MAKALE HAVUZU
Makale Arşivi
Kültüren Miras Bağlamında Mor Kuryakos Manastırı

Süryani Kültüründe İçsel Devrim

Süryani Kilise Tarihinde Silvan

Vefatının 50.Yılında Hanna Dolabani Çalıştayı

Süryani Köylerindeki İnsan Hakları İhlalleri

Turabdin'deki Süryanilerin Taşınmaz Sorunu

Kültür, Sanat ve İletişim Üzerine Bir Örnek

Kidnapped Archbishops İn Syria

Mor Gabriel Manastırı Kuşatma Altında

Dikenli Teller Arasında

Mardin'de Mülkiyet Değişimi

Medyada Temsil ve Hayali Bir Azınlık: Süryaniler

Cumhuriyet Dönemi İdil Süryanileri

İran Asuri-Keldanilerine Genel Bakış

Süryani Kaynaklarında İdil (Betzabday-Hazak)

geri | | ileri
 
 
Mehmet Şimşek / CUMHURİYET DÖNEMİ İDİL SÜRYANİLERİ
19. yüzyılın sonlarına doğru Hazak ve çevresinde meydana gelen saldırılar ve çatışmalar, Hazak’ın gelişmesini sosyal ve ekonomik açılardan engellemiştir. Bu durum, daha hızla büyüme gösteren Cizre lehine, Hazak’ın her geçen gün önemini kaybetmesine neden olmuştur. Hazak yerleşmesinin yakın geçmişine değinen çok az sayıda materyal günümüze ulaşabilmiştir. Mevcut materyalin çoğunluğu da Hazak’a yönelik saldırılara karşı yapılan savunma anlatılarına aittir. Baskılar, savaşlar ve istilalar, tüm bölgede olduğu gibi Hazak ve çevresinde Süryani nüfusunun azalmasının önemli faktörlerindendir. Bizans, Pers, Haçlılar, Timur’un saldırıları zamansal açıdan konumuzun sınırları dışında olduğunu belirtirken, Osmanlı İmparatorluğunun hâkimiyet alanında bulunan tüm Hıristiyan cemaatler gibi Süryanilerin durumlarına bakacak olursak, Süryaniler, imparatorluğun son dönemlerine kadar, geçmişle kıyasla daha huzurlu bir dönemin yaşandığını Süryaniler de kabul etmektedirler.

Tanzimat ile birlikte siyasi, askeri, iktisadi ve hukuk gibi alanlarda önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Bununla birlikte 1843 yılında Bedirhan Bey’in Nesturi Süryanilerine karşı giriştiği saldırılar önemli bir nüfus kaybına yol açmıştır. Süryani nüfusunun azalmasındaki en büyük kayıplar hiç kuşkusuz Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşanmıştır. İtilaf Devletleri ve özellikle Rusya’nın Nesturiler üzerinden Süryanilere özerk devlet kurma konusundaki teminatları ve savaş sonrasında Süryanileri yalnız bırakmalarının faturası Nesturiler ve Turabdin’de yaşayan Süryaniler için oldukça ağır olur.[3] Bu fiili durum, Turabdin Süryanilerinin saldırı ve tehcire uğramaları sonucunu tetikler. Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışı ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunu ifade eden Lozan Antlaşması görüşmeleri sırasında Türkiye sınırları içinde yaşayan gayrimüslimlere azınlık statüsü verilmesine rağmen Süryaniler bunun dışında kaldılar.[4]

Cumhuriyetin ilanı aynı zamanda Hazak’ta yaşayanlar için bir barış antlaşmasının hatırlatıcısıdır. 1915-1922 yılları arasında aralıklarla meydana gelen çatışmalar, 1922 yılının ilkbaharında, Cizre yakınlarında bulunan Serdahle (Bağlarbaşı) köyünden Şeyh Muhammed Nuri ile Hazak Metropoliti Behnan Akravi[5] ve Hazaklı Süryanilerin cemaat önderi Hanna Meksi Amno’nun çabaları sonucunda, Mamma aşiretine mensup Hazaklı Süryaniler ile civarda ikamet eden aşiretler arasında yaşanan çatışmalar sona erdirilir.[6] Oluşan barış ortamında Hazaklılar yakılmış yıkılmış tüm imkânlarını yeniden inşa etme fırsatını bulurlar. Yaklaşık olarak yedi yıl süren savunma çabaları yaşam alanlarının harap olmasına yol açmıştı. Barışla birlikte Hazak ve çevresinde ekonomik hayat yeniden canlanmaya başlamıştı.[7] Hazak’ın yaşanan durumlardan oldukça etkilenmesinin nedenlerinden birisi de, Süryanilerin saldırıya uğramaları halinde, Hazak yerleşmesinin Süryaniler sığınma ve savunma noktası olarak kabul edilmesinden kaynaklanmaktadır.

