Bir grup profesör ve doçent, stres atmanın en keyifli yolunu keşfetti. Ayda bir kez Taksim’de bir restoranda buluşan akademisyenler ocağın başına geçiyor, farklı kültürlere ait yemekler yapıyor. Doçentler garson oluyor, müşteriler lezzetli bir ‘akademik yemek’ yiyor

Çeşitli üniversitelerde görev yapan öğretim görevlileri iş stresinden kurtulmak ve mesai arkadaşlarıyla hoşça vakit geçirmek için kendi aralarında yemek hareketi başlattı. Anlaştıkları bir mekanda sadece ayda bir toplanıp yemeklerine meraklısı oldukları bir mutfağın lezzetlerini meslektaşlarına tattırmayı planladılar. Ama kısa bir sürede onların lezzetli yemeklerinin ünü kulaktan kulağa yayıldı.

ÜNİVERSİTELER SIRAYA GİRDİ

Amatörce başlayan yemek geceleri artık profesyonel bir kimliğe büründü. Şimdi bu öğretim üyeleri, ayda iki kez yemek gecesi organize ediyor. Dileyen herkes onların hazırladığı yemeklerin tadına bakabiliyor. Antik Roma’dan Süryani Mutfağı’na pek çok farklı kültürün mutfaklarından örnekler sunuyorlar. Üstelik doçent, doktora öğrencileri, profesörler garsonluk da yapıyor!

Meslektaşlarını ve öğrencilerini bu lezzet macerasına çıkaran isim İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Sevgi Usta. Mutfakta da usta bir kişi! “Eskiden beri bir restoran işletme fikrim vardı. Çünkü yemek ilgi alanım” diyen Usta bunu nasıl yapabilirim diye düşündüğü bir sırada İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Uluslararası Hukuk ve İnsan Hakları dersleri veren İlhami Alkan Ollsen’den ilham almış. Ollsen’in “Akademi mutfak kuralım” önerisini çok beğenen ve hemen hazırlıklara başlayan Usta “Amacımız iş dışında akademisyenlerle bir araya gelip iyi vakit geçirmek, yemek yaparken stresten uzaklaşmak ve aslında en önemlisi de dünya ve Türkiye’nin kültürel panoramasını çıkarmaktı. Geçen aralık ayında kolları sıvadık. İlk başlarda bu kadar ilgi göreceğimizi tahmin etmemiştim. Ama gördük ki bu, her akademisyenin hayaliymiş. Diğer üniversitelerden de katılım oldu. Öyle çok kişi başvurdu ki seneye yemek yapacaklar şimdiden belli” diyor.

HERKES KATILABİLİR

Pek çok yöre ve ülkenin yemeklerini yaptıklarını anlatan Usta şöyle devam ediyor: “Gecenin sorumlusu akademisyen kendisine bir ekip kuruyor. Bazıları ona mutfakta yardım ederken diğerleri de serviste görev yapıyor. Küçük bir bedel ödeyerek herkes bu lezzetleri tatmaya gelebilir.”

Akademisyenlerin bu etkinliğinin daveti üniversitelerin duyuru panolarına asılıyor. Taksim Büyük Parmakkapı’daki Antika Meyhane’deki yemek gecelerine katılmanın bedeli kişi başı 35-50 TL arasında. Bu sadece bir yemeğin fiyatı değil, farklı kültürdeki lezzetlerin oluşturduğu mönünün ücreti. 

Kim, ne sundu?

İsveçli hocadan İsveç lezzetleri

İlk yemeği geçen aralık ayında Johanna Alkan Ollsen düzenledi. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Uluslararası Hukuk ve İnsan Hakları dersleri veren Ollsen, İsveç yemekleri yaptı.

Adli Tıpçı’dan Arnavut tatları

İkinci geceyi İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü öğretim üyesi Neylan Ziyalar hazırladı. Kendisi Arnavut Mutfağı’ndan izvar, yumurtalı biber, petolisa, damat paçası, pazılı börek, elbasan tavası, büryan ve kaymaçina hazırladı.

Hatice Hoca Karadeniz’e uzandı

Geçen şubat ayının konuğu, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Öğretim Üyesi Hatice Kurtuluş’tu. Karadeniz Mutfağı’na meraklı olan Kurtuluş, bu bölgeden yemekler hazırladı, gecede Yrd. Doç. Dr. Aynur Soydan ve Prof. Dr. Gülhan Türkay ise garsonluk yaptı.

Hukukta da mutfakta da Roma

Mart ayında ise Roma Hukuku Profesörü Havva Karagöz mutfağa girdi. Karagöz, konuklara Antik Roma ve Güney İtalya Mutfağı ile doyumsuz bir gece yaşattı. Yemek olarak da kuzu etli marul yemeği, karışık ot yemeği ve heybeli çorba gibi lezzetler sundu.

Lübnan yemekleri bile yapıldı

Eskiden beri Lübnan mutfağına meraklı olan Altay İltan Aktürk ise İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nde doktora yapıyor. Şef yamağı olarak İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nde doktora yapan Anıl Yurten’i seçen Aktürk, baba ganuj, batata hara, tabule, ekşili tavuk ciğeri, falafel (bakla-nohut köftesi), musakhan (çilli tavuk) ve laban ummo (yoğurtlu kuzu yahni) gibi Lübnan’a has yemekler hazırladı.

