GÜNCEL
ARAMA MOTORU

Web'de Ara Site içinde Ara
 
Forum sözleşmesi


E-posta: Şifre: Şifre Hatırlat | Üye Ol

KONUYU AÇAN: Evrensel Haberi 195.87.69.1***
4.09.2007 09:00:46
Konu: 1934 Gizli Nüfus Fişlemesi
Kaynak: evrensel.net
Yer: Türkiye
Tarih: 3.9.2007

Bu kadarını bile tahmin edemezdik. Devletin ‘potansiyel tehlike’ olarak gördüğünün resmi fişini, ev adresine varana kadar üç çeyrek asırdır tuttuğunu duyduk...
Bu kadarını bile tahmin edemezdik.
Devletin ‘potansiyel tehlike’ olarak gördüğünün resmi fişini, ev adresine varana kadar üç çeyrek asırdır tuttuğunu duyduk...
Belki bu işittiğimiz bir aysbergdi..
Can pazarında yaşayanın ne hale geldiğinin resmiydi..
1960’lar ve 1970’lerde nüfus ve tapu daireleri pek çok yerde yandı.
Bizim ilçede de nüfus dairesi yanmıştı.
Kim, niye yaktı?
Sorular havada uçuştu ve sonuç değişmedi, elektrik varmış gibi ‘Elektrik kontağından yandı’ denmesi de mümkün değildi amma...
Kütük yandığı için birçok insanın nüfus kaydında doğum tarihi sadece yıl olarak yazılır oldu.
Yangının ardından bölgeye tapu-kadastronun gelmesi belki de bir tesadüftü!
Şimdi anlıyoruz ki ilçelerde kayıtlar yanmış olsa da, merkezi bir yerde korunuyormuş.
En resmi ağızdan açıklandı.
Türk-Sünni İslam resmi ideolojisinin resmi kurumu Türk Tarih Kurumu’nun Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, insanların kökeniyle ilgili ev ev kimin ne olduğunun tek tek kaydının devlette ve elinin altında bulunduğunu açıkladı (Hürriyet, 22.8.2007; Radikal, 20-21.8.2007; Vatan, 19.8.2007; Evrensel, 20.8.2007; Milliyet, 21.8.2007; Gündem, 23.8.2007):
“Dönmelerin listesi elimde... 1937’de devlet bu dönmeleri ev ev tespit etmiş.”
Yerel düzeyde yangınlarla geçmişe yönelik bilgiler yok edilmiş olsa da, merkezi olarak bu bilgilerin korunduğunu resmi tarih tezinin resmi teşkilatının başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, böyle itiraf etti. Halaçoğlu, Kürt Alevilerin Ermeni dönmesi ve Kürtlerin de aslında Türkmen olduğunu söyledi; tabii ki tümü değil bir kısmıymış.
Demek ki Kürtler, bölgesinin hakimi olarak asimilasyon politikası izlemiş, kimi bulduysa ‘döndür’müş.
Buradan da anlıyoruz ki Halaçoğlu, sadece Türk Tarih Kurumu Başkanı değil, aynı zamanda ‘insanların kökenlerinin fişinin tutulduğu’ kurumun da başkanı...
Devlet, insanları ‘dönenler’ ve ‘dönmeyenler’ ya da ‘vatandaş’ ve ‘sözde vatandaş’ diye niye fişler?
Bir insan, niye kimliğini gizler?
İfade özgürlüğü yoksa insan konuşamaz, tamam...
Seyahat özgürlüğü yoksa insan gezemez, tamam.
Seçme-seçilme hakkı yoksa insan seçemez ya da seçilemez, tamam.
Ama yaşama hakkı yoksa insan tamam ‘yaşayamaz’ diyemeyiz.
‘Mülkün temeli olan adalet’i geç, can pazarındaki insan ne yapsın?
Almanya’nın isteği üzerine müttefik olarak harbe girmesi karşılığında Batı Trakya’yı Bulgaristan’a veren, ittihatçı iktidarın Ermeni soykırım politikası.
Ve ‘öteki’yi ‘yok’laştırmanın veya Türkleştirmenin politikası.
Halkın şöyle ya da böyle bildiğini ve yaşadığını, devletin tuttuğu kaydı resmi olarak ifşaat ettiği için Halaçoğlu’na teşekkür ederiz.
Kerim devletin neler yaptığının birazcığını söyledi?
Bir gün öncesine göre daha bilgilendik.
Halaçoğlu, oldu olacak dönme Pontuslular, dönme Rumlar, dönme Yahudiler, dönme Kürtler, hatta dönme Türkler hakkında da bilgi vermelidir.