Eski Zamanlarda Hazak SüryanileriHazak’ta yaşayan Süryaniler yörede yaygın olan bir aşiret yapılanmasından daha ziyade aile birlikleri şeklinde kendi aidiyetlerini tanımlamışlardırlar. Bu nedenden dolayıdır ki bu bölgede yaşayan Hıristiyanlar arasında aile ilişkilerine bağlılık her zaman güçlü olmuştur.[8] Aile birliklerinin oluşturduğu sosyal piramidin en tepesinde ailelerin ileri gelenlerinin onayını almış kişi, din adamının desteği ile birlikte, topluluğun yönetiminde söz sahibi olmuşlardır.[9] Hazak’ta bulunmuş olan Süryani ailelerinden Habiboğulları, Barsavmoğulları, Nordonoğulları, Amnoğulları, Hamzaoğulları, Penöoğulları, Saidoğulları başta olmak üzere 16 aile birliğinin adı sayılabilmektedir.[10]

Kürtler arasında yaşayan aşiretsiz Hıristiyan azınlıklardan olan Hazaklı Süryaniler, bu aşiretler karşısında daha zayıf bir konumda olmuşlardır. Bunlar aşiretler tarafından yöneltilecek şiddet karşısında korumasızdırlar. Güçlü bir aşiret reisine ait olmak her zaman için saldırılardan korunabilmenin en iyi yoludur.[11] Bu dönemde Hazak’ta yaşayan Süryaniler ile yakın coğrafyada ikamet eden Kürt aşiretleri Hazaklı Süryanilerin kendilerine tabi olmaları konusundaki talepleri zaman zaman çatışmaları da beraberinde getirmiştir. Çoğunlukla Hıristiyan cemaatler politik ve iktisadi olarak Kürtlerin yardımcıları konumunda olmuşlardır. Birçok Kürt aşiret reisi Hıristiyan köylüleri ve zanaatkârları kendilerine ait özel mülkleri olarak görmüştür.[12]


1923 yılının ilkbaharında Kürt Ömerkan aşireti etki sahalarını geliştirmek için Hazak Süryanilerinin kendi aşiretlerine tabi olmalarını sağlamak amacıyla[13] güç gösterisinde bulunmuşlardır. Hazaklılar ile Ömerkan aşireti arasındaki husumetin sonucunda Esfes (Yarbaşı) köyünde yaşayan Süryaniler burayı terk etmek zorunda kalırlar.

Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanan Şeyh Sait ayaklanması Hazak ve çevresi için de devlet ve kanun hâkimiyetinin sekteye uğramasına neden olmuştur. Tesis edilen barış ve güven ortamı, Dikki (Gedik köyü mezrası) ağası Abdülkerim Bırhe’nin öldürülmesi Hazaklı Süryanilerden olan Barsomkiler ile Amnokiler adıyla tanınan iki Süryani ailesini karşı karşıya gelmelerine neden olmuştur. Öldürülen Abdülkerim Bırhe’in eşi, katili affetmesi ile çatışma ortamından uzaklaşılır.[14]

