya aynı gelenekten olan ailelerin fertleridir. Olmaları gereken esas yer Asuri‐Keldani örgüt ve kurumlarıdır. Fakat her insan istediği yerde olmakta özgürdür. Nerede olurlarsa olsunlar, eğer kendilerini bu halkın bir ferdi olarak görüyorlarsa, aynı halkın haklarını hem Asuri‐Keldani hem de insan olarak korumakla yükümlüdürler. Bugün İrak ta parti, örgüt, ideoloji, aşiret vs.nin çıkarından çok daha önemli ve üstün olan halkların yüksek menfaatlari söz konusudur. Unutmamalı, tabii ki Asuri‐Keldanilerin de. Kürtlerin kendi haklarını elde etmek ve korumak için bu insanlara pek ihtiyaçları yoktur. Şu anda Kürtler haklarını çok iyi koruyabiliyorlar. Nasıl olsa Kürdistan da yönetim, güç ve otorite Kürtlerin elinde olacak, en iyisi onların yanında olup sırtımı sağlam bir yere dayayayım düşüncesi doğru ve ahlaki değildir. Asuri‐Keldani halkı kendi siyasi, kültürel, sivil, sosyal ve dini kurumları ile birlikte tarihi ve dili ile Kürdistan a daha çok yarar ve zenginlik sunabilir. Bunu en azından Kürt siyasetçi ve yöneticilerinin bilmesi gerekir. Asırlardan beri temel hak ve özgürlüklerini elde etmek için Kürtlerin verdikleri mücadele, uğradıkları baskı ve zulümleri göz önünde bulundurarak, Asuri‐Keldanilerin de beklentilerini anlayışla karşılamaları lazım. İrak Kürdistan ında verilen mücadelede onlar da en az Kürtler kadar bedel ödemişlerdir. Tüm bölge halkları, Asuri‐Keldani halkının kendileri için bir tehlike teşkil etmediğini bilmek durumundadırlar. Ama bu, hakları için mücadele vermeyecekleri anlamına kesinlikle gelmez.
İrak ın çok karışık, kritik ve önemli değişimlere yol açabilecek mevcut durumu karşısında, Asuri‐Keldaniler birliklerini ve özellikle siyasi kurumlarının etkinliğini en yüksek seviyeye çıkarmaları gerekiyor. İrak ın yeniden yapılandırılmakta olduğu, etnik, dini ve coğrafi yapı, ülke idaresi, yerel yönetimler konuları üzerine odaklanan tartışmaların, sürtüşmelerin ve hatta çatışmaların bile olabileceği bilinmektedir. Asuri‐Keldaniler, söz konusu gelişmelere karşı kendilerini hazır tutmak zorundadırlar. Asuri‐Keldanilerin, şu an mevcut olan durumda, İrak ta olabilecek gelişmelere karşı hazır oldukları, güçlerini birleştirebildikleri, imkanlarını değerlendirebildikleri söylenemez.
Eskiden siyasi ve sivil otorite olarak yalnız ADH gösteriliyordu. Şimdi ADH ile birlikte, Sarkis Aghajan ve çevresi, Asuri‐Keldani‐Süryani Halk Meclisi, Kilise adamları, yedi sekiz ufak tefek siyasi örgüt ve KDP üyesi Asuri‐Keldaniler, kendilerini birer güç olarak görüyorlar. Elbette Asuri‐Keldaniler arasında da çeşitli örgüt ve görüşler olacaktır ama bunlar kişisel, örgütsel, bölgesel, ekonomik, koltuk ve ideolojik hedef ve heveslerini bir kenara bırakarak Asuri‐Keldani halkının temel hak ve özgürlüklerini esas hedef almadıkça ciddi ve yararlı olamayacaklar. İlgili kişi ve kurumlar henüz bir araya bile gelemiyorlar. CASCA (Amerika Keldani‐Asuri‐Süryani Konseyi) bu yönde bir girişimde bulundu ise de aylar geçmesine rağmen ortada halen bir sonuç yok.
Doğal olarak hangisine sorarsanız, Asuri‐Keldaniler için çalıştığını söyleyecektir ama kişisel çıkarları ön planda tutanlar, başka güçler tarafından öne çıkarılıp kullanılanlar, işin ciddiyetini kavrayamayanlar vardır. Asuri‐Keldaniler, bu kadar çok sesliliği, siyasi örgütü, çekişmeleri, sayıları ve İrak ın içinde bulunduğu durum nedeniyle kaldıramaz ve bu şekilde başarıya ulaşamazlar. Böyle bir lükse de sahip değiller. Kendilerini sorumlu görenlerin tarihi bir misyonları vardır; bu misyon onları hem halk kahramanı hem de hain ilan edebilir. İrak ın çok karışık olan genel durumu nedeni ile Asuri‐Keldanilerin de durumu kolay değil. 27
Bütün taraflar kişisel, örgütsel, ideolojik vs. çıkarlarını bir kenara bırakıp ulusal menfaatlari ön planda tutmalıdır.
