Fotoğrafın bir sanat olup olmadığına aldırdığım yok artık. Fotoğrafın, insanı insana ve kendisine tanıtan bir araç olarak bilindiğini görmek istiyorum - Edward Steichen
Evet geçen yirmi yıl boyunca daha şiddetli acıların yaşandığı Güneydoğu Anadolu bölgesi. Onlarca uygarlığa beşiklik etmiş, bağrında dünyanın en eski uygarlıklarını büyütmüş Yukarı Mezopotamya ve sonra bu uygarlıkların yok oluşlarına tanıklık etmiş Mezopotamya. Bu coğrafyanın en köklü ve en eski halklarından biri olan Süryaniler, günümüzde yaşadıkları coğrafyada hızla azalarak kalabilmişler. Dünyada ilk kez kitlesel olarak Hıristiyanlığı seçen toplum ve buna bağlı olarak da dünyanın en eski kiliselerini ve manastırlarını (Hatay'da Saint Pierre kilisesi, Anıtlı köyü-Midyat'ta Meryem ana kilisesi, Mardin'de Deyrulzafaran manastırı, Midyat Mor Gabriel Manastırı) Anadolu coğrafyasında inşa etmiş bir uygarlık. Diğer taraftan taşa can veren o mükemmel taş işçilikleri, telkari gümüş işçilikleri, Anadolu üzümlerinden üretilen şarapçılığı ve diğer el sanatları tüm bu coğrafyaya bir renk katmış. Bilim adamları, matematikçileri, felsefecileri, şairleri, yazarları ile yaşadıkları Anadolu'ya izleri silinemeyecek değerler kazandırmış bir kültür. Evet Anadolu'da solmaması gereken güzel bir renk, ama soluyor ama solduruluyor.
Köylerden, kentlerden yalnız insanlar göç etmiyor. Gümüşün ustaları, şarabın ustaları, taşın ustaları ve sanatkarları da göç ediyor. İnsanların binlerce yılda yarattığı kültürlerde tüm bunların beraberinde yok oluyor.
Yaşadıkları coğrafyadaki tüm olumsuzluklara rağmen yaşamını devam ettirmeye çalışan bu kültür sadece 3000 dolayında kalan Süryani insanı ile kendini Mezopotamya'da, Süryanilerin incisi Turabdin'de yaşatmaya çalışıyor. Tüm olumsuzluklara rağmen bu coğrafyanın şu anda yaşayan en eski kültürü, son nefesini vermemek için direnmeye ve Yukarı Mezopotamya'nın yıllardır yaşanan kötü kaderini değiştirmeye çalışmakta. Bir avuç insanın ayak sürüyerek direndiği, kendi bölgelerinde kendi kültürleri ile yaşama arzusu bizim yarınlara daha güvence içinde bakabilmemizi sağlıyor.
Çalışma 1995 yılından beri Diyarbakır Fotoğraf Grubu üyeleri Özgür NİZAM ve Hüseyin ELÇİ tarafından prospektif bir proje olarak organize edilmiş ve çalışılmıştır.
1997 yılında 3. Ulusal Saydam Günleri çerçevesinde slayt gösterisi yapılmıştır.
1998 Mayıs- Haziran aylarında aynı isimli fotoğraf sergisi İstanbul Fotoğrafevi- Fujifilm'de .
1998 Almanya-Köln de slayt gösterisi olarak sunulmuştur.
1999 Nisan-Mayıs Ankara'da Zerdüşt Sanat Galerisinde Fotoğraf Sergisi
2001 Mayıs ayında Erzincan'da sergi ve slayt gösterisi
2001 Kasım ayında Diyarbakır Dağkapı Kültür ve Sanat Galerisinde Fotoğraf sergisi ve slayt gösterisi.
Tüm bu süreçlerde hepimizin de bildiği gibi bazen sergi engellenmeye çalışılmış ve bazen sergi üyeleri bu sergi nedeniyle soruşturmalara tabi tutulmuştur. Ancak bilinen bir gerçek vardı ki yaşam sanatın hep birkaç adım önünde kendi dialektiğini yaşamaya devam ediyordu. Gelinen nokta ilk çıkılan noktadan çok farklı bir düzlemdedir.
Diyarbakır fotoğraf grubu(DİFOG) üyeleri Özgür Nizam ve Hüseyin Elçi tarafından sergi şimdi İsveç'te TURABDİN: Tanrının Hizmetkarlarının Dağı ismi ile açılma hazırlıkları içerisinde. 27 Eylül-15 Ekim 2003 tarihinde İsveç Türkiye Konsolosluğunun ve Södetelja Belediyesinin Katkıları ile Södetelja Belediye Kütüphanesinde yaklaşık 55 fotoğraftan oluşan sergi açılacaktır. Aynı sergi daha sonra Upsala Üniversitesinde 18-30.Ekim 2003 tarihinde açılarak izlenime sunulacaktır. Sergi artık bu kültürün Anadolu'da solan bir renk olmaktan çıkmaya başladığı ve kültürün kötü giden kaderinin değişmeye başladığı bir zamanda bu coğrafyadan yıllar önce ayrılan dostlarının yanına gitme hazırlığında ve İsveç halklarına Süryani kültürünü tanıtma amacı ile.
Haber ve Resimler: Özgür Nizam