Şeyh Sait ayaklanmasının sona erdirilmesiyle birlikte devlet kanun hâkimiyetini tesis etmek amacıyla 1926 yılının kış aylarında Hazak ve çevresinde Süryani veya Müslüman ayırımı yapılmadan vatandaşların ellerinde bulunan silahların toplatılması amacıyla harekete geçer. 20 Şubat 1926 günü İbrahim Bey yönetimindeki Takibat Alayı Hazak’a gelerek Süryanilerden ellerinde bulunan bütün silahları teslim etmelerini ister. Hazaklı Süryaniler bu uygulamanın sadece kendilerine yönelik bir uygulama olmadığını bildiklerinden 1360 parça silahı devlet görevlilerine teslim ederler. Bu işlemin yapıldığı sırada silahlarını teslim etmiş olan 257 kişilik Hazaklı erkek gözaltına alınarak Midyat’a doğu yola çıkarılır. Zor şartlar altında yaya olarak yapılan sevkiyatta Hori Abdallahad Habib, Papaz Lahdo Tayro, Papaz Musa Kete El Babekkid’de yer alır.[15]  Midyat’a ulaştırılan 257 kişilik grup içinden 27 kişilik bir grup suçlu ve şüpheli olarak seçilerek Diyarbakır Şark İstiklal Mahkemesinde yargılanmak üzere ayrılarak yola çıkarılırken, diğer Hazaklı Süryaniler Midyat’ta serbest bırakılır. 27 kişilik kafile yaya olarak önce Mardin’e sonra Diyarbakır’a doğru hareket ettirilir. Diyarbakır cezaevinde iki ay tutuklu kalan grup Elazığ Örfi İdare Mahkemesine nakledilir. Yol koşullarının zor olması nedeniyle altı Hazaklı Süryani bu sevkiyat sırasında yolda ölür. Geri kalanlar mahkemede yargılanır ve 1 Ağustos 1926 yılında berat ederler. Hazaklı Süryanilerin hafızalarında “İbrahim Bey kafilesi” olarak yer eden acı ve ızdırab dolu yaşanmışlık sona erer.[16]

1915 yılına kadar Hazak’ta Katolik ve Protestan misyonerlerine ait okullar bulunmuştur. Bu okullar Süryanilere eğitim imkânını sağlamıştır. Bu tarihten sonra önce Dominikanlar daha sonra da Protestanlar Hazak’ı terk etmek zorunda bırakılmışlardır.[17] Bu durum ruhban yetiştirme imkânını da önceleri Musul’a daha sonra da Lübnan’a kaymasına neden olmuştur. Musul’da kurulu bulunan Anglikan ve Katolik misyon merkezleri Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan acıların telafi edilmesi ve Hazaklı Süryanilerin devlete ödemeleri gereken vergilerin karşılanması amacıyla, Hazak’ta yaşayan dindaşlarına ulaştırdıkları maddi yardıma, karşılık olarak teşekkür yazısı gönderen Metropolit Behnan Akravi’in mesajının ele geçmesi neticesinde, 1926 yılının Ocak ayında Metropolit Behnan Akravi ve dört din adamı ile Hazaklı Süryani cemaatinin önde gelen üyelerinden dokuzu tutuklanarak Diyarbakır Askeri Mahkemesine sevk edilirler. Kötü muameleye maruz kalan Metropolit Behnan Akravi ile iki Hazaklı Süryani yargılanma öncesinde Diyarbakır’da ölür. Mahkeme sonucunda Hazaklı Süryaniler 18’er yıla mahkûm edilir. Fakat bir buçuk yıl sonra bir Başbakanlık kararnamesiyle affedilerek Hazak’a geri dönerler.[18]

Hazak Süryanileri üç farklı mezhep bir arada yaşamışlardır. Katolik, Protestan ve Ortodoks cemaatlerine mensup Hazaklı Süryaniler, mezhepsel farklılıklar isimden öteye de geçirmemişlerdir. 1966 yılına kadar Hazak’ta varlığını koruyabilen Katolik cemaatinin en son ruhanilik görevini Horepiskopos Yusuf Bilen yerine getirmiştir.[19] Hanna Eliya ise son Protestan ruhbanı olarak 1936 yılına kadar Hazak’ta ruhbanlık görevinde bulunur. Protestan ve Katoliklerin müstakil bir kiliseleri olmamakla beraber, ibadet mekânları ruhbanların kendi evlerinin içinde oluşturdukları mekânlar olmuştur. Son dönemlerde ise Katolikler, Süryani Ortodokslar ile birlikte Meryem Ana Kilisesi’ni kullanmışlarıdır. 