Akademik-mutfak Mayıs 26' da Süryani mutfağıyla konuklarını ağırladı.

Meryem Şirazi (Mutfak Sorumlusu): 1957 Diyarbakır doğumluyum. 14 yaşıma kadar bu zengin ve iddiasız kültürle memleketimde çok mutluydum ve İstanbul’a göç derin bir travmaydı benim için. Geleneklerimizden bazıları; eğlencelerimiz, düğünlerimiz, bayramlarımız bundan çok etkilendi, sürdürmekte zorlanıyoruz ama yemeklerimiz aynı keyifle sürüyor.Özel günlerde, genellikle özveri gerektiren yemeklerimiz artık yer sofralarında değil ancak hala kalabalık sofralarda paylaşılıyor ve şefin yorgunluğu da bu paylaşımla mutluluğa dönüşüyor.

İlhami Alkan Olsson (Ortak mutfak sorumlusu):1961 Aydın doğumlu. 20 yıla yaklaşan farklı ülkelerde, kültürlerde yaşama/çalışma deneyimi/keyfi sonrası, yine çokkültürlü bir şehrin (İstanbul) çokkültürlü bir ilçesine (Adalar) yerleşti. Hayattan arta kalan zamanlarda, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde ”Uluslararası Hukuk ve İnsan Hakları” dersleri veriyor. Gecenin asıl mimarı Meryem Hanım’ın Ada’dan komşusu olmasını, hayatın kendisine cömert davrandığı pek çok durumdan birisi olarak görüyor.

SERVİS GÖREVLİLERİ:

Naz Çavuşoğlu: İ.Ü. SBF’de profesör ve dostları/öğrencileri için tam zamanlı ilham kaynağı

Melisa Şirazi: İ.Ü.’nde arkeoloji son sınıf öğrencisi (muhtemelen en ilginçlerinden birisi!)

Yakup Atuğ: Edebiyet öğrencisi; hikayeleriyle biliniyor…

YEMEĞE YARDIMCI OLANLAR:

Selva Taş: Süryani mutfağının arka plan kahramanı

Marta Şirazi: Aileden (Bu, ’lezzetten anlar’ demek!)

Kibe Malzemeler:
1kg sotelik kuzu eti(kol veya pirzola kapağı)
400 gr iri bulgur
50 gr pirinç
1 çay kaşığı yenibahar
1 tatlı kaşığı kırmızı biber
2 tatlı kaşığı nane
4 kuzu işkembe
Tuz..

Yapılışı: İşkembeler yıkanır, temizlenir ve avuç içi büyüklüğünde kese şeklinde bıçakla kesilir. Bir tarafı açık kalacak şekilde dikilir. Diğer tarafta bulgur ve pirinç karışımı yıkanarak süzülür ve diğer malzemelerle karıştırılır. Keselerin içine yarıya kadar doldurulur, ağzı dikilir. Tencerenin dibine kuzu kemik dizilir, işkembeler düzeltilerek tencereye yerleştirilir. Üzerini bir parmak geçecek kadar kaynar su ilave edilir, bir buçuk saat piştikten sonra tencereden çıkarılan dolmalar tek tek çatalla delinerek tekrar yerleştirilir ve 1 saat daha pişirilir

Kaburga malzemeler:
1 kuzu kaburga(kıvırcık)
½ kg yarım sotelik kuzu eti
1 kahve fincanı pirinç
1 çay kaşığı kırmızı biber
1 tane çubuk tarçın
1 çay kaşığı yenibahar
½ çay kaşığı tarçın
10 tane “tane yenibahar”
1 küçük kuru sogan
Tuz

Yapılışı: Doldurabilmek için hazırlanan kaburga yıkanır, süzülür. Küçük bir tencerede sotelik et, bir kahve fincanı suyla suyunu salıp çekinceye kadar pişirilir. Pirinç ve baharatlar eklenir. Soğuduktan sonra kaburgaya doldurulur ve açık yer iğneyle dikilir. Tuzlanan kaburga üzerine bir bardak suyla tencereye yerleştirilir. beş-on dakika harlı, daha sonra kısık ateşte pişmeye bırakılır. Üzerine döktüğümüz 1bardak su bitmeye yakın 1,5 lt sıcak su, tane baharlar ve bütün kabuksuz soğan , biraz daha tuz pişmeye bırakılır. Arzu edilirse ılık hale getirildikten sonra fırına da sürülebilir. Pilavla servis edilir.

Mezeler:
Icce
Çırtma
Kısır
Muhammara
Kuru dolma
Patlıcan salatası

Salata:
Bostana
Çökelek salatası

Ara sıcak:
Gabula

Ana yemek:
Kutle (Diyarbakır içliköfte)
Kibe
Kaburga- Pilav

Tatlı:
Zingilik pekmezle

İçecek:
Süryani şarabı

Not: Süryani mutfağı sunumunda, Site Ekibi olarak görsel malzeme katkısında bulunduk. Sunumda süryanice dili temalı figür ve posterler sitemiz tarafından sağlanmıştır.

Kaynak: Star Gazetesi, Güncelleme Tarihi: 22 Haziran 2010