Devlet yanlısı olan aşiret veya devlete karşı olan aşiret; ‘sosyal politika’ diyor komünisttir, ‘planlama’ diyor komünisttir, ‘hep soldan bakıyor’ komünisttir, Alevidir namaza gitmiyor gibi daha başka türlü gerekçelerle yapılan fişlemeleri biliyorduk da, ev ev ‘dönen’ ve ‘dönmeyen’ fişlemesini bilmiyorduk..
Halaçoğlu sayesinde bu fişlemenin varlığını da öğrendik.
Halaçoğlu, böylece 5 Temmuz 1934’te kabul edilen 2576 No’lu Gizli Nüfusların Yazımı Hakkında Kanun’un esbabı mucibesi hakkında gerçek bilgiyi vermiş oluyordu.
Dönem, Kemalizmin ‘izm’inin unsurlarının tek tek oluşturulduğu yıllar.
Güneş-dil teorisi.
Türk tarih tezi.
Ergenekon, Bozkurt masalları.
Siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik hayatın ‘Türk’leştirildiği yıllar...
Öz Türkün tanımlandığı yıllar...
Anadolu’nun 7 bin yıllık Türk yurdu olduğunun ‘tespit’ edildiği yıllar...
3 Mayıs 1934’te 2425 No’lu Milli Müdafaa Vekâletince 49 milyon 500 bin Liralık Tahhüdat İcrası Hakkında Kanun’un Resmi Gazete’de yayımlanmasının yasaklandığı ve kanunun halktan gizlendiği yıllar...
‘Dil, ekin, kan birliği’nin hedeflendiği (27.5.1934 tarihli İskan Kanunu Muvakkat Encümeni Mazbatası’nda, ‘anadili Türkçe olan ve olmayan’ ile ‘Türk Kültürüne bağlı olan ve olmayan’ ayrımını öngören 11’inci maddenin gerekçesi) yıllar...
14 Haziran 1934’te kabul edilen 2510 No’lu İskan Kanunu’nun tasarısının görüşülmesi sırasında Dahiliye Vekili Şükrü Kaya’nın, “Muhterem efendiler, bu kanun memlekette büyük bir davanın hallini temin edecek bir kanundur.. O da dil davasının halli” politikasını (TBMM Zabıt Ceridesi, IV. dönem/23. cilt-14.6.1934, sf. 140, mazbatalar da zaptın sonunda) yürüttüğü yıllar...
‘Vatandaş Türkçe konuş’ kampanyasının yoğunlaştırıldığı yıllar...
1938 öncesinde 25 Aralık 1935’te kabul edilen 2884 No’lu TunÇeli Vilayeti İdaresi Kanunu ile devletin TUNÇ-ELİ’nin sallandığı yıllar...
Türk-Sünni İslam ideolojisinin gemiyi azıya aldığı yıllar...
1927’den sonra 1935’te nüfusun ne kadar olduğunun belirlenmesi amacıyla sayımı yapılmasıyla ilgili 2465 No’lu Umumi Nüfus Sayımı Hakkında Kanun, 29 Mayıs 1934’te TBMM’de maddeler hiç görüşülmeden kabul edilir ve bir gün sonrasında da Resmi Gazete’de yayımlanır, yürürlüğe girer. (TBMM ZC, içtima: 60, 29.5.1934, celse 1, tasarı ve mazbata zaptın sonunda.)
1935 Ekim ayında yapılan nüfus sayımına göre 1927’de 13 milyon 626 bin 786 olan toplam nüfus, 16 milyon 157 bin 450’ye yükselir.
1927-1935 döneminde nüfusun dine göre dağılımında İslamın payı 0.65 puan artarak yüzde 98.03’e yükselirken, anadile göre dağılımında Türkçenin payı da 0.41 puan azalarak yüzde 86.02’ye indi. Kürtçenin payı da 0.47 puanlık artışla yüzde 9.16 oldu.
1935’ten sonra her 5 yılda bir yapılan ‘nüfusun anadile göre dağılımı’ sonuçları, 1965 yılı dahil resmen açıklanırken, 1990’a kadar bu sorunun sorulmasına rağmen sonuçlar açıklanmadı.
Kim, niye sansürledi?
Acaba Halaçoğlu’nun bir bildiği var mı?
29 Mayıs 1934’te 1935 Ekim ayında nüfus sayımının yapılmasını öngören kanun tasarısı gibi, 5 Temmuz 1934’te TBMM’de ‘Gizli nüfusların yazımı hakkında 1/1095 numaralı kanun layihası’ maddeleri okunur ve oylanarak, 2576 No’lu ‘Gizli Nüfusların Yazımı Hakkında Kanun’ olarak kabul edilir, maddelerde hiç tartışma olmaz. (TBMM ZC, içtima: 78, 5.7.1934, celse: 1, tasarı ve mazbatalar zaptın sonunda ekli.) 15 Temmuz 1934’te Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girer.
1935, hem gizli hem de açık nüfus sayımının yapıldığı yıl olacaktır.
Çükü gizli nüfus sayımı Haziran 1935’e kadar devam eder, açık nüfus sayımı da Ekim 1935’te yapılır.