Fransızların Irak ve Suriye’de manda yönetimi oluşturmasıyla uzun savaş ve çatışma yıllarının getirdiği can güvenliği sağlamak ve sonrasında da ekonomik çöküntüyü telafi etmek amacıyla 1935 ve takip eden yıllarda tüm Turabdin’in diğer yörelerinde olduğu gibi Hazak’ta yaşayan Süryaniler de “Hattı Fransevi” olarak tanımlanan sınırı aşarak Suriye’ye geçmeye başlamışlardır. Hazaklı Süryaniler çoğunlukla Malikiye (Derik) mıntıkasına yerleşmeyi tercih etmişlerdir. Bu göç 1936-1944 yıllarında oldukça yoğun bir şekilde devam etmiştir. 1945 yılında Fransızların Suriye’den çekilmesi, ülkemizde ekonomik durumun düzelmeye başlaması ve azınlıklara bir takım haklar tanınmasıyla göçler durma noktasına gelmiştir.[20]

Hazak 1937 yılına kadar nahiye merkezi olarak idare edilir. İlçe merkezi olarak düzenlenmesiyle adı İdil olarak Türkçeleştirilmiştir. İdil ilçesinin ilk kaymakamı İbrahim Er, ilçe merkezinde ilk defa betonarme yapılar inşa ettirir, bunlar; belediye binası, subay lojmanı ve Jandarma merkez karakolu binalarıdır. İlkokul düzeyinde düşünülen eğitim mekanı için uygun bir yapı tesis edilemediğinden, okul olarak İdilli Süryani Hori Cercis Abdullahad’ın (Habib Kayar) iki katlı binası okul olarak düzenlenir. Okulun ilk öğrencileri arasında Süryani olanlar: Musa Kas Cercis, Sabri Andraos Eliya, Farac Beşir, Minas Haneke Penö, Yusuf Lebbos Eliya, Edip Abdullahad Ezzo, Hanna Pavlos Hori, Yakup Gevriye Use dir. Okul ilk öğretmeni Muğlalı Fevzi Demiray’dır.

Hazak (İdil)'de Seçilmiş Süryani Belediye Başkanları1950’li ilerlemeye başlayan demokratik yaşam kendisini İdil’de hissettirmeye başlar. Belediye başkanlığı seçimlerini 1943 yılından 1977 yılına kadar Süryanilerin belirlediği adaylar kazanmışlardır. 
 

1-      1943-1944 Papaz Cercis Abullahad (HabibKayar)[21]

2-      1946-1960 Hanna Saliba Kete (Aksungur)[22]
 1963-1966 Efram Murat Hannoucehe

4-      1966-1977 Şükrü Hanna Sefer (Tutuş)

1978 yılından itibaren ilçede nüfussal üstünlüğünü Koçer aşireti lehine kaybeden Süryaniler belediye başkanlığını kazanamamışlardır.

İdil ilçe merkezi olarak kuruluşunda Yukarı Mahalle ve Aşağı Mahalle adıyla düzenlenmiştir. Süryaniler ilçe merkezinde yaygın olarak ikamet etmelerine rağmen yoğun olarak Aşağı Mahallede bulunmuşlardır. 1963 yılına kadar Yukarı mahalle muhtarlığı görevinde bulunanlar:

 

Cercis Hanna Raso

Yakup Şemun Gezo

İsa Yakup Verd

Amsih Balko

Tuma İshak (Sağlık)

Yakup Gırgıske (Kopkin)

Rısko Behnan el Şammas (Kayar)

Murad Budak

İsa Pulgu

Gebro Murad Penö (Şaruga)

Lahdo İshak Yako (Katur)

Yevno Bilen

Hanna Bayru

Abdullahat Ezzo (Çalış)

 

2000 yılına kadar Aşağı Mahalle muhtarlığı görevinde bulunanlar.

Hanna Sefer (Tutuş)

Amanuel Hanna el Mıksi (Buğday)

Behnan İsa (Bayındır)

Petrus Lahdo Edö (Gösteriş)

Silo el Çabuk (Pirçek)

Mansur Yakup Ammo (Alaçam)

Tuma Murad Çıri (Karagöl)

Şükrü Hanneke Hende (Aktaş)[23]