Başta Almanya olmak üzere, bazı ülkelerin İrak hıristiyanlarından bir kaç yüz kişiyi getirip ülkelerine yerleştirmesi kesinlikle çare değildir. Böyle bir olgu büyük yaralar açar ve zarar getirir. İrak taki hıristiyanların tümünün yönünü dışarıya çevirir. Onları topraklarından, geleceklerini hazırlamaktan soğutur, umutsuzluğa ve maceraya sürükler, aileler parçalanır. İrak genelinde onları daha da zayıf kılar. Komşu ülkelerde, yollarda perişan eder. Ürdün, Türkiye, Suriye ve Yunanistan dekilerin durumu ortadadır. İçler acısı durumları yıllardan beri devam etmektedir. Bunlara şimdiye kadar ne gibi çareler bulunmuş ve yardımlar yapılmıştır? Söz konusu batı Avrupa ülkelerine iltica başvurusunda bulunan İrak lı Asuri‐Keldani lerin talepleri rededilerek yıllarca süründürülmüşlerdir. Nereden ve neden çıkarıldığı anlaşılamayan bir kaç yüz kişiyi kurtarma operasyonu, bir insanın önemli bir organını kesmeye benzer. Asuri‐Keldanilere kendi anavatanlarında barış, güven ve istikrar içinde yaşama şartlarının sağlanması en uygun yoldur. Batılıların yapacakları en iyi şey şu anda İrak taki genel durumu göz önünde bulundurarak hıristiyanların haklarını elde edebilmeleri için ciddi bir şekilde destek sunmalarıdır.
Daha önce belirttiğimiz istikrarsızlık, kaygı ve belirsizliğin ilk olumsuz ve korkunç sonuçları ortaya çıkmış bulunmaktadır. Musul bölgesinden gelen haberlere göre, hıristiyanlara karşı dehşet verici saldırılar başlamıştır. İnsanlık dışı ve vahşet ürünü olan bu saldırılar sonucu şu ana kadar yirminin üzerinde suçsuz Asuri‐Keldani öldürülmüş, beş bin civarında insan evlerini, işyerlerini terkedip kuzeye doğru kaçmışlardır. Hıristiyanlara ait ev ve işyerleri yağma ve talan edilmiştir. Bu alçak saldırılar İrak’ın genel durumuna bağlanamaz. Öldürülenler arasında iki ADH üyesinin de bulunduğu bildiriliyor.
ÖNERİLER
1.
Yarın masaya oturulduğunda, Asuri‐Keldanilere özgün, bağımsız, güçlü ve tek bir temsilcilik gerekecektir (Paris Konferansından ders alınmalı).
2.
Diyasporada bulunan küçümsenemeyecek sayıdaki insanlarımızın fikir ve görüşüne başvurulmalı, destekleri sağlanmalı, bulundukları ülkelerde oluşturdukları dernek ve kurumların söz konusu ülke hükümetleri ile olan ilişkileri göz önünde tutulmalı, uluslararası diplomaside, dünya kamuoyu ve basınında, hükümet dışı kuruluşlar ile sivil toplum örgütleri nezdinde, İrak ve Asuri‐Keldanilerin durumu ile ilgili bilgilerin yayınlanmasında hizmetlerinden yararlanılması önemlidir. Ülkedekilerin talep, şikayet ve sesini dünyaya duyurabilirler.
3.
Diyasporadakilerin de İrak’taki genel gelişmelere ve Asuri‐Keldaniler ile diğer hıristiyan grupların durumlarına daha duyarlı olmaları ve bilinçlendirilmesi gerekiyor. Artık iyi niyet söylevleri yetmiyor. Somut adımlar atmak lazım. Geçici değil, sürekli ve samimi bir taahhüdün alınması şart görünmektedir. Kurumlar, kuruluşlar ve şahsiyetler, ata topraklarında kalmayı yeğleyen Asuri‐Keldanilere destek çıkmalıdır. Çünkü ülkeyi terketmek çare değildir. Asuri‐Keldanilere kendi anavatanlarında barış, güven ve istikrar içinde yaşama şartlarının sağlanması en uygun yoldur. Diyasporadaki kurum ve kuruluşlar Katkılarını sunarken oradaki 28
29
siyasetçi ve temsilcilerden mucize beklememelidir. Zira çok zor şartlar altında mücadele veriyorlar. Onlara destek olurken devamlı olarak akıl vermekten kaçınmak, görüşler bildirilirken ve teklifler yapılırken bile iyi düşünmek ve makul bir çerçeve içinde kalmakla yetinmelidirler. İrak’ta Asuri‐Keldanilere özgün, bağımsız ve güçlü bir siyasi birlik ortamı yaratmakta diyasporaya önemli bir iş payı düşmektedir. Bu nedenle, çalışmaların hemen başlatılması gerekiyor; yoksa çok geç olabilir.
4.
Hak ve hukuktan bahsederken, İrak’taki diğer etnik ve dini toplulukların hak ve özgürlüklerine, inanç ve beklentilerine de saygı göstermek lazım. Zaten Asuri‐Keldanilerin bölgenin hiç bir halkı ile bir sorunu yoktur. Kimsenin hakkına da saldırması söz konusu olamaz. Sadece kendi haklarını savunmak durumundadırlar. Hiç bir halka karşı bir tehlike teşkil etmiyorlar. Kaldı ki Asuri‐Keldani halkı dili, edebiyatı, kültürü, tarihi, sanatı ve dini yapısı ile yeni İrak için önemli bir zenginlik kaynağı olur.
Bir insanın kendi ata topraklarında yaşamıyor olması, o toprakların sahibi olmadığı anlamına gelmez.
Petrus KARATAY
 