Neden iki nüfus sayımı yapılır?
Kanun 12 madde olup her reis, evindeki veya emri altındaki gizli nüfusu 1.5 ay içinde bildirecek (madde 1), muhtar ve belediyeler gizli nüfusları kaydederek kayıt defterlerini düzenleyecek ve ilgili makama gönderecek (madde 2), bilgiyi doğru vermeyenler 1-10 lira cezalandırılacak (madde 4), mükerrer nüfus yazımında cezanın iki misli artırılacak (madde 5), idare heyetlerinin cezaları kati olup tahsil edilecektir (madde 6), gizli nüfus yazılacak ve defterler buna göre tanzim edilecek (madde 7), kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren 3 ay içinde gizli nüfus hakkında bilge veren mükafatlandırılacak (madde 8) gibi düzenlemelere yer verilir.
Nüfus kütüğüne kaydolmamış, ölmüş ya da kaybolduğu halde kütükten silinmemiş olanların belirlenmesi olarak tanımlanan gizli nüfusun tespit edilmesi amacıyla hazırlandığı belirlenen Başvekil İsmet (İnönü) imzalı tasarının esbabı mucibesinde, 3 milyondan fazla nüfusun ve yüz binlerce evliliğin kayıtsız olduğu ve bunun için muntazam nüfus kütüklerinin meydana getirilmesi gerektiğine dikkat çekilir.
Masrafının 1.5 milyon lira olacağı, nüfus idaresinin düzenlenmesi için 325 bin lira gerektiği belirtilerek (1934 bütçesi 184 milyon olup, yıl içi giderlerle birlikte 229 milyon lira, DİE verileri) köylerde muhtar ve ihtiyar heyetlerini, şehirler ve kasabalarda belediyeleri görevlendirmeye yönelik düzenlemenin üzerinde durarak, 1933 Kasım-1934 Mayıs döneminde kaydedilen yazılı ve gizli nüfus hakkında şu bilgiye yer verilir:
Yazılı nüfus 15 milyon 640 bin 19 olup, gizli doğumlar 2 milyon 504 bin 289 ve gizli ölümler 1 milyon 532 bin 959, gizli evlenmeler de 669 bin 784’tür. (Gerçi tablo halinde verilen bilgiyle, yazıda ifade edilen birbirini tutmuyor.)
Sonuçlar 57 il bazında tek tek sıralanır.
Bu halde 1934 Mayısı itibariyle nüfus toplamı 16 milyon 611 bin 349’dur.
Kanun 1934 sonunda yürürlük süresini uzatmak amacıyla tekrar gündeme gelir. 1. maddesindeki 1.5 aylık ve 8. maddedeki 3 aylık sürenin 1 Haziran 1935 tarihine kadar uzatılmasıyla ilgili düzenleme yapılır. (TBMM ZC, içtima: 11, 3.12.1934, celse:1 ve içtima: 21, 23.12.1934, celse: 1, tasarı ve mazbatalar zaptın sonunda; üç maddeli 2649 No’lu Gizli Nüfusların Yazımı Hakkında 15.7.1934 tarih ve 2576 sayılı Kanun’un Birinci ve Sekizinci Maddesi’ndeki Müddetlerin Uzatılması Hakkında Kanun, Resmi Gazete tarih: 29.12.1934.)
Kanunun 15 Ekim 1934 olan süresinin uzatılmasının gerekçesi, geceli gündüzlü çalışmaya rağmen müracaatın çokluğu ve başlatılan işin tamamlanması olarak açıklanır.
Hükümetin süreyi 1 Şubat 1935 olarak önermesi, Dahiliye Encümeni’nde 1 Haziran 1935 olarak değiştirilir ve kanunda süre 1 Haziran olarak düzenlenir. 3 Kasım 1934 tarihli Başvekil İsmet (İnönü) imzalı tasarının gerekçesinde, 15 Ekim 1934’e kadar 2 milyon 865 bin 216 gizli doğum, 1 milyon 726 bin 710 gizli ölüm ve 890 bin 593 gizli evlenmenin tespit edildiği belirtilir, ama yazılı nüfus hakkında bilgi verilmez. Bu durumda yazılı nüfusun değişmediği varsayılırsa, toplam nüfus 16 milyon 778 bin 534’e yükselir. 1935 yılının Ekim ayında nüfus sayımının yapılmasıyla ilgili kanunun kabul edilmesine rağmen, gizli nüfusun tespiti amacıyla 1933 yılından beri var olan, önce kanunsuz ve daha sonra kanun hazırlanarak yapılan sayımın Haziran 1935’e kadar sürdürülecek olmasının esas gerekçesini, tam 73 yıl sonra Halaçoğlu’nun ağzından duyduk.