Türkiye’nin gündemini uzun yıllar meşgul eden Kıbrıs olayları, 1964 yılında önemli bir aşamaya gelmişti. Yurdun çeşitli yerlerinde, Yunanistan aleyhine yapılan gösteriler, Midyat’a kadar uzanmıştır. Yunanistan’ı protesto amacıyla yapılan gösteriler provoke edilerek, Süryanilere yönelmesi an meselesi iken, Midyatlı Doktor Rıfat Yenigün ve babası ile Midyat Kaymakamının cesur tutumları, Süryanileri olabilecek bir faciadan kurtarmıştır. Bu süreçte İdil ve çevresinde bulunan aşiretler, Süryanilerin mülklerine bağ, bahçe ve hayvanlarına yönelik saldırılar şeklindeki olaylar, çapulculuk düzeyini aşamaya başlayıp cana kast etmeye kadar vardırılmaya başlar. Cizre Seyyar Tabur Komutanı Yarbay Ömer Cengiz’in basiretli ve cesur hareketiyle olaylar büyümeden önlenir. Yaşanan olumsuz durumların tekrar etmemesi için İdil Süryani cemaati önde gelenlerinden Horepiskopos Yususf Rısko (Gülen),[24] Şükrü Gevriye Use (Güneş) Belediye Başkanı Efram Murad Hannouche (Poşluk)[25] ile birlikte Ankara’ya hareket ederler. 19 Eylül 1964 günü Ankara’ya ulaşan heyet, Mardin Senatörü Kemal Oral ile Aynkaflı Milletvekili Şevki Aysan’ın aracılığıyla Başbakan İsmet İnönü’den randevu alırlar. 21 Eylül 1964 günü İçişleri Bakanı Orhan Öztrak ile görüşülerek, yerel idarecilerin merkezi yönetimi yanlış bilgilendirdikleri konusundaki izahat üzerine, ilçede yaşanan durum hakkında bizzat içişleri bakanını bilgilendirirler. Dönemin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Kemal Satır, İçişleri Bakanı Orhan Öztrak ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Fikret Esen, Mardin Valisi Ali Ulvi Sülüküoğlu ve Mardin Emniyet Amirinden oluşan heyet, İdil’de yaşanan olayları yerinde tespit ve sorunları muhataplarından öğrenmek üzere Başbakan İsmet İnönü tarafından görevlendirilir. 7 Ekim 1964 günü devlet yetkilileri İdil’de törenle karşılanır. Yapılan incelemeler sonucunda Kaymakam vekili görevden alınarak yerine adil ve cesur bir şekilde görevini yapan Halil Çıvgın’ın kaymakam olarak atanmasıyla ilçedeki gerginlik yerini sükûnete bırakmaya başlamıştır.[26]


1969 yılında Süryani Katolik Patriği Antun II. Haik’in İdil’e yapmış olduğu ruhani ziyaret, ilçede yaşayan tüm Süryani cemaatinin moralinin yükselmesine sebep olmuştur. Süryani Kadim Meryem Ana Kilisesinde icra edilen ayin cemaatlerin birlik ve beraberliğine, ilçenin barış ve selametine adanmıştır.[27] 

1960 ve 1970 yılları arasında Avrupa’nın artan işgücü ihtiyacını karşılamak üzere Türkiye’den Avrupa ülkelerine doğru başlayan işçi göçünde İdilli Süryanilerde yerlerini almışladır. 1964 yılında İdil merkezde yaklaşık olarak 300 Süryani ailesi yaşamaktaydı. Başlıca geçim kaynakları bostancılı ve bağcılıktı. Ekilen arazilerin bir kısmı göç etmiş akraba ve tanıdıklarına aitti. Yaklaşık olarak 400 bin meyve ağacı ile bostanların sulanması için yağmur sularının toplandığı küçük bir baraj bile inşa edilmişti.[28] Yaşanan birçok zorluklara rağmen geleceğe yönelik umutların fazlaca parlak olmaması, bölgenin içinde bulunduğu geri kalmışlık iş göçünün başlıca sebepleridir. Almanya, Hollanda ve İsveç’e yönelen göçler 1977-80’lerde alabildiğine hızlanmıştır. 1980 yılında Süryanilerin İdil’deki hane sayısı 120’ye kadar gerilemiştir. Nüfusuyla tezat oluşturacak şekilde İdil canlı bir merkez görüntüsünü vermeye devam ediyordu. Çarşısı, büyük mağazaları, otel ve eğitim kurumları gelişmeye devam ediyordu. Süryanilere ait Mor Şemun Kilisesi cezaevine, Meceddeli Meryem Kilisesi de hastaneye dönüştürülmüştü.

