Türkiye'de farklı kültürlerle birlikte yüzyıllardır yaşayan Süryani toplumunu araştıran Dr. İbrahim Özcoşar'ın "
19. Yüzyılda Mardin Süryanileri " adlı kitabı yayımlandı.
Beyan Yayınları'ndan çıkan kitap, araştırdığı konu itibari ile kendi alanında bir ilk olma özelliğini taşıyor. Dr.
İbrahim Özcoşar'ın uzun süre üzerinde çalıştığı kitapta Süryani Kilisesi, metropolitliği ve rahipliğinden soysal yaşantısına, misyonerlik yapılanmasından Süryani kökenine kadar birçok konu yer alıyor.
Coğrafi konumuna bağlı olarak tarih boyunca birçok kavmin, etnik grubun ve dinsel cemaatin yurdu olan Mardin, 19. yüzyılda, kale çevresinde kümelenmiş 13 mahallesi ve bu mahallelerde yaşayan 7 farklı dini/etnik cemaatin (Müslüman, Ermeni Katolik, Süryani Kadim, Süryani Katolik, Keldanî, Şemsi ve Yahudi) birlikte yaşadıkları ve bunun gerektirdiği sosyal uyumu yakalayabildikleri bir şehirdir. Bu cemaatlerden Süryani Kadimlerin genelde tüm Osmanlı coğrafyasında özelde Mardin´deki durumları değerlendirildiğinde, hem yüzyılın, hem Osmanlı ve dünyadaki gelişmelerin, hem de Mardin´in kendine has şartlarından etkilenen ve bu etkilenmenin sonucu değişim süreci yaşayan bir cemaatle karşılaşılmaktadır. Günümüzde, ülkemizin Güneydoğu Bölgesi´nde yaşayan en önemli hatta tek gayrimüslim cemaat olma özelliği taşıyan Süryaniler'in, 19. yüzyılda yaşadıkları değişim süreci bilinmeden günümüzdeki durumlarının doğru değerlendirilmesi ve geleceklerine yönelik doğru öngörülerde bulunulması mümkün değildir.
Daha önce de Süryani tarihinin ele alındığı uluslararası sempozyumlarda koordinatörlük görevlerini üstlenen
Dr. Özcoşar, kitabın önsözünde şu cümlelere yer veriyor;
"Osmanlı Devleti daha kuruluşundan itibaren gayrimüslimlerle ilişkilerin yoğun olduğu bir devlet olarak ortaya çıkmıştır. Yeniçağın bu güçlü devleti, modern çağımızda ortaya atılan “
çatışma” teorilerinin aksine, çok farklı din ve dillerin oluşturduğu çok kültürlülük ortamında kendine has bir “uyumu” yakalayabilmiştir. Osmanlının uyguladığı “
Millet Sistemi” bu uyumun hukukî zemininin adıdır. Bu yönüyle, Osmanlı Devleti içindeki farklı din ve dillerdeki milletler/cemaatler, tarih başta olmak üzere sosyal bilimlerin farklı dallarında birçok araştırmaya konu olmuştur.
17. yüzyıldan itibaren gerek devletin kendi bünyesinde meydana gelen bozulmalar ve gerekse Batı’da meydana gelen gelişmeler, Osmanlı Devleti’nin 19. yüzyıla sınırları içinde yaşayan bu farklı toplulukları bir arada tutma konusunda bazı güçlükler yaşayarak girmesine sebep olmuştur. Osmanlı Devleti yaşadığı bu güçlükleri aşma adına, 19. yüzyıl boyunca Avrupaî tarzda ıslahat girişimlerinde bulunmuş, ancak özellikle Batılıların müdahalesiyle devletin gayrimüslim tebaası arasında meydana gelen hoşnutsuzluğu bir türlü ortadan kaldıramamıştır. Öyle ki; bu sorun Osmanlı Devleti’nin yıkılmasının ardından bile, mirasçısı kabul edilen Türkiye Cumhuriyeti için sorun olmaya devam etmektedir. Osmanlı Devleti’nin 19. yüzyılda yaşadığı sorunlarda ön plana çıkan Rumlar ve Ermeniler olmuştur. Günümüzde Ermeniler tarafından uluslararası kamuoyunda Türkiye’yi zor durumda bırakıp, isteklerini kabul ettirme şeklinde kendini gösteren sorun, aslında Osmanlı Devleti’nin gayrimüslim tebaası ile ilişkilerinin günümüze yansımasından başka bir şey değildir.
Osmanlı sınırlarında yaşayan, gerek Müslim gerek gayrimüslim tüm topluluklar, 19. yüzyılın genel şartları içinde yaşanan olumsuzluklardan etkilenmişlerdir. Bununla birlikte, yaşanan olumsuzlukların ortaya çıkardığı siyasi gelişmeler, tarih araştırmalarını yönlendirmiş ve sorunları siyasileştirmeyi başarabilmiş topluluklara odaklı araştırmalar ön plana çıkarmıştır. Bu durum, Osmanlı çok dinliliği ve çok kültürlülüğünün dar bir çerçevede değerlendirilmesi sonucunu da beraberinde getirmiştir. Daha açık bir ifadeyle; Müslümanlarla birlikte, Osmanlı toplumunu oluşturan Hıristiyan cemaatlerin sadece Rumlar ve Ermeniler olduğu şeklinde yanlış bir anlayış ortaya çıkarmıştır. Oysa Osmanlı toplumunu oluşturan farklı inançlara ve yapılanmalara sahip birçok topluluk bulunmaktadır. Bunlara yönelik çalışmaların olmayışı, hem Osmanlı toplumunun eksik tanımlanmasına hem de farklı kültürlerin göz ardı edilmesine sebep olmuştur.
Osmanlı toplum yapısı içinde göz ardı edilen topluluklardan biri de Süryaniler'dir. Ülkemizde, Süryanilerle ilgili yapılan çalışmalar genellikle, Hıristiyanlığın doğuşu sırasındaki kristolojik tartışmalardaki yerleri veya ülkemizde nüfusları gittikçe azalan dini bir topluluk olarak ilgi çeken kültürel boyutlarıyla ilgili olmuştur. Bu durum hem Süryani tarihi hem de Osmanlı tarihi açısından önemli bir boşluk ortaya çıkarmaktadır. Özellikle, 16. yüzyıldan itibaren Osmanlı sınırlarındaki gayrimüslim milletler arasında dolayısıyla da millet sistemi içinde yerini alan Süryanilerin, Osmanlı hâkimiyetindeki yapıları tam bir karanlık içindedir. Bu karanlık, Osmanlı toplumunu oluşturan unsurların tüm yönleriyle ele alınıp, değerlendirilmesinde önemli bir problemdir.
Osmanlı Devleti’nde Süryaniler ile ilgili çok yönlü bir çalışmanın olmaması, tarihi açıdan bir boşluk meydana getirmekteydi. Bu sebeple yaptığımız çalışma ile bu boşluğun en azından bir kısmını doldurmayı hedeflemekteyiz".
Yayıncı : |
Beyan Yayınları |
Yazar : |
İbrahim Özcoşar |
|
|
Kategori : |
İnceleme-Araştırma Dizisi |
Barkod : |
9789754734461 |
Sayfası : |
480 |
Ebat : |
135-210 |
Baskı : |
2008,Mayıs-İSTANBUL |