Niyet kötü değilmiş!
Nüfus kütüğüne kaydedilmemiş doğum ve kütükten düşmemiş ölümlerle, resmi nikah yapılmamış evlenmeleri belirlemek amacıyla yapılan gizli nüfusla ilgili kanuni düzenlemenin, aslında devletin bir başka amacını, yani resmi olarak fişlemeyi gerçekleştirmenin maskesi olduğunu anlıyoruz, Halaçoğlu itirafıyla.
Yok bu kanunla, Halaçoğlu, söylediği gibi TC vatandaşını ‘dönme’ ve ‘dönme olmayan’ ya da ‘vatandaş’ ve ‘sözde vatandaş’ şeklinde resmi olarak fişlemediyse, o zaman hangi yasayla ve hangi gerekçeyle kim, niye böyle vatandaşı olduğu ülkesinde insanları resmi bir fişlemeye tabi tutmuştur? Sivil anayasa şu-bu tartışmasının ve demokrasi laf salatasının hayli bol yapıldığı günümüzde, demokratikleşmenin ilk adımı olarak insanın vatandaşı olduğu ülkesinde ‘korkmadan’ yaşayabilmesi için hayli külliyatlı olduğu tahmin edilen resmi fişleme arşivini imha etmekten başlanmasını öneririz...

Nevzat Onaran
 
Kimden: firat  79.214.83.1***
6.09.2007 00:13:07
Cevap: 1934 Gizli Nüfus Fişlemesi
bu yazilanlarin hepsine gercek payi ola bilir fakat hepsini deyil genis konu peki niye daha önce bunlari aciklanmadi su kader yil bekletirildi ve simdi neden aciklaniyor herkesin kafasi karistirmaktan baska ben bir anlam cikaramiyorum
saygilarimla
 
CEVAP YAZ - Onaylı Üyelik Gerektirir
isim:
konu:
cevap:
   

   


© Copyright 2008 www.suryaniler.com
tasarım: Web Tasarım