 

Yerleşim Yeri           1980      1985    2001

İdil İlçe Merkezi         -           -           20

Yarbaşı (Esfes)          451      727      -

Haberli (Bisirino)         589      290      120

Ögündük(Midin)          690      687      200

Sarıköy (Sare)           104      67        -

İdil İlçe Birey Toplamı  1834    1771    340 [29]

Yapılan bir başka çalışmada ise, 1997 yılı itibariyle yurt dışında bulunan İdilli Süryanilerinin bulundukları ülkedeki aile sayıları: Almanya 450, İsveç 750, İsviçre 285, Amerika Birleşik Devletleri 175, Avustralya 75, Kanada 45, Belçika 25, Avusturya 35, Hollanda 25, Fransa 35 İdilli Süryani ailesi bulunduğu tespit edilmiştir.[30] Aile bireylerini anne baba ve 5 çocuklu olarak düşünülürse 13.300 kişilik bir nüfusun İdil dışında yaşadığı bilgisine ulaşılır. Bu verilerin 14 yıl öncesine ait olduğu dikkate alınmalıdır.

İdil Süryanilerinin ilçeyi terk etmelerin sebebiyle ilçe ekonomisi önemli ölçüde kayıplarla karşılaşır. Süryani şarabı olarak ün salmış olan içeceğin elde edildiği bağcılık yok olma noktasına gelmiştir. Bağcılık İdil Süryanileri için önemli bir geçim kaynağıdır. Yaz mevsiminde elde edilen üzüm ve incir başta Cizre ve diğer pazarlarda değerlendirilir. Kış mevsiminde ise kuru üzüm ve incir, pekmez, kesme yine ilçe dışındaki pazarlarda satışa sunulurdu. Arazisini tarıma elverişli olmamasından dolayı en elverişli tarımsal uğraşı olana bağcılık günümüzde Süryanilerin yaşadıkları Haberli ve Öğündük (Midin) köylerinde varlığını korumaya çalışmaktadır.[31] Hayvancılık ise ticari amaçlı olmaktan daha ziyade ailenin ihtiyacını karşılayacak düzeyde büyük ve küçükbaş hayvancılık yapılabilmiştir. Kalaycılık, kahvecilik ve bakkaliye tipi küçük esnaf faaliyetleri İdil dışından gelip ilçeye yerleşen Müslümanlar tarafından yapılırken, marangoz, berber, fotoğrafçılık gibi mesleklerle de Süryaniler iştigal etmişlerdir.[32] Arazi ihtilafı nedeniyle Süryanilere ait arazilerde tarımsal faaliyetler yapılamamaktadır.

Günümüzde Süryaniler 5 aile ve 22 adet birey nüfusuyla İdil’de ikamet etmektedir. Bu sayı yaz aylarında, Nisan- Aralık bandında, 80 ve ya 100 kişilik bir sayıya ulaşmaktadır. Birçok İdilli Süryani de terk etmek zorunda kaldıkları ana yurtları olan İdil’e yerleşme planları yapmaktadır.[33] Bölgede tesis edilmeye çalışılan güven artırıcı önlemler, dinler arası hoşgörü ve açılım politikaları, diğer vatandaşlarımızı olduğu gibi Süryanilerin de kendi mülklerine tekrar sahip olma noktasında cesaretlendirmektedir. Ancak arazi ihtilafı konusundaki idari ve hukuki süreçler önemli bir problem alanı oluşturmaktadır. Süryaniler, İdil mimarisine özgü yapıları modernleştirerek yeniden inşa ederek ilçe ekonomisine katkıda bulunmaktadırlar. Yeni iş alanlarının yaratılmasında da katkıları olmaktadır. Özellikle yaz aylarında yurtdışında ikamet eden yüzlerce İdilli Süryani, yaz tatillerini geçirmek üzere İdil’e gelmektedir. Gelen ziyaretçilerin ilçede karşılaştıkları en önemli sorun, konaklama tesislerinin olmamasıdır. Konaklama ihtiyacı daha çok Meryem Ana Kilisesi bünyesinde bulunan misafirhanede karşılanmaya çalışılmaktadır. Ancak son günlerde gündeme getirilen kilise misafirhanesinin yıkılması kararı çok büyük bir rahatsızlık yaratmakta ve geri dönüş üzerine oluşturulan umutlar sekteye uğratmaktadır. 