Kimden: PETRUS  82.229.93.1***
22.01.2010 01:25:30
Cevap: VATANDAŞ MI OLUYORUZ
Sayın H.Hasan Yıldırım ın genelde Suryani-Asurilerin özelde Irak ve Güney deki durumlarını ayrıntılarına kadar irdelediği için çok teşşekür ederim. Asuri-Suryaniler, zahmet olacağından yapmadıklarına göre Hasan bey gibi ilgilenen isanlar iyi ki vardır. Çok sağolun.
Hasan beyin ayrıca konu ile ilgili ciddi birikimi de vardır.
Hasan beyin bütün değerlendirmelerine de katılmadığımı belirteyim.
Bazı ırkları toptan suçlamak, kötülemek doğru değildir
Güney de Asuri-Suryanilerin ciddi etnik-politik sorunları vardır. Kürt yönetimi sadece kendi güdümündeki siyasi oluşumlara musaade etmektedir.
Otonom bölge meselesinin arkasında da kürt yönetimi var. Bunun politik, demografik, ekonomik ve coğrafik nedenleri vardır.
Bir buçuk yıl önce bölgeye yaptığım gezi sonucunda Irak la ilgili bir rapor hazırladım. onu da iliştiriyorum
Selamlar
 
Kimden: Esra  94.203.251.***
22.01.2010 08:03:09
Cevap: VATANDAŞ MI OLUYORUZ
Kurtlerin kurdistan hayali cok kanli ve kallesce.Mavi Carsi Istanbul , topluca insanlari mallarda oldurduler.Simdi numuflarini suryani ve ermanileri arkalarina alarak dolgunlastirip sonrada onlarin varligi yoklugu umurlarinda olmiycak.2 yasindaki cocuk bile buna yorum yapar.Irak yikilicak kurdistan, Turkiye yikilicak kurdistan, tarihte hicbir varlik gosterememis bunu 25. yy dami gerceklestiricekler bilmiyorum ama biz huzur istiyoruz.insan olarak..
 
Kimden: Esra  94.203.251.***
22.01.2010 08:07:22
Cevap: VATANDAŞ MI OLUYORUZ
Kurtlerin kurdistan hayali cok kanli ve kallesce.Mavi Carsi Istanbul , topluca insanlari mallarda oldurduler.Simdi nufuslarini suryani ve ermanileri arkalarina alarak dolgunlastirip sonrada onlarin varligi yoklugu umurlarinda olmiycak.2 yasindaki cocuk bile buna yorum yapar.Irak yikilicak kurdistan, Turkiye yikilicak kurdistan, tarihte hicbir varlik gosterememis bunu 25. yy dami gerceklestiricekler bilmiyorum ama biz huzur istiyoruz.insan olarak..
 
CEVAP YAZ - Onaylı Üyelik Gerektirir
isim:
konu:
cevap:
   

   


© Copyright 2008 www.suryaniler.com
tasarım: Web Tasarım