Mehmet Şimşek, Uluslararası Geçmişten Günümüze İdil Sempozyumu Bildirisi, 2011 ; Güncelleme Tarihi: 6 Nisan 2011

 

Kaynakça

 

1-Ahmet Taşğın, Anadolu’nun Yok Olmaya Yüz Tutan Zenginliklerinden Süryaniler, Nsibin Dergisi, Yıl 19, sayı 70, 2003 Södertalje/Sweden

2-Hanna Murat Hannouche, Azekh Beyt Zebde, yayınevi yok, 2002

3-Martin van Bruinessen, Ağa, Şeyh, Devlet, İletişim Yay. İst. 2003

4-Monsenyör Yusuf Sağ, Tanrıya Adanmış Bir Yaşam, Gerçeğe Doğru Kitapları İst. 2008

5-Jonas Linderholm, 1. Dünya Savaşı Sırasında Asurîler ve Süryaniler (1914-1918),www.oocities.com/mezoform/jonas.htm, İsveç 1999

6-Mixayel Abdala, Turabdin’de Bir Asur Köyü Azah’ın Akibeti, Journal of Assyrian Academic Studies, Vol 22. No. 1, 2008, çev. İrfan Erol, yayınlanmamış çeviri

7-Reww. W. A. Wigram, En Küçük Müttefikimiz, Birinci Dünya Savaşında Asur Ulusunun Yeri Hakkında Kısa Rapor, Nsibin Yay. 1991

8-Gabriele Yonan, Asur Soykırımı, Unutulan Bir Holocaust, çev. Erol Sever, İst. 1996

9- Yakup Bilge, Geçmişten Günümüze Süryaniler, Zivigeyik yay. 3. Baskı, İst. 2001



[1] Hazak, Farsça bir isimlendirme olup savaşçı, yırtıcı, cesur, mert anlamlarında kullanılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra 1937 yılında bu isim değiştirilerek İdil adı kullanılmaya başlanır.  Hazak’ın adını tarihsel kronoloji esas alınarak 1937 öncesi gelişmeler Hazak adı ile vermeye, bu tarihten sonraki gelişmelerde ise İdil adını kullanmayı uygun bulduk.

[2] Mixayel Abdala, Turabdin’de Bir Asur Köyü Azah’ın Akibeti, Journal of Assyrian Academic Studies, Vol 22. No. 1, 2008, çev. İrfan Erol, yayınlanmamış çeviri. s. 2

[3] Reww. W. A. Wigram, En Küçük Müttefikimiz, Birinci Dünya Savaşında Asur Ulusunun Yeri Hakkında Kısa Rapor, Nsibin Yay. 1991, s. 6; Gabriele Yonan, Asur Soykırımı, Unutulan Bir Holocaust, çev. Erol Sever, İst. 1996, ss. 324, 330

[4] Ahmet Taşğın, Anadolu’nun Yok Olmaya Yüz Tutan Zenginliklerinden Süryaniler, Nsibin Dergisi, Yıl 19, sayı 70, 2003 Södertalje/Sweden, s. 58

[5]Metropolit Behnan Akravi (1825-1924); Irak’ın kuzeyindeki Akra kasabasında doğdu. Mor Matta Manastırında dini eğitimini alarak rahip oldu. Uzun bir müddet bu manastırda kaldıktan sonra Deyrulzafaran Manastırına gönderilir. 1881 yılında Patrik IV. Petrus tarafından Um El Zınnar adıyla tanınan Meryem Ana Kilisesi’nde metropolit olarak kutsanarak Cizre’deki Mor Behnan Kilisesinde ikamet etmek üzere Cizre ve Beytzabday abreşiye metropolitliğine atanır. 1924 yılında yabancı bir devletle ilişki kurmak ve yardım almak tan itham edilerek Diyarbakır Askeri Mahkemesine sevk edilmek üzere tutuklanır. Zor yolculuk ve hapishane şartları ve kötü muamele yüzünden 1924 yılında 99 yaşında iken Diyarbakır’da vefat eder.  

[6] Hanna Murat Hannouche, Azekh Beyt Zebde, yayınevi yok, 2002,s. 90. Geleneksel aşiret uygulamasında şeyhler her zaman için aşiret çatışmalarında arabuluculuk en ideal tiplerdir. Martin van Bruinessen, Ağa, Şeyh, Devlet, İletişim Yay. İst. 2003, s. 45

[7] Abdala, agm. s. 6

[8] Daha geniş bilgi için bkz. Yakup Bilge, Geçmişten Günümüze Süryaniler, Zivigeyik yay. 3. Baskı, İst. 2001, ss. 107-110

[9] Yaşlılar ve ruhbanlar yapılan duyuru üzerine lider olacak kişiyi seçmek üzere toplanırlar. Seçim gizli oy ve aday gösterme serbestîsi kuralına tabidir. Seçilecek kişinin görevi bir yıllık süreyle sınırlı olmakla beraber uzatmaya da açıktır. Seçilen lider yılın son gününde liderlik yüzüğünü, bütün topluluğun önünde piskoposun masasına bırakması şartı vardır. Liderin sorumluluğu; dışarıyla ilişkiler, savaş ve ittifak konularında karar alma ve halkın etkili işleyişini garantilemeyi içerir. Abdala, agm. s. 4

[10] Hannouche, age. s.7

[11] Bruinessen, age. s. 109

[12] Bruinessen, age.  s. 45; Jonas Linderholm, 1. Dünya Savaşı Sırasında Asuriler ve Süryaniler (1914-1918),www.oocities.com/mezoform/jonas.htm, İsveç 1999, s. 3

[13] Hannouche, age. s. 92

[14] Hannouche, age. s. 97

[15] Hannouche, age. s. 102

[16] Abdala, agm. s. 7-9; Hannouche, age. s. 105

[17] Yonan, age. s. 34

[18] Hannouche, age. s. 107; Abdala, agm. s. 9

[19] Monsenyör Yusuf Sağ, Tanrıya Adanmış Bir Yaşam, Gerçeğe Doğru Kitapları İst. 2008, s. 98

[20] Hannouche, age. s. 109

[21] Peder Cercis Kayar (Hori Abdullahad)  1890’larda Hazak’ta dünyaya geldi. Babası Hori Abdulahad Gorgis’tir. Süryani Ortodoks kilisesinde başpapaz olarak 1919 yılına kadar dini görevler sundu. Musul şehrine giderek, burada karşılaştığı Katolik misyonerler sayesinde Katolik mezhebine geçer. 1937 yılında vefatına kadar Süryani Katolik kilisesinde görevlerini sürdürdü. Diyakonluğa yükselen oğul Cercis Xori Abdulahad mütevazı bir kişiliğe sahipti. Önce Mardin ve daha sonra Lübnan’da manastırlarda öğretim gördü. 1940’ta eşinin vefatından sonra dul kalmayı seçti. Çocuklarını öğretime teşvik etti. 1943-1944 yılları arasında İdil Belediye Başkanlığı görevi boşalınca bu görev fahri olarak Cercis Kayar’a verilir. İdil’de Süryani Katolikler ruhbansız kalınca ruhbanlık görevine geri dönmesi için cemaatinin ısrarcı olmasıyla Beyrut’taki Deyr el Şarfe Manastırına gider. Burada, ona Süryani Katoliklerin dini görevlerini yerine getirmesi için, ruhbanlık görevi verilir. 1950’den vefatına kadar dini görevlerine devam etti.

[22] Hanna Saliba Kete 1896-1961

[23] Hannouche, age. s. 111

[24] Rısko Yusuf Gülen 1916-1978

[25] Afrem Hannouche 1938 de İdil’de doğdu. Halen İsveç’te yaşıyor.

[26]Sağ, age. ss. 92-94; Hannouche, age. s. 131

[27] Sağ, age. s. 118

[28] Abdala, agm, s. 9

[29] Taşğın, agm. s. 61

[30] Hannouche, age. s. 136

[31] Hannouche, age.

[32] Sağ, ss. 18-29

[33] Şemun Gösteriş, İdil Meryem Ana Kilisesi Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı, 2011

 

Bazı makaleleri okuyanilmek için "Acrobat Reader" programına sahip olmanız gerekmektedir.

Makaleleri okuyamıyorsanız ücretsiz Adobe Acrobat Reader programını buraya tıklayarak indirebilirsiniz.

   

   


© Copyright 2008 www.suryaniler.com
tasarım: Web